Reel sektör nasıl dış kredi buluyor?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

 

Uluslararası piyasalarda herkesin likit kalmaya çalıştığı ve kimsenin kimseye adeta para koklatmadığı bir dönemde, geçen yılın aralık ayında, Türk reel sektörü dış kredi bulma başarısını sürdürdü. Takdir mi etmeli, yoksa bu "başarı"nın altında başka etkenler mi aramalı? Ama önce rakamlara bir göz atmalı...

Merkez Bankası tarafından açıklanan verilere göre, özel sektörün yurtdışından sağladığı uzun vadeli krediye ilişkin borç, geçen aralık ayında 2.6 milyar dolar arttı. Kasım sonunda 137.1 milyar dolar olan borç, aralık sonunda 139.7 milyar dolara çıktı. Aralık ayında finansal kesimin borcu 236 milyon dolar geriledi, reel kesimin borcu ise 2.9 milyar dolara yakın artış gösterdi. Buna göre, geçen yılın sonu itibariyle finansal kesimin borcu 40.7, reel sektörün borcu 99 milyar dolar düzeyinde oluştu.

Türk özel sektörünün dış borcu geçen yılın eylül ayı sonunda zirveye çıkmıştı. Söz konusu tarihte borç bakiyesi 145 milyar dolardı. Borç, ekimde 139.3 milyara, kasımda 137.1 milyara indi, aralıkta ise yukarıda belirttik yeniden artarak 139.7 milyara yükseldi. Yılın son çeyreğinde toplam borç 5.2 milyar dolar azalırken, bu tutarın 4.9 milyar doları finans kesiminin borcundaki gerilemeden kaynaklandı, reel kesimin borcu ise yalnızca 311 milyon dolar düştü.

Baştaki soruya dönersek, uluslarası piyasalar likidite peşinde koşarken, elinde para olanlar da buna sıkı sıkı sarılmışken, Türk özel sektörü nasıl oldu da uzun vadeli kredi bulabildi, dersiniz? Sakın verilere kredi artışı olarak yansıyan bu rakamlar, aslında bize ait olan paranın kredi biçiminde giriyor görünmesinden ibaret olmasın?

Bir yanda Türk finans sistemi; uzun vadeli kredi borcu bakiyesi 236 milyon doları aralık ayında olmak üzere son çeyrekte 4.9 milyar dolar azalmış. Finans sistemi kapsamında bankaların borcu da 623 milyon doları aralık ayında olmak üzere son çeyrekte 4.1 milyar dolar gerileme göstermiş. 

Bir yanda ise Türk reel sektörü; borç bakiyesini aralık ayında 2.9 milyar dolar artırmış, son çeyrekteki gerileme ise yalnızca 311 milyon dolar olmuş.

Acaba, uzun vadeli dış kredi almakta finans sistemimiz ve tabii ki ağırlıklı olarak bankalarımız reel sektöre göre "beceriksiz" ve "isteksiz" mi, yoksa reel sektörün elinde "dış krediye dönüştürülebilir" bazı olanaklar mı var?

Reel sektör, belli ki kendi dövizini kullanarak dış kredi olanağı yaratıyor. Bu döviz de daha çok ihracat dövizi. İhracat dövizinin istenildiği gibi kullanılması, tümüyle yurtdışında bırakılması mümkün. Bu dövizi, sağlanmış bir krediye dönüştürmek, bazı vergi avantajlarının yanı sıra, asıl yurtdışına döviz transfer etmek gerektiğinde işe yarayacak bir olanak yaratıyor. Herhangi bir nedenle yurtdışına döviz çıkarmak isteseniz, "borç ödüyor olmak"tan daha açıklanabilir, daha makul bir gerekçe bulabilir misiniz?

Hem zaten borcun hangi ülkelere karşı verildiği de kendi dövizimizi kullandığımıza ilişkin ipuçları taşıyor. En çok borçlu olduğumuz olduğumuz ülkeler arasında ikinci sırada 18.5 milyar dolarlık borç ve yüzde 13'lük payla Bayreyn bulunuyor. Biliniyor ki Bahreyn, offshore hesapların yaygın olarak açıldığı bir ülke. Dördüncü sırada 14.1 milyar dolarlık borç ve yüzde 10'luk payla Malta var. Cayman Adaları da 3.1 milyar dolarla, borçlu olduğumuz ülkeler sıralamasında on birinci durumda. Özellikle bu üç ülke, kendi paramızı krediye dönüştürdüğümüzün tipik işaretlerini verir gibi.

En çok borçlu olduğumuz birinci ve üçüncü (ikinci ve dördüncü Bahreyn ve Malta) ülkeler ise 28.8 milyar dolarla İngiltere ve 14.6 milyar dolarla Almanya.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar