Radyolu yıllar
Güne merhaba
Biz radyo kuşağıyız. Radyo ile büyüdük. Güne günaydın programı ile başlardık. Sabahın ilk saatlerinde kulağımıza halk müziğimizin nameleri dolardı. Şu sözler hala kulağımdadır: “Parça, Muzaffer Sarısözen’in repertuarından alınmıştır.” O saatte köye yönelik eğitici programlar olurdu. Ziraat mühendisi olan rahmetli ağabeyim de bir dönem sabah yayınlarında tarım ve gıda ile ilgili eğitici konuşmalar yaptı. Rahmetli annem oğlunu radyoda dinledikçe, “Gavur oğlan, pek de güzel anlatıyor” derdi.
Çocuk saati
Radyo bir şekilde hep hayatımızda idi. Örneğin, ilkokulda iken cumartesi günleri akşam saatlerinde koşa koşa eve gelirdim. Çünkü akşam saat 5’te radyoda çocuk saati programı vardı. Çok özenle hazırlanmış bir programdı. Hem eğlendirici, hem de eğitici idi. Programda muhakkak da bir çocuk tiyatrosu olurdu. Oyun başlamadan önce oyunun yazarı, yönetmeni ve oyuncuların isimleri okunurdu. Ve en son okunan isim de “Efekt Tahsin Temren” olurdu. Yıllar sonra tanıştığım bir arkadaşım çocukken bir radyo tiyatrosunda rol aldığını söylemişti. Yayınlar canlıymış. Yönetmen de Tahsin Temren'miş ve çok titizmiş.
Şarkı tutma
Kadınlar iş yaparken evde radyo hep açık olurdu. Radyo pek susmazdı. Bir tek ezan okunurken radyonun sesi kısılırdı. Gençler radyodan şarkı ve türkü tutarlardı. Şarkı anonsu yapılmadan önce “Bu şarkı da benim olsun” derlerdi. Tutulan şarkının sözleri geleceğe ait durumlarını bildiren bir nevi fal olurdu. Sonra da şarkının sözüne göre yorum yapılırdı. “Şarkı, tam üstüme çıktı. Gerçekten de bir bahar akşamı rastlamıştım.” Eğer sözler beğenilmezse “Bu olmadı. Bundan sonraki benim olsun” denirdi. Ya da, örneğin, eğer “Kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime. Titrerim mücrim gibi, baktıkça istikbalime” şarkısı çıkmışsa “Bu şarkı, herhalde bir siyasetçiye çıktı” denirdi.
Haber bülteni
Babam evde olduğunda saat 13:00’teki ve akşam 19:00’daki haberler hep dinlenirdi. Haberler öncesi de hep “Beraber ve solo şarkılar” programı olurdu. Saz sanatçılarının listesi okunurken “Kanun, Nevzat Sümer” dendiğinde “Hemşehrimiz” deyip gururlanılırdı.
Haberler, devlet protokolü sırasına göre verilirdi. Cumhurbaşkanı ve Başbakanın o gün nereye gittiği, nereyi ziyaret ettiği ve neler söylediği haberleri ile bültene başlanırdı. Çocuk aklımla, “Eğer tüm yaptıkları gezmek ve konuşmak ise ne kolay iş, ben de büyüyünce onlar gibi olacağım” derdim.
Dış haberler verilirken Ortadoğu’ya ilişkin olanlar çoğu kez şöyle başlardı “Yarı resmi El-Ahram gazetesinin haberine göre...” Bu “Yarı resmi” teriminin, gazetenin adlarından birisi olduğunu sanırdım.
Vatan Cephesi'ne iltihaklar (!)
Yukarıda anlattıklarım, radyonun özlediğim yanları idi. Ama bir de işin siyasi boyutu vardı. Demokrat Parti son devrinde Vatan Cephesi diye bir oluşum çıkarmıştı. Milleti, “Vatan Cephesi ve diğerleri” olarak iki kampa bölmüşlerdi. Devletin radyosu da iktidar partisinin borazanı haline gelmişti. Haber bültenlerinde şöyle bir anonsla başlayan bir uzun liste okunurdu. “Muhalefet partilerinin tutumunu benimsemeyerek partilerinden istifalar ve Vatan Cephesi’ne iltihaklar devam ediyor.”Listelerin genelde nüfus kütüklerinden alındığı ve aynen okunduğu söylenirdi. Nüfus kütükleri de tam güncel olmadığından, bazen ölenlerin isimlerinin bile okunduğu, onların da Vatan Cephesi’ne geçtiği görülürdü.
Mühür kimdeyse...
Radyo, adeta iktidar mührünün saklandığı yerdi. İktidarı ele geçirmek isteyenler, önce radyo evini işgal ederdi. 27 Mayıs sabahı, radyodaki “Bir kardeş kavgasına meydan vermemek için Türk Silahlı Kuvvetleri idareye el koymuştur” sesi ile uyanmıştık.
Devlet radyosu, her devirde iktidarın sesi oldu. Demokrat Parti zamanı Vatan Cephesi’ne iltihak listesi yayınlayan radyo, bu kez de “sabık ve sakıt” iktidar diye diye Yassıada’daki mahkemeleri yayınlıyordu.
Sonuç
Aradan bunca yıl, yarım asırdan fazla bir zaman geçti. Teknoloji değişti. Yaşamımıza televizyon girdi. Ama sistem aynı; anlayış hala değişmedi. Kim iktidarda ise yayınlarda onun düdüğü çalınıyor.
Not: Gençlik ve Spor Bayramınız kutlu olsun.