Rasyonel bir Orta Vadeli Program
Önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ekonominin üç yıllık yol haritasını içeren, AKP iktidarının 16.Orta Vadeli Programı (OVP) kamuoyu ile paylaşıldı. Yaklaşık 15 yıldır süregelen Dünya Gazetesi köşe yazarlığı geçmişime şöyle bir dönüp baktığımda defalarca hükümet tarafından açıklanan OVP’leri kaleme aldığımı fark ettim.
Bir şeyi daha fark ettim, OVP’ler açıklandığında basın ve iş dünyası ilgiyle izliyor ve yorumluyor olmamıza rağmen; sonrasını pek de takip etmiyoruz. Birçok kesime göre açıklanan OVP’lerin altı yeterince doldurulamadığı ve rakamlar arasında çelişki olduğu için çok dikkate alınmıyor. Bu OVP’de de bazı tutarsızlıkların olduğunu söyleyebilirim. Ama şu bir gerçek ki, bu OVP’nin öncekilere göre önemli bir farklılığı bulunmakta.
Mevcut iktidarın görevini sürdürmesine rağmen, adeta göreve yeni gelmişçesine kabinede yapılan radikal değişiklikler, Merkez Bankası’na yapılan transferler ve rasyonel bir ekonomi politikası açıklaması elbette bu OVP üzerinde de etkisini ortaya koydu. Dolayısı ile ortaya çıkan tablo ve rakamlar da bu kez biraz daha rasyonel olmuş. İlk bakışta enflasyon hedefinin dikkatimi çektiğini belirteyim. 2023 yılı enflasyon tahmini yüzde 65, 2024 yılının ise yüzde 33. Merkez Bankası enflasyon raporunda 2023 yılı enflasyon hedefi yüzde 58 olarak açıklanırken, 2024 yılı tahmini ise yüzde 33 seviyesindeydi. 2023 sonu itibarıyla ortalama dolar kuru tahmini 23,85 TL iken 2024 yılı ortalama dolar tahmini ise 36,78 seviyesinde.
Büyüme tahminlerinde; 2023 yılı yüzde 4,4, 2025 yüzde 4,5, 2026 ise yüzde 5. İşsizlikte iyileşme öngörüsü var; sırasıyla yüzde 10,1, 9,9 ve 9,3. Buraya kadar kısmen rasyonel sayılabilecek veriler olmasına rağmen, çelişkilere yazımın sonunda değineceğimi belirteyim. Ancak bundan sonraki veriler fazlaca iyimser. Örneğin bütçe açığının TL bazında 2024’den sonra düşmesi öngörülürken, bütçe dengesinin de aynı yıllarda nötr seviyeye yaklaşması tahmin edilmiş. Belki de en çok olmasını arzu edeceğimiz verilerden birisi de kişi başı gelirdeki değişim. 2023 yılında 12.415 dolar seviyesinden, 2025’de 13.717, 2026’da ise 14.855 dolara çıkacağı öngörülmüş.
Cari açığımızın 2023’de 42,5 milyar dolardan, 2026’da 30 milyar dolara inecek öngörüsü de yine iyimser, ama elbette arzuladığımız bir hedef olmuş. 255 milyar dolar ile tamamlanacak 2023 ihracat hedefimizin ise, 2026 yılında 302,2 milyar olarak öngörülmesi beni hayli şaşırttığını itiraf etmeliyim. Bu rakam daha önce 2028 yılı ihracat hedefi olan 400 milyar dolara ulaşmaya bir hayli uzak. İthalatta ise 367 milyar dolardan 414 milyar dolar seviyesine yükselmesi öngörülmüş. Sıkılaştırılmış bir dış ticaret politikasının da bizi beklediğini söyleyebiliriz.
Açıklanan OVP’de yer alan “İhracatta yurtiçi katma değerin ve çıktı ürünün teknolojik seviyesini artırmak üzere Dahilde İşleme Rejiminin öncelikli hedef ürün ve sektör kapsamına ilişkin düzenleme yapılacaktır.” İfadesi daha hedef odaklı bir üretim politikasının uygulanacağına işaret ederken, mal ve hizmet ihracatının artırılmasına yönelik tüm kurum ve kuruluşlar tarafından yapılacak uluslararası tanıtım faaliyetleri TÜRKİYE “Türkiye-Gücünü Keşfet” logosu kullanılarak etkin bir biçimde yürütülecektir.” vurgusu ise ihracatta Türk markalarının güçlendirilmesinin öngörüldüğünü ortaya koymakta. Bunlar elbette dış ticaret açığının ve dolayısı ile cari açığın kapanmasında doğru hedefler.
Açıklanan programa göre önümüzdeki üç yıla ilişkin dört temel hedef «afet yaralarının sarılması, enflasyonun tek haneye düşürülmesi, yatırım, istihdam, üretim ve ihracat perspektifinde büyüme ve istihdamın devam ettirilmesi ile sosyal adalet ve refahının güçlendirilmesi” olarak özetlenmiş. Rasyonel bir OVP’mi diye sorgulayacağımız bu hedeflerde en önemli çelişki, % 65 olan enflasyonun 2026 yılına gelindiğinde yüzde % 8,5 seviyesine düşecek olması. Zira yüzde 4-5 seviyelerinde seyredecek bir büyüme oranı ile bunu sağlamak neredeyse imkansız.
Üstelik kurdaki artış da aynı tereddütü destekliyor. Büyümenin devam ettiği bir ekonomide enflasyonu böylesi radikal düşürme tahmini ne yazık ki pek de rasyonel olmamış. Bir iktisatçı olarak yanılmayı tercih ederim, ancak faizlere ilişkin nelerin bizi beklediğini göremediğimiz bir projeksiyonda ve yine yaklaşan bir seçim olduğunu düşündüğümüzde, enflasyon ile mücadelenin bir hayli çetin geçeceğini şimdiden söyleyebilirim.