Reel kesimin ekonomiye güveni yedi yılın en düşük düzeyinde

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Aslında öyle derinlemesine anketlere, araştırmalara da pek gerek yok. Çıkın dolaşın biraz, konuşun iş alemiyle, gidişatın ne kadar sorunlu olduğunu zaten göreceksiniz. Hem onun için değil midir ki peş peşe ekonomiyi canlandırma paketleri açıklanıyor, ekonomiye can suyu verilmeye çalışılıyor.

Yoksa, çok sağlıklı biri için neden hastane hastane dolaşılsın ki! Bir dönem kapanın elinde kalan yerler vardı; bazı caddeler, iş merkezleri. Şimdi buralarda devren kiralık ilanlarından, kiralık ilanlarından geçilmiyor. Herhalde insanlar işleri çok iyi gittiği için işi bırakmaya yönelmiyorlar.

İşler iyi gitmiyor, öyle gitmiyor ki Merkez Bankası’nın oluşturduğu iktisadi yönelim anketinin sonuçları ocak ayında reel kesimin 2009’da yaşanan krizden sonraki en kötü dönemden geçtiğini ortaya koyuyor.

Son yedi yılın en kötüsü

Reel kesim güven endeksi ocak ayında 97 olarak gerçekleşti. Ocaktaki bu düzey, 2009’un aralık ayından sonraki en düşük değere işaret ediyor. Yani tam yedi yılın en düşük düzeyi bu yıl ocakta oluşmuş durumda.

Bırakalım diğer yılları bir yana, bu yılın ocak ayındaki durum son üç yıldakinden bile kötü. O üç yıl ki, Türkiye’de neler yaşandı neler...

2014’te yerel seçim vardı, özellikle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına dönük sonuçlar çok ama çok tartışıldı; ekonomi, bana mısın, demedi.

2014’te bir sandık daha kuruldu, seçmen Cumhurbaşkanını ilk kez doğrudan seçmek için sandığa gitti, yine ekonomide bir olumsuzluk yaşanmadı.

2015’e geldik, 7 Haziran’da yapılan seçim, yıllar süren tek parti iktidarının sona erdiğini gösterdi. Sonrasında çok çalkantılı bir sürece girildi, hükümet kurulamayınca 1 Kasım’da bu kez erken seçime gidildi. Ama ekonomi peş peşe yapılan bu seçimlere de dayandı.

2016, çok farklı ve hiç hesapta olmayan bir olumsuzluğun yaşandığı yıl olarak kayıtlara geçti. Türkiye, 15 Temmuz darbe girişimini atlattı. Ama ekonomi yine de geçen yıl aralıkta başlayan ve bu yıl ocakta daha da derinleşen ölçüde sarsıntı geçirmedi.

Gidişat kaygısı çok büyük

Merkez Bankası’nın reel kesim güven endeksi bir dizi soruya verilen yanıtlarla oluşuyor.
Bu soruların en önemlilerinden biri de “sanayi dalınızdaki genel gidişat konusunda bir ay önceye kıyasla görüşünüz nedir” sorusu. İşte bu soruya verilen yanıtlar, beklentilerin çok büyük bir hızla bozulmakta olduğunu ortaya koyuyor.

Bu soruya, “daha iyimser, aynı, daha kötümser” olmak üzere üç yanıt veriliyor. Daha kötümser olanlarla daha iyimser olanların farkıyla da denge değeri oluşuyor.

Çok değil, daha geçen yılın eylül ayında daha kötümser olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 14.9, daha iyimser olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 14.1 düzeyindeydi ve böylece denge de negatif 0.8 puan olmuştu.

Bir önceki aya göre daha kötümser olduğunu belirtenlerin oranı kasımda küçük bir iyileşme göstermekle birlikte genel olarak hızla arttı. Eylülde yüzde 14.9 olan kötümserlik oranı ekimde yüzde 17.3’e çıktıktan sonra kasımda yüzde 13.2’ye geriledi. Söz konusu oran aralıkta yüzde 23.9’a ve nihayet ocak ayında yüzde 31.5’e ulaştı.

Ocak ayında yüzde 31.5 sanayi dalındaki genel gidişatın aralık ayına göre kötü olduğunu belirtirken, yüzde 63.8 aynı olduğunu ifade etti, daha iyimser olduğunu dile getirenlerin oranı ise yalnızca yüzde 4.7 oldu.

İşte ocak ayında kötümser-iyimser farkını oluşturan 73.2, denge değerine işaret ediyor. Ve ocakta 73.2 düzeyinde oluşan denge değeri, 2009 yılının mart ayındaki 55.4’lük denge değerinden sonraki en düşük düzey. Yani bu yıl ocakta son yedi buçuk yılı aşkın sürenin en düşük değeri oluşmuş durumda.

Umut yok olunca...

İktisadi yönelim anketine imalat sanayinde faaliyet gösteren işyerlerinin “ülke ekonomisine yön veren” üst düzey yöneticileri katılıyor. Anketle bu yöneticilerin yakın geçmişe ilişkin değerlendirmelerinin ve mevcut duruma ilişkin görüşlerinin alınması, ayrıca bu kişilerin geleceğe yönelik beklentilerinin izlenmesi ve sonuçta imalat sanayinin kısa dönemdeki eğilimlerini yansıtacak göstergelerin üretilmesi amaçlanıyor.

Dolayısıyla elde edilen veriler, Türk imalat sanayinin motoru konumundaki şirketlerin genel görüşünü ortaya koyuyor. Ve ne yazık ki işte ortaya konulan bu görüş, sanayicinin umutsuz olduğunu gösteriyor.

Umutsuzluk sanayicide de var; girişte belirttiğimiz gibi esnafta da... Bu durumu tetikleyen asıl etken ise vatandaşın geleceğine pek güvenle bakamaması ve para harcamaktan olabildiğince kaçınarak geleceğini güvenceye almaya çalışması. Yarın için zihinlerde hep “Ne olur, ne olmaz” düşüncesi oluşuyor.

Ekonomide olabilecek en kötü durumu yaşıyoruz aslında. Zihinlerdeki bu düşünceyi yok edemeden, en azından hafifletemeden işleri yoluna koymak mümkün olabilir mi?

Kredi faizinde hızlı artış bekleniyor

Sağlıklı işleyen bir ekonomide “yangında ilk kurtarılacak kurumlar” olarak görülmesi gereken bankalar, Türkiye’de adeta her gün dayak yiyor. Hiç kimse örneğin beyaz eşya, otomobil, çivi, hortum, mobilya ya da benzerlerini üreten veya konut inşa edip kapıyı milyonlarca liradan açan şirketlere “Daha az kar edin” demiyor ama konu bankalar oldu mu herkes gözünü bu kuruluşlara dikiyor. Faiz mi dikte ettirilmeye çalışılmıyor, aba altından bile değil, açık açık sopa mı gösterilmiyor, her şey yapılıyor.

Ama ekonomide emir demiri kesmiyor, değişen bir şey olmuyor. Örnek mi, işte iktisadi yönelim anketindeki faiz oranı beklentisine ilişkin yanıtlar...

Geçen yılın ağustos ayı... “Gelecek üç ayda kısa vadeli TL kredi faizleri artacak” diyenlerin oranı yüzde 9.7, azalacak diyenlerin oranı yüzde 28.7 düzeyindeydi. Sonrasında küçük dalgalanmalar yaşanmakla birlikte “Faiz artacak” diyenler hızla artmaya, “Azalacak” diyenler ise hızla azalmaya başladı.

“Faiz artacak” diyenlerin oranı eylülde yüzde 7.5’e indikten sonra ekimde yüzde 20.5’e fırladı. Kasımda biraz soluklanma oldu ve oran yüzde 20.1’e indi. Ama aralıkla birlikte faizin artacağı tahmininde bulunanların oranı füze gibi tırmanışa geçti. Gelecek üç ayda faizin artacağını bekleyenlerin oranı aralıkta yüzde 37.4’ü, ocakta yüzde 51.2’yi buldu.

Öyle ki, ocakta “Artacak” diyenler yüzde 51.2’ye ulaşırken, “Azalacak” görüşünü ifade edenlerin oranı yüzde 4.4’e kadar inmişti.

Yani, reel sektörün kredi faizlerinde artış beklentisi çok belirginleşti. Bir başka ifadeyle bankalara dönük “Kredi faizlerini indirin” çağrıları ya paranın maliyeti elvermediği için ya da bankalar kardan fedakarlığa yanaşmadığı için bir türlü gerçekleşemiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar