Rasyonel Trump senaryosu…
FOMC açıklaması sonrası risk iştahı zayıflamaya başladı. Piyasayı rahatsız eden FOMC açıklamasında söylenen değil, söylenmeyenler. Ekonomi bozulduğunda Fed desteği ile fiyatlama yapmaya çalışmış piyasalar yeni dönemde “Powell put” işareti verilmemesinden rahatsız.
Fed’in hisse senedi fiyatlarındaki gerilemeyi sağlıklı bir gelişme olarak görmesi ve önümüzdeki 12 aylık dönemde 4X25 baz puan daha faiz artışı yapabileceğinin sinyalini vermesi piyasadaki satıcılı havanın kısa vadede devam etmesine neden olabilir.
Son 10 yıldır devam eden yükseliş nedeniyle pahalı fiyatlar, artan faiz oranlarının yarattığı fırsat maliyeti ve güçlenen dolar piyasaların makro ekonomi, politika veya şirketler cephesindeki olumsuz haber akışına normalden daha sert tepki vermesine neden oluyor.
Sene sonunun yaklaştığı ve likiditenin azaldığı bir ortamda yatırımcıların kar satışına gitmesi
piyasalardaki oynaklığın temel verilerle açıklanamayacak kadar yükselmesine neden olabiliyor. Dolayısıyla geçen haftaki satışlardan yola çıkıp uzun dönemli yükselen trendin bozulduğunu söyleyemiyoruz.
2 yıllık ve 10 yıllık tahvillerin yeni tepeler yapmasını ABD ekonomisinde işlerin yolunda gittiğini gösteren sağlıklı bir gelişme olarak gören yatırımcılar Wall Street’teki yükseliş eğiliminin kısa bir düzelme sonrası devam edeceği görüşünü koruyabilir.
Önümüzdeki haftalarda iyimser kamptaki yatırımcıları destekleyecek ABD kaynaklı iki sürpriz gelişme görebiliriz: (i) Demokratların desteğini kazanmak için daha uzlaşmacı bir iç politika; (ii) Çin ile dış ticaret görüşmelerini yeniden başlatacak daha yapıcı bir dış politika. İki senaryonun ortak özelliği Başkan Trump’ın daha rasyonel davranacağı varsayımına dayanması.
Uzlaşmacı iç politika ile başlayalım. Temsilciler Meclisinde Cumhuriyetçi çoğunluğu kaybeden Başkan Trump altyapı harcamaları konusunda Demokratların desteğini almak için daha uzlaşmacı bir iç politika izlemek durumunda.
Dünyaya göre daha sınırlı bir kaynağı altyapı harcamalarına ayıran ABD’nin bu alanda önemli bir yatırım açığı bulunuyor. ABD’nin altyapı yatırımlarına ayırdığı kaynak milli gelirin %2’si düzeyindeyken Japonya %5, Çin %8 düzeyinde bir kaynağı bu alanda kullanıyor.
Yatırım açığının kapatılması için Cumhuriyetçiler ve Demokratların işbirliği yapması ABD piyasasını ve dünyayı destekleyecek bir gelişme olur. Bu alanda işbirliğinin örnekleri Başkan Obama’nın son döneminde görülmüştü. Trump döneminde benzer bir uzlaşma sağlanabilir mi hep beraber göreceğiz.
Piyasaları destekleyecek diğer bir gelişme Çin ile dış ticaret görüşmelerinin yeniden başlaması ile gündeme gelebilir. Başkan Trump’ın dış politikada izlediği şahin tutumda seçmen tabanına verdiği sözlerin etkili olduğu biliniyor.
Ancak gerek ara seçimlerin sona ermesi gerekse son dönemde uygulanan yaptırımların bumerang misali ABD’li üreticileri vurmaya başlaması Başkan Trump’ı dış politika konusunda daha uzlaşmacı bir tutum izlemeye zorlayabilir.
Bu konudaki ilk adım Kasım sonunda yapılacak G20 toplantısında gelebilir. Trump ve Xi arasındaki görüşme dış ticaret pazarlıklarını yeniden başlatarak korumacı tedbirler nedeniyle baskı altında kalan Avrupa ve gelişmekte olan ülke varlıklarında yeni bir yükselişi tetikleyebilir.
Söz konusu iyimserlik muhtemelen kalıcı olmaz ama 2019’a iyimser bir başlangıç yapılmasını sağlayabilir. Kur şoku sonrası Türkiye ekonomisinde ve piyasalarda başlayan normalleşme eğiliminin devam etmesi için olumlu bir konjonktüre çok ihtiyacımız var. Ara seçimler sonrasında Başkan Trump’ın rasyonelleşmesi ABD kadar Türkiye’yi de ilgilendiriyor.