Reel sektör neden güvensizim diyor?
Roosevelt 1930’da şöyle diyordu: “benim temel kanatim, sadece korkularımızdan korkmamız gerektiği şeklindedir.”( my firm belief that the only thing we have to fear is fear) II. Dünya Savaşı mı yoksa Başkanın aldığı bir genişlemeci önlemler mi etkili oldu net olarak ayrıştırılamadı. Ancak güven olgusunun ne kadar büyük önem taşıdığı bir kez daha vurgulandı.
Yıllar sonra 2008 yılında batan Lehman Brothers algıları alt üst etmişti. Çünkü müteselsil borçlular; CDO, CBO, CLO gibi sayısız türev araçlarla kurulan teminat köprüleri, gerçek borçluları ve alacaklıları gizlemişti. Küresel reel ekonominin 10 katı büyüklüğe ulaşan sanal ekonomi, desteğini türev ürünlerden alıyordu. Kriz bu zincirleme kefalet sistemi üzerindeki finansal kuruluşların likit yetersizliği olmuşsa da adını “güven krizi” olarak bilançoların ötesindeki değerlere atfetmişti.
TCMB reel sektör güven endekslerini yayınladı. Endeks 100 düzeyinin altını güvensizlik olarak tanımlar. Aralık sonuçları, bir önceki aya göre %5.4 daralarak 98.4 düzeyindedir. Mevsimsellikten ayıklanmış irdelemedeyse, aylık bazlı 4,0 puan azalışla 103,6 puan seviyesindedir. En önemlisi de gelecekle ilgili öngörülerdeki hızlı bozulmadır.
Gelecek öngörüleri tablomuzu okursak ortalama birim maliyet artışlarının dolar/TL’deki ortalama %20 değerlenmeden kaynaklandığını söyleyebiliyoruz. Bu artış kar marjını koruyabildiği ölçüde satış fiyatlarına yansıtılmak zorundadır. Zorundadır ancak, düşük talep bunun önünü bıçak gibi keser. Kaçınılmaz olarak firmaların karlılıkları düşer. Üretim hacmi düşmektedir. Çünkü siparişlerde gerileme, hem iç satışlarda hem dış satışlarda gizlenemez ölçüde gelişmektedir. Öyleyse reel sektörün algısını bozan etkileri sıralayalım:
1. TL’nin değer kaybı.
2. Bütçe harcamalarındaki artışa paralel artacak olan vergiler.
3. Küresel risksiz faiz düzeylerinin, 2016 yılında olduğu gibi 2017’de de artacak olması.
4. Avrupa’da talep artışının zayıf seyretmesi.
Sonuç olarak ne olursa olsun öncelikle algımızı olumluya dönüştürmenin yolunu bulmalıyız. Bu anlamda sektörel teşvikler ilk etkilerini vermeye başladı bile. Otomotiv iç satışlarında öne çekilmiş talep şeklinde olsa bile canlılık işaretleri alınmaya başlandı. Gayrimenkulde ise inanılmaz bir tempoyla ekonominin tümünü çekebilecek bir motor edasıyla 2016’nın sayfasını kapandıtıyor. Öyleyse umutla ve inatla çok daha güzel bir 2017’ye gözlerimiz açmak üzere, biz de sayfamızı kapatalım. görüşmek üzere…