Reel faiz ve TL'nin değeri

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

"...Kurun değeri, piyasa koşulları altında belirlenmekte, ekonomik ve  siyasi tüm politika uygulamalarının sonuçlarını ve beklentileri yansıtmaktadır.

Faiz oranları, döviz kurlarının tek belirleyicisi değildir. 2001 yılı  sonrası dönem incelendiğinde reel faizlerin ve Türk parasının değerinin ters yönde  hareket ettiği görülmektedir.

Bu harekette temel belirleyici Türkiye ekonomisine yönelik risk priminin  izlediği seyir olmuştur. 2002 yılı sonrası dönemde risk priminin düşmesi ile  birlikte bir taraftan reel faizler gerilerken, diğer taraftan Türk parası değerlenme  sürecine girmiştir.

'Yüksek faiz, düşük kur' şeklinde bir politika uygulaması yoktur. Türk  parasının değeri amaç değil, sonuçtur. Uygulanan politika, 'düşük enflasyon için  gereken faiz politikası'dır..."

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Trabzon Sanayi ve Ticaret  Odası'nın düzenlediği konferansta bunları söyledi.  Yılmaz, bu görüşleri biraz  farklı cümlelerle de olsa daha önce de dile getirmişti. Aslında son paragraftaki  ifadeler çok tanıdık. Yüksek faiz-düşük kur şeklinde bir politikadan söz  edilemeyeceği; Türk parasının değerinin amaç değil sonuç, uygulanan politikanın  da, düşük enflasyon için gerek faiz politikası olduğu görüşünü birkaç kez dinledik.  Merkez Bankası kendi açısından yaklaşarak bu görüşü savunuyor. Reel kesimin  Türk parasının değer yitirmesi gerektiğini savunan bölümü, kurun, faiz oranları  yüksek tutulduğu için düşük seyrettiği görüşünden hareketle Merkez Bankası'na  yükleniyor. Önceki gün detaylı olarak ele aldık; reel sektörün dövizde açık  pozisyonu olan kesimi ise adeta köşeye sinmiş, tüm bu tartışmaları sessizce  izlemeyi tercih ediyor.

Bizim dikkatimizi, Başkan Yılmaz'ın konuşmasında yer alan bir  değerlendirme çekti. Başta da belirttik; Durmuş Yılmaz, 2001 sonrasında reel  faizlerle Türk parasının değerinin ters yönde hareket ettiğini söylüyor; yani, reel  faizler gerilerken Türk parasının değerlendiğini belirtiyor. Bir anlamda, "Hani Türk  parasının değerlenmesine yüksek faiz yol açıyordu, bakın reel faiz gerilerken TL  değerlendi" denilmek isteniyor.

Bize, Yılmaz sanki biraz laf cambazlığı yapıyormuş gibi geldi. Biliniyor  ki, reel faiz hesaplanırken, nominal faizden Türkiye'deki enflasyon düşülüyor.  Örneğin nominal faiz yüzde 20, bu faizin uygulandığı dönemde enflasyon da  yüzde 9 ise, reel faiz (1.20/1.09-1=10) yüzde 10 oluyor.

Peki Türk parası niye değerleniyor; herkesin malumu,  yurtdışından oluk oluk döviz geldiği için. Yıllarca cari açığın çok üstünde bir  döviz girişi olmadı mı ve bu yüzden arz-talep kuralı işleyip, arzı çok artan dövizin  fiyatı düşmedi mi?

Döviz niye geliyor, çünkü faiz yüksek. Denilebilir ki, faiz eskiden daha  da yüksekti, o zaman niye bu kadar döviz gelmiyordu? Eskiden döviz, enflasyon  kadar, hatta daha fazla yükseldiği için nominal faiz yurtdışına çıkışta tümüyle  erimiş oluyordu. Oysa şimdi öyle mi? Nominal faiz, bir dönem üstüne eklenen kur  avantajıyla yıllık bazda yüzde 40'ları, 50'leri bulmadı mı? Türkiye, yıllardan beri  enflasyon kadar devalüasyon yaşamadığı için makas giderek büyüyor, kar giderek  artıyor. Döviz girişi kurları baskı altına alıyor, baskı altındaki kur karı artıyor, kar  da döviz girişini körüklüyor ve bu süreç zincirleme bir şekilde devam ediyor.

Dolayısıyla; Türkiye'de reel faizin yüzde 1, yüzde 10 ya da yüzde 20  olmasının, Türk parası bu oranlara yakın değer yitirmediği sürece, Türk menkul  kıymetlerine döviz bozdurmak suretiyle yatırım yapan bir yabancı için fazla bir  önemi yok. Tabii ki örneğin yüzde 10 reel faizin, hangi nominal faiz ve hangi  enflasyonla oluştuğu da önemli. Bu orana yukarıdaki örnekte olduğu gibi yüzde 20  nominal faiz, yüzde 9 enflasyonla da ulaşabilirsiniz, ki bu yabancı yatırımcıyı  nominal faizin yüksekliği sayesince cezbeder; aynı reel orana yüzde 11 nominal  faiz, yüzde 1 enflasyonla da ulaşabilirsiniz, ki bu yabancı yatırımcının biraz  temkinli davranmasına yol açar. Ya da nominal faiziniz yüzde 50'dir, enflasyon  yüzde 36, buna göre reel faiz yine yüzde 10'dur; Türk parası da enflasyonun çok  altında değer yitiriyorsa yabancı için getiri kaymaklı olur.

Yabancı yatırımcı döviz getirip TL'ye dönüyor, bu TL ile faizli bir  enstrümana yatırım yapıyorsa "nominal faiz"e bakarak yatırımını gerçekleştiriyor,  bir de tabii ki Türkiye'den çıkarken kurun ne olduğuyla, olabileceğiyle ilgileniyor.  Onu, Türkiye'nin enflasyonu niye ilgilendirsin ki? Yabancı yatırımcı, olsa olsa  Türkiye'ye getirdiği parayı değerlendirebileceği başka ülkedeki getiriyle ya da  paranın kaynağı olan ülkedeki enflasyonla kıyaslama yapar. Yani, burada sağlanan  kazanç yüzde 20, alternatif bir başka ülkedeki kazanç yüzde 15 ise, Türkiye  avantaj yaratmıştır. Burada yüzde 20 kazanç sağlanmış, kur değişmediği için  nominal kazanç bu düzeyde oluşmuştur; paranın kaynağı durumundaki ülkede  aynı dönemde yüzde 5 enflasyon yaşanmışsa, o getirinin reeli yüzde 14.3'tür. Bu  dönemde Türkiye'deki reel faizin düzeyi yabancı yatırımcıyı zerre kadar  ilgilendirmez. İsterse Türkiye'de negatif reel faiz söz konusu olsun, o yatırımcı  döviz bazında ne kazandığına bakar.

Reel faiz yabancı yatırımcıyı bir tek durumda ilgilendirir; o da  kazandığını burada harcıyorsa. Dolayısıyla, reel faiz gerilerken Türk parası pekala değerlenebilir,  önemli olan reel değil, nominal faizdir.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar