Rakamlar, küller ve gerçekler
Dünya Bankası iş birliği ve 400 milyon dolarlık finansman desteği ile başlatılan İklime Dirençli Ormancılık Projesi, Türkiye’nin orman yangınlarıyla mücadelesinde büyük bir dönüm noktası olarak lanse edildi.
Proje, orman yangınlarına karşı daha etkili mücadele etmeyi, yangınlardan etkilenen geçim kaynaklarını ve habitatı güçlendirmeyi, ülkemizin iklim değişikliğine karşı olan kırılganlığını da azaltmayı hedefliyordu.
Projenin, 30 Mayıs 2024 tarihli açılış töreninde Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre yangınlarla mücadele için ülkenin, hatırı sayılır miktarda yangın envanteri vardı ve yangınla mücadeleye karşı teyakkuzdaydı: 400 milyon dolarlık finansman desteği +105 helikopter + 26 uçak +14 insansız hava aracı + 5 bin kara aracı +25 bin personel ve 120 bin gönüllü... Rakamlar oldukça etkileyici ve güven verici...Ancak, son bir haftada yaşanan orman yangınları, bu rakamların gerçek dünyada ne kadar yankı bulduğunu sorgulamamıza neden oluyor.
Rakamlar ve gerçekler arasındaki mesafe
Türkiye, yangın tarihi için oldukça trajik bir hafta geçirdi. Bu yangınlar, İzmir, Aydın, Manisa, Çanakkale gibi önemli illerimizi çaresiz bıraktı. Özellikle bu bölgelerdeki yangınların zamanında kontrol altına alınamaması, projenin vaat ettiği gücü sorgulattı.
Dile kolay, bir köy adeta kül oldu; 17 ev ve hatırı sayılır miktarda dükkân, yangınlarla beraber yerle bir oldu. 900 kişi yaşadığı yerden ayrıldı, 105 ev tahliye edilmek zorunda kaldı ve 3 mahalle boşaltıldı. Onlarca vatandaş, yangının pençesinde hayatta kalmaya çalıştı, canını kurtarmayı başaramayan hayvanlar, alevlerin arasında can verdi ve milli bir değer olarak görülmesi gören yegâne servetimiz, milli ekosistemimiz, telafisi imkânsız bir şekilde zarar gördü.
Bu durum, aslında söylenen büyük sözlerle yaşanan gerçeklik arasındaki uçurumu gözler önüne seriyor. Yangınlarla mücadelede kullanılan araçlar, personel ve gönüllüler ne kadar aktif ve ne kadar etkiliydi? Neden İzmir ve Aydın’daki yangınlar zamanında tam kontrol altına alınamadı? Rakamlar ve verilerle bu acı gerçekler neden örtüşmüyor?
Hafızamız sönerse tehlike büyür
Kâğıt üzerinde envanter oldukça güçlü. 105 helikopter, 26 uçak, 14 insansız hava aracı, 5 bin kara aracı… Ama bundan daha güçlü olan rakamlar da var. Mesela hektar hektar küle dönmüş ağaç, milyonlarca arı, binlerce kuş, yüzlerce kaplumbağa ve sayıca tespit edilemeyen, sürdürülebilirliğin ana kahramanları hayvanlar…
Orman yangınları, sadece ağaçların yanması anlamına gelmiyor; bu yangınlar, ekosistemlerin yok olması, biyoçeşitliliğin azalması, iklim değişikliğiyle mücadelemizin zayıflaması ve geleceğimize dair büyük bir tehdidin baş göstermesi anlamına geliyor. Ne yazık ki, bu gerçekleri unutmamak ve unutturmamak gerekiyor. Her yangından sonra sadece birkaç gün süren tepkilerle, sosyal medyada atılan tweetlerle yetinmek ve ardından unutmak, sürdürülebilir gelecek açısından bizi daha büyük felaketlere götürecek.
Rakamlarda kalmasın
Orman yangınlarıyla mücadele etmek de gerek kamu vicdanının gerek bireysel bilinç ve vicdanın bir yansımasıdır. Artık sadece büyük projeler duyurup, etkileyici rakamların sunmanın vicdani bir yanı olmadığını görmeliyiz ve kamu vicdanı adına şu soruları sormalıyız: Rakamlar ve milyonlarca lirayı aşan projeler; yangınlarla harap olan topraklarımızı, kaybettiğimiz hayatları ve yok olan geleceğimizi geri getirebilecek mi? Veya önceden bu kayıpları önlemeye muktedir olabilecek mi?
Ya da daha önemlisi, envanterler gerçekten sahada karşılık buluyor mu? Bulmuyorsa neden kâğıt üzerinde varlar? Nihayetinde orman yangınları, toplumsal olarak hayatta kalma mücadelemizin bir parçasıysa, bu mücadeleyi kazanmadan geleceğimizi nasıl inşa edeceğiz? Veya kazanmaya çalışırken rakamlara yaslanmanın dışında nasıl bir yol izleyeceğiz?