Referandum senaryolarına farklı bir bakış...
Yarın arife...
Ardından Ramazan Bayramı.
Bankalar kapalı...
Şirketler kapalı...
Piyasalar kapalı...
Türkiye 13 Eylül'de yeniden işbaşı
yapacak.
Bir ekonomi gazetesi olarak biz de
öyle...
DÜNYA Gazetesi bayram süresince
yayınlanmayacak.
Aslında bayramlarda gazete
çıkmaması geleneği eskidir.
Ve sadece ekonomi alanında yayın
yapanları kapsamaz.
Geleneksel olarak bayramlarda
gazeteler yayın yapmazlardı.
Bu süreçte sadece Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti'nin üyelerinin
hazırladığı gazete satılırdı.
Sonra bu gelenek sulandırıldı.
Maalesef...
Ama çoktan "delinmiş" olsa, biz basın
geleneklerine uymayı sürdüreceğiz.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı
kurucumuz rahmetli Nezih Demirkent'in
bu yöndeki mücadelesine saygı
duyarak...
Tavsiyelerine sadık kalarak...
Her zaman olduğu gibi bayram
süresince yayınımıza ara vereceğiz.
Türkiye 13 Eylül'de tekrar iş başı
yaptığında bir süreç de bitmiş olacak...
En azından oylama aşamasında...
Referandumdan söz ediyoruz.
Sonucuyla ilgili bir tahminde
bulunmak değil niyetim.
Ama hayatımızı, ekonomiyi nasıl
etkileyeceği ile hepimiz yakından
ilgiliyiz.
Ve sonrasıyla...
Gelecek ile...
En istikrarlı ülkelerde bile gelecek
günlerin ne getireceğini kestirmek
zordur.
Olayların gelişiminden
kaynaklanır bu...
Ani virajlar...
"U" dönüşleri...
Yol kazaları...
Daha nice beklenmedik olaylar...
Yapılan tahmin ve öngörülerin çoğunu
geçersiz kılar...
Hele belirsizlik dozunun yüksek olduğu
Türkiye'de...
Geleceğe hazırlanma, Türkiye'de daha
büyük zorluklar içerir.
Çünkü işler iyi giderken olmayacak bir
hata ile tökezleme riski galiba yalnız
bizde var.
Ama tersi de geçerli...
Dünya Basketbol Şampiyonası'ndaki
başarılarıyla övündüğümüz Türk Milli
Takımı'nın şerefine basketbol
terimleriyle söyleyelim:
Umutsuzluk ve çaresizliğin dip
noktasında hiç kimsenin ummadığı
"ribauntlar" da Türkiye'ye özgüdür.
Türkiye'de yöneticilik yapmak da zordur.
Tam kriz dönemine uyum sağlamaya
çabalarsınız, işler birden açılır.
Geleceğe umutla baktığınız bir süreçte,
ortalık birden bire karışıverir.
Bu oynak ve dengesiz ortam yöneticiler
için kelimenin tam anlamıyla "bela"dır.
Risklere hazırlıksız yakalanır, fırsatları ise
elden kaçırırsınız
Tabii her koyun kendi bacağından
asılır diyebilirsiniz.
Ama işin aslı öyle değil...
Türkiye ekonomisinin omurgası özel
sektör.
Şirket yöneticileri belirsizlik nedeniyle yol
haritası çizemeyince gelişmişlik
yolunda mesafe almak da zorlaşıyor.
Bu da sonuçta hepimizin hayatını
etkiliyor.
Önümüzde referandum var.
Senaryolar gırla...
Güçlü evet, güçlü hayır...
Kıl payı evet, kıl payı hayır...
Diyeceksiniz ki şunun şurasında 4-5 gün
kaldı.
13 Eylül'de sonucu hep beraber
göreceğiz...
Etkilerini de...
Evet ama ne işiniz referandum
sonucunu almakla bitecek ne de
geleceğe ilişkin plan yapma ihtiyacı...
Öyle değil mi?
Sadece vatandaşın oy tercihine göre
şekillenecek ve hesaba katmanız
gereken pek çok sandık etkinliği var
sırada.
Referandumdan sonra genel seçimler
yok mu?
Bir süre sonra da yerel seçimler?
Onun ardından Cumhurbaşkanlığı
seçimi?
Sözün kısası sizin yönetici olarak
geleceğe ilişkin senaryolara ihtiyacınız
var. Ve Türkiye'deki bir yönetici olarak
bu yöndeki ihtiyacınız daha da güçlü...
Elime gazeteci ağabeyimiz Faruk
Türkoğlu'nun "Senaryo Planlaması"
konulu güzel bir çalışması geçti.
Lafı uzatmadan, sizinle bu çalışmanın bir
bölümünü paylaşmak istiyorum.
Senaryo planlaması, geçen yüzyılın
60'lı yıllarında Shell petrol şirketinde
uygulanmaya başlandı. Hazırlanan
senaryolar içinde 70'li yıllarda ham
petrol fiyatlarının yükselebileceği ve
80'li yıllarda Sovyetler Birliği'nin
dağılabileceği gibi ihtimaller de yer
alıyordu. Bu ihtimaller gerçekleştiğinde
Shell, risklere ve fırsatlara hazırlıklı
olduğu için rakiplerinden hep bir adım
önde oldu.
Küreselleşme döneminin belirsizlikleri
nedeniyle son 15 yılda tüm büyük
şirketler geleceğe senaryo planlaması
ile hazırlanmaya başladı. Özel
danışmanlık kuruluşlarının gelecek öngörüleri
konusunda verdiği hizmetler de
büyük ilgi gördü. Singapur'da ise devlet
bir "senaryo planlama ofisi" kurarak,
şirketlere yardımcı olmayı hedefledi.
Önümüzdeki yıllarda dünyada ve
Türkiye'de rekabet iyice keskinleşecek
ve belirsizliğin dozu daha da yükselecek.
Bu nedenle tüm kurum ve şirketler
senaryo planlaması tekniklerini
kullanmak zorunda. Çünkü tek bir
ihtimale göre planlama yapan şirket
yöneticileri, olaylar beklentilerin aksi
yönünde geliştiğinde gerekli
manevrayı yapmakta gecikebilir.
Senaryo planlamasının başlıca
unsurlarını şöyle özetlemek mümkün:
Vade: Senaryolar, genellikle orta vadeye
göre hazırlanmalıdır. Oysa Türkiye'de
senaryo planlaması yapılırken vade
olarak hep 2023 yılı alınır. Uzun yıllar
sonrasını konu alan bir vizyonun
toplumda bir heyecan rüzgarı
estirmesi çok zordur.
İnsanlar uzun vadeli senaryolara pek
ilgi göstermez ve çoğunlukla "2023'te
kim öle, kim kala..." diye düşünür. Bu
nedenle senaryoların vadesi daha kısa
olmalıdır.
İhtimaller: Bu planlama tekniğinde
gelecek için üç farklı senaryo
hazırlanması iyi olur. Daha fazla sayıdaki
senaryolar kafaları karıştırabilir.
Planlamanın merkezine, gerçekleşme
ihtimali en yüksek olan senaryo konur.
En kötü ihtimaller, olumsuz veya kara
senaryoda toplanır. İşlerin bir süre iyi
gitmesi ihtimali için de bir olumlu veya
"pembe" senaryo hazırlanır.
Varsayımlar: Senaryo planlamasında
varsayımlar iki grupta incelenir:
- Nüfus, nüfus artış hızı, nüfusun yaş
gruplarına göre dağılımı ile nüfusun
eğitim düzeyi konusunda tahminler
yapmak daha kolaydır.
Bu büyüklükleri 2050 yılına kadar
tahmin etme imkanı vardır. Bu çalışmalar
pazarın gelecekteki büyüklüğü
hakkında önemli ipuçları verir.
- Ekonomik öngörülerin odak
noktasında ise milli gelir düzeyi ve yıllık
ortalama büyüme oranları bulunur. Bu
rakamlardan hareket edilerek tüketim
harcamalarına, belirli bir sektördeki
olası iş hacmine ve giderek şirketin
tahmini ciro değerlerine ulaşılır. Merkezi
senaryoda cumhuriyet döneminin
ortalama büyüme hızı olan yüzde 5'i
kullanmak gerçekçi olur.
Hareket planları: Her farklı senaryo için,
ayrı bir hareket planı hazırlandığında
şirket geleceğe daha hazırlıklı olur.
Gerçek hayatın sürprizleri, bazen hayal
gücü en kuvvetli zihinlerin hazırladığı
senaryolardan daha şaşırtıcı olur.
Senaryoların aynen gerçekleşmesi
ihtimali de bu nedenle epey düşüktür.
Ancak gelecekteki ihtimallere kafa
yorduğumuzda, ufkumuz genişler ve
bakışımız derinleşir. Bu düşünce tarzı ile
oluşacak "gelecek belleği"
beklenmedik olaylar ortaya çıktığında
imdadımıza yetişebilir.
Senaryo planlaması bir kehanet
yöntemi veya tahmin tekniği değildir. Bu
planlama yönteminde esas amaç,
geleceğe yön verecek ana eğilimleri
belirlemek, "gelecek ülkesi"ni anlamak
ve keşfetmektir. Hızlı ve kapsamlı
değişim dönemlerinde senaryo
planlamasının aşağıdaki yararları,
yönetim kalitesini yükseltebilir:
- Değişik olasılıkların hesaba katılması,
işler karıştığında kararların aceleye
gelmesini önler.
- Senaryo planlaması, risklere karşı
hazırlıklı olmaya imkan verdiği için risk
ve kriz yönetiminin etkinliğini artırır.
- Farklı ihtimallerin zihinde harman
edilmesi bizi önyargılardan ve son
kullanma tarihi dolmuş
düşüncelerden uzaklaştırır.
- Teori ile pratik arasında sağlam bir
bağlantı kurulması da bu yöntemin
önemli yararlarından birini oluşturur.
Senaryo tartışmaları, iş hayatının
günlük sorunlarına ana eğilimlerin
perspektifinden bakabilme imkanı
verir.
- Hepsinden önemlisi senaryo
planlaması şirketin tüm faaliyetine hız
kazandırır. Bu tür çalışmalar, değişime
karşı refleksimizi güçlendirir ve
zamanlama avantajı sağlar. Hızlı şirket
olmanın önemli koşullarından biri de
senaryo planlamasıdır.
"Ya Türkiye'de senaryo planlaması"
dediğinizi duyar gibiyim.
İsterseniz, senaryo planlamasının
başlıca ilkelerini ve Türkiye'nin dikkat
edilmesi gereken "özel koşullarını" da
bayramdan sonra sizinle paylaşalım...
Dediğimiz gibi; daha bizde senaryo
yapmak için çok neden var...
Hepinize iyi bayramlar...