Ramsar Sözleşmesi ve göcmen kuşlar
Dünya, her yıl 13 Mayıs'ta Global Big Day'e (Küresel Büyük Gün) sahne oluyor. O gün hemen her ülke 'tür' tesbiti yaparak bir bakıma kuş envanterini kayıt altına alıyor. Bu yıl Türkiye'de en çok kuş türü Kars'ta kayıt altına alındı. Kars 110 kuş türü ile rekor kırdı.109 kuş türü ile Kayseri ikinci,107 kuş türü ile Samsun üçüncü oldu.
Doğrusu... Sonuçları görüp de üzülmemek elde değil. Zira 1970'li yıllara kadar bilimsel gözlem verileri Sultansazı Kuş Cenneti'nin 250'den fazla kuş türüne ev sahipliği yaptığı gerçeğini ortaya koyuyordu. Anlaşılan, çölleşmenin kucağına itilen 'cennet', bunca yılın faturasını barındırdığı kuş türlerinin büyük bölümünü kaybederek ödemek talihsizliğine uğramış...
Bir zamanlar çevre korumacılığının pahalı olduğunu savunanlar, bugün huzur ve mutluluk dolu bir dünya için doğal değerlerin özenle korunması gerektiğini söylüyorlar. Çevre üstüne ahkam kesiyor, ama yine de o zenginlikleri koruyup saklama adına hiçbir varlık göstermiyorlar.
Şayet söylemler lafla kalmasaydı; sahiller yağmalanır, ormanlar yok edilir, kültürel değerler tahrip edilir, ülkenin doğal zenginlikleri bu denli sorumsuz bir aymazlığın, bu denli hoyrat bir savurganlığın oyuncağı haline gelir miydi?
Gereği gibi sahiplenilseydi çirkinlik anıtı beton yapılar, Erciyes'in Hisarcık çıkışında, Tekir Yaylası'nın girişinde, dağın doruklarıyla yarışa kalkışır, Sultansazı Kuş Cenneti yitirdiği gölüne mi yanardı?
RAMSAR sözleşmesi kuşların konaklama ve üreme alanlarının korunmasını öngörür... Altında Türkiye'nin de imzası vardır bu uluslararası anlaşmanın... Yani göçmen kuşları korumak bizim de boynumuzun borcu... Böylesine ciddi bir sorumluluk üstlenmiş olunmasına rağmen, sulak alanların gereği gibi korunduğunu kimse söyleyemez.
Orman ve Su İşleri İdaresi'ne mensup bir yetkili, su seviyesinin düşmesiyle, Sultansazlığı'nın geçmiş yıllarda tamamen kuruma tehlikesi ile yüz yüze kaldığını söylüyor, ve “ Tehlike, Gıcık Tüneli'nden 2009'dan sonra getirilen su sayesinde giderildi. Basınçlı sulama sistemi kurarak, buradan sazlığa su taşıdık.Suyun gelmesinin ardından hem hayvan, hem bitki, hem de kuş popülasyonuyla yaban hayatı tekrar canlandı.”diyor.
Evet... Sultan Sazlığı Milli Parkı kırk yıl öncesine kadar ülkemiz için doğal bir zenginlikti. Angıtıyla turnasıyla, pelikanıyla flamingosuyla yüzbinlerce kuşun, mevsimler boyu cennete çevirdiği cıvıl cıvıl bir zenginlik... Ancak ne var ki, o doyumsuz güzellik, hatalı tarım politikalarının kurbanı olmaktan kurtulamadı. Su seviyesi protokolü delinince, Sarıgöl'de, Camız Gölü'nde, Eğri Göl'de sular çekildi. Yay Gölü kurudu. Sonra kuraklıklar işin tuzu biberi oldu. Kuşlar çareyi kaçmakta buldu. Çölleşen cenneti terkeden kuşlar, tekrar canlandığı söylenen yuvaya, umarım yeniden döner.