Reel sektörün pozisyon açığının TL karşılığı 2 haftada 11 milyar büyüdü

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Reel sektör ne yapacağını, nasıl davranacağını adeta şaşırmış durumda. Haziran ayı sonunda 164.5 milyar doları bulan bir döviz pozisyonu açığı var ve kurlardaki her artış, bu açığın TL karşılığını büyütüyor. Dolayısıyla kur artışı reel sektörde uykuları kaçırıyor. Aslında uykuları kaçan, kabus gören yalnızca reel sektör değil, döviz borcu olan herkes; özellikle de döviz kazancı olmayanlar…

Döviz kurlarının daha da artacağı kaygısında olanların kafasını karıştıran ise kurların gerileyeceği ve şimdi pozisyon kapatmanın pek de akıllıca olmayacağı yolundaki görüş. Bunu söyleyen sıradan biri olsa, kimse dikkate almaz da, bunu söyleyen Merkez Bankası Başkanı. İşte o zaman iş değişiyor.

Yıl sonunda dolar kurunun 1.92 olabileceğini dile getiren, bu rakamın gerçekleşmesinin sürpriz sayılmaması gerektiğini söyleyen Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, o meşhur toplantıda içinde bulunulan günlerin reel sektör açısından pozisyon kapatmak için uygun bir zaman olmadığını savunmuştu. Söz konusu toplantının 27 Ağustos’ta gerçekleştirildiğini belirtelim. Daha önce de vurgulamıştık; dövizde yıl sonu için kur verecek kadar iddialı bir Merkez Bankası Başkanı elbette reel sektöre, “Pozisyonunuzu bir an önce kapatın” diyemezdi. Ama en azından bu konuda sessiz kalabilirdi. Reel sektöre dönük mesaj verme gereği de dövize bir yönelme yaşanmamasını ve kur artışıyla mücadelenin bu talep yüzünden sekteye uğramasını önlemek amaçlı olabilir. 

Şimdi reel sektörü aldı bir düşünce. Acaba acele edip pozisyon açığını olabildiğince erken mi kapatmalı, yoksa “Nasıl olsa kur gerileyecek” diye beklemeyi mi tercih etmeli?

Yük 11 milyar TL arttı  

Merkez Bankası, geçen hafta içinde finansal kesim dışında kalan kuruluşların döviz varlık ve yükümlülüklerini açıkladı. Haziran sonundaki durumu gösteren verilere göre reel sektörün döviz pozisyonu açığı 164.5 milyar dolar düzeyine çıktı. Açık, 2012 sonundaki 141.4 milyar dolara göre 23.1 milyar dolar arttı.

Şimdi basit bir hesap yapalım. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın AA Finans Masası’nda yaptığı açıklama öncesinde dolar Merkez Bankası kuruna göre 1.9951 düzeyinde bulunuyordu. Başçı, tüm beklentileri boşa çıkarıp faiz artırımına kesinlikle gitmeyeceklerini ve kurdaki yükselişe karşı döviz silahını kullanacaklarını açıkladığı andan itibaren, hatta daha toplantı sürerken döviz yükselmeye başlamıştı.

Aradan iki hafta geçti. Dolar, bu dönemde 2.08’in de üstüne çıktı, Bugün için ise Merkez Bankası’nın açıkladığı kura göre 2.0630 düzeyinde.

Reel sektörün döviz pozisyon açığı olan 164.5 milyar doların 27 Ağustos’taki 1.9951’lik dolar kurundan karşılığı 328 milyar liraydı. Bugünkü 2.0630’luk kurdan ise 164.5 milyar doların karşılığı 339 milyar liraya çıktı. Yani iki haftada 11 milyar liralık bir artış oldu.

Özel sektörün toplam dış borcu ise haziran sonu itibariyle 240 milyar dolar. Dolar kurunda meydana gelen artış, özel sektörün dış borç yükünün TL karşılığını tam 16.3 milyar artırmış durumda.

Bunlar, mevcut yükün ne kadar arttığını ortaya koyan teorik hesaplamalar. Bir kere 164.5 milyar dolarlık döviz pozisyonu açığı da, 240 milyar dolarlık toplam stok da zaten haziran sonundaki durumu gösteriyor. Genel eğilim dikkate alındığında, söz konusu rakamların izleyen aylarda daha da arttığını söylemek yanlış olmaz. Dolayısıyla bugünler için hesaplanan TL karşılıkların biraz daha artış göstermiş olduğu söylenebilir.

Hesaplamayı pozisyon açığı ya da toplam stok üzerinden yapmak da bire bir doğru olmayabilir. Gerçekleşen ödeme üzerinden gitmek en doğrusu. Merkez Bankası’nın haziran sonu itibariyle açıkladığı tabloya göre özel sektör (finansal ve finansal olmayan) ağustosta 7.1 milyar dolar dış borç ödedi, eylülde de 7.5 milyar dolar ödeyecek. Bizim hesaplarımızın da iki haftalık olduğundan hareketle bu dönemde 7.3 milyar dolarlık bir ödeme yapıldığını varsaymak çok yanlış olmasa gerek. İşte bu 7.3 milyar dolarlık ödeme için dolar kuru artışından ötürü yaklaşık 500 milyon liralık bir ek yük gelmiş durumda. Yani özel sektörün cebinde bu iki haftada fazladan 500 milyon lira çıktı bile.

Ödemeli mi, ödememeli mi?

Elbette vadesi gelen borçların ödenmemesi gibi bir durum söz konusu olamaz. “Ödemeli mi, ödememeli mi” derken kastettiğimiz, henüz vadesi gelmeyen borçları ödemek için yoğun bir çaba içine girmeli mi, girmemeli mi? İşte bu konuda, başta da belirttiğimiz gibi kafalar fena halde karışık.

Biraz önce vurguladık; özel sektör eylülde 7.5 milyar dolar ödeyecek. Ekim, kasım ve aralıkta 5.3 milyar, 5.1 milyar ve 6.5 milyarlık ödemeler var. 2014 yılının ilk aylarındaki ödemeler görece düşük. Ocakta 2.5, şubatta 2.6 milyar dolar ödenecek, mart ödemesi 5 milyara çıkacak. Nisandaki ödeme 4.2 milyar dolar. Mayıs ve haziranda da sırasıyla 6.1 ve 4.7 milyar dolarlık ödeme gerçekleştirilecek. Bir kez daha vurgulayalım, bu rakamlar haziran sonunda oluşan tabloyu gösteriyor, aradan geçen sürede bir miktar değişmiş olması kuvvetle muhtemel.

Tablo açık, her ay milyar dolarlık ödemeler var. Bu yılın temmuzundan gelecek yılın haziran sonuna kadar olan bir yıllık dönemdeki ödeme 69.5 milyar dolar.

Bu borcu 2.05-2.06’larda salınan dolar kurundan mı ödemeli, yoksa Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’yı dinleyip 1.92’ye inmesi muhtemel kurdan mı? Yoksa, gidişata bakıp, “Ne 1.92’si, 2.05-2.06’yı bile bir süre sonra bulamayacağız” diyerek olabildiğince erken mi ödeme yapmalı?

İşte bu yüzden hemen herkes kurda belli bir dengenin oluşmasını bekliyor ya...

aktas090913.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar