Reel sektörün uykularını işte bu 170 milyarlık açık pozisyon kaçırıyor

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Bir taraf diyor ki: "Özel sektörün dış borcu 275 milyar dolar, kur birazcık artsa büyük sıkıntı yaşanır..." 

Öbür taraf diyor ki: "İyi güzel ama, özel sektörün yalnızca borcu yok, alacağı da var, ikisini birden dikkate alınca pek sorun olduğu söylenemez..." 

İlk taraf tekrar diyor ki: "Peki tamam; borç ve alacağı birlikte değerlendirelim. Merkez Bankası'nın mayıs sonuna ilişkin son verisine göre reel sektörün dövizdeki pozisyon açığı, yani döviz varlık ve yükümlülük farkı 170 milyar dolar. Bu pozisyon açığının TL karşılığı da mayıs sonundaki kurla (2.09) 355 milyar lira. Pozisyon açığının bugünkü kurla (2.17) TL karşılığı ise 369 milyar lira civarında. Şimdi bu rakamın pek önemi yok diyebilecek miyiz?" 

Bu sefer öbür taraf savunmaya geçiyor: "Canım bu çark şimdiye kadar dönmedi mi, bir sorun yaşandı mı ki bundan sonra yaşansın?"

Durumumuz özet olarak böyle. Bir taraf bardaktaki birkaç damla eksilmeyi sürekli olarak "Bardak tam dolu değil" diye değerlendirme eğiliminde. Diğer taraf ise bardaktaki birkaç damla suyu "Bakın, bardak tümüyle boş değil" diye gayretkeş bir iyimserlikle yorumlama çabası sergilemekte. 

Sonuçta da hep elde var sıfır, durumundayız. Aslında içinde bulunduğumuz koşullar ne çok çok vahim, ne de "Bir şey olmaz, şimdiye kadar oldu mu ki" denilecek ölçüde rehavete kapılmaya elverişli. 

Daha objektif olmaya çalışmak en iyisi, ama bunu bir türlü beceremiyoruz işte. 

170 milyar önemli bir açık 
Finansal kesim dışındaki firmaların, yani reel sektörün döviz varlık ve yükümlülük farkını gösteren açık pozisyon, mayıs sonu itibariyle 169 milyar 971 milyon dolar düzeyinde. Yani yaklaşık 170 milyar dolarlık bir açık pozisyon söz konusu. Merkez Bankası verilerine göre, açık pozisyon nisan sonunda 169.3, mart sonunda 165.5 milyar dolardı. Yani mayıs itibariyle az da olsa bir artış var. Ancak, açık pozisyonun geçen yıl sonundaki 173.6 milyar doların altında olduğu da bir gerçek. 

Aydan aya olan birkaç milyar dolarlık oynamalar öyle çok da önemli sayılmaz. Eğer bu küçük değişikliklere takılırsak, resmin bütününü görme şansını kaybederiz. 
Girişte de belirttik; 170 milyar dolarlık açık pozisyonun bugünkü kurdan karşılığı yaklaşık 369 milyar lira. Yani dolar kuru 1 kuruş, evet yalnızca 1 kuruş arttığında reel sektörün açık pozisyondan kaynaklanan yükü 1.7 milyar lira büyüyor. 

Bazen tuhaf değerlendirmeler de duyuyoruz, okuyoruz. Açık pozisyonu olmayan şirketler pek bir rahat. Hele hele vatandaş, "Borcu olan şirket düşünsün, bana ne" havasında. Ama konu döviz olunca, "ateş düştüğü yeri yakmıyor"; her yer yangın yerine dönüveriyor. 

Döviz borcu, dönüp dolaşıp kurların yukarı gitmesi demek. Hiç kimse de, ne döviz borcu olmayan küçük sanayici de, ne sıradan ve dövizle doğrudan hiçbir işi olmayan bir çalışan da, esnaf da "Kur artışından bana ne" diyebilir mi? Var mı böyle bir şansımız? 

İşte o yüzden diyoruz ya dövizde "ateş düştüğü yeri yakmıyor, her yeri yakıyor" diye... 

Tamam, bugünden yarına bu 170 milyar doların kapatılması gerekmiyor. Hatta kısa vadeli açık pozisyon yalnızca 10 milyar dolar, yani hem düşük, hem eğilim olarak özellikle geçen yılın ortasından itibaren azalıyor. Ama yine de dövizdeki açık pozisyon, hepimiz için bela sayılacak bir düzeyde. 

Ne hükümetin, "Ne yani, o borç devletin borcu değil ki, borçlu olan özel sektör düşünsün" deme lüksü vardır; ne de borçlu olmayan kesimlerin bu duruma burun kıvırma lüksü. 

Bize göre, Türkiye ekonomisinin yumuşak karnı da cari açığı değildir. Cari açık, geride kalmış bir göstergedir. Açık verilmiş, bu açığı kapatacak döviz, "mutlaka ama mutlaka" gelmiş (çünkü başka türlü zaten açık verilemezdi) ve olay kapanmıştır. Oysa burada, geleceğe dönük bir açıktan, bir ödemeden söz ediyoruz. Ve bu açık, devasa bir rakamdır, bu rakamı hiç kimsenin küçümseme, önemsiz gösterme, hele hele bunu hükümetten birilerinin yapma lüksü hiç yoktur, olmamalıdır. 

fvbv.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar