Racona ters top: Jabulani

Cem TOP
Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

2006 Dünya Kupası Cannavaro'nun ellerinde göğe yükseldiğinden bu yana aradan 4 sene geçti. Hem de rüzgar gibi. "Rüzgar gibi geçti" denince tutkuyu ve aşkı anlayanlardansanız hemen hatırlatalım, bahsettiğimiz rüzgar imbattan çok bir karayel fırtınası. 2004 ve 2008'deki Avrupa Şampiyonalarını televizyonları başında esneyerek geçiren, sıkıntıdan eli cipse bile gitmeyen milyonların ; şov, varyete, bacak arası, duvar pası gibi kelimeleri ağızlarında bileyerek ekran karşısında kurdukları kamplar ne yazık ki bu kez de birer "Auschwitz" e dönüşmüştü. Son on yılda adeta fikri birliği etmiş teknik adamların "defansif tebdirler silsilesi" şeklinde vücut bulan gol yememe obsesyonuna, geçtiğimiz kupada neredeyse 64 doz maruz bırakılmıştık. Bu manada tenzih edilmesi gereken birkaç takım da "önce gol yememek lazım" düşüncesine teslim olunca, "Joga Bonito" umutları mecburiyetten 2010'a ertelendi. Bu arada hemen belirtelim bu konudaki istisna takımlardan birisi de Euro 2008'deki Türkiye oldu.

90'ların ikinci yarısından beri futbolseverlerin sahada izledikleri takımlara ve futbola karşı isyanları yavaş yavaş homurtulara dönüşürken, 2010 Dünya Kupası'nın yaklaşması ile birlikte bazı dikkatli gözler de saha dışındaki ellerin futbola müdahalesine tanık oldular. Hemen her Dünya Kupası öncesinde lansmanı yapılarak, "mucize top" nidalarıyla kamuoyuna servis edilen resmi Dünya Kupası topları, "Fevernova" ve "Teamgeist" örneklerinde olduğu gibi çoğu zaman Adidas firması için birer reklam olmaktan öteye gidememişti. Oysa 2010 için özel olarak dizayn edilen "Jabulani" direkt olarak neticelere etki eden bir yapıya, şut çekmeyi teşvik eden bir aerodinamiğe sahipti. Zaman zaman kalecileri "manşetlere taşıyacak" hatalar yapmaya zorlayan Jabulani'nin geçmişteki yavan futbol ve 0-0 lık maçlar furyasından sonraki ilk büyük turnuvada sahne alması akıllara da, "dörtlü defans önü çift ön libero" taktiği ile gole kalesini kendince kapatan antrenörlere karşı bir gözdağı olup olamayacağı sorusunu getirdi. Neticede Jabulani marifetiyle antrenmanlarda pek çok ilginç gol olması, "sahada oyunu kilitleyelim" diyenlere birilerinin de "futbol kan ve seyirci kaybediyor" şeklinde yanıt verdiğini doğrular gibiydi. Bir düşünelim bakalım, eğer bu turnuvadan Gerard'ın, Schweinsteiger'in, Maxi Rodriguez'in, Drogba'nın, Xavi ve C.Ronaldo'nun muhtemel füzelerini çıkartırsanız "gol umutları" bir ölçüde tırpanlanmış olmaz mı? Ve kısır maçlar silsilesi ile hangi kuvvet futbolseverleri turnuva sonuna kadar ekran karşısında tutabilir? Taktik açıdan sahada beklenenlere, saha dışından yapılan bu müdahale şüphesiz "kontrollü futbol" tayfasından pek çoklarını da rahatsız etti. Kalecilerden defans oyuncularına, teknik direktörlerden yorumculara kadar pek çok kişi Jabulani'yi amiyane tabirle "racona ters" olarak niteledi. Bunu Amerikan takımının kalecisi Marcus Hahnemann'ın : "It's definitely not a goalkeeper-friendly ball." (Kesinlikle kaleci dostu bir top değil.) demecinden de, İspanya'nın başarılı file bekçisi Casillas'ın : "FIFA is more concerned about creating goals in football which makes life uncomfortable for goalkeepers." (FIFA'nın futbolda golü arttırmak için gösterdiği çaba, kalecilerin hayatlarını zorlaştırıyor.) şeklindeki serzenişinden de rahatlıkla anlayabiliyoruz.

Bakalım futbolun dünyadaki üst yönetimleri ve sponsorlar eliyle rakip kaleye iteklenen takımlar, daha ne kadar kendi sahalarında kalma konusunda ayak direyecekler? Futbol seyircisini kaybetmeme derdindeki FIFA'nın bir sonraki hamlesi bakalım ne olacak? Şimdilik iki umut ışığı Jabulani ve 4-3-3 oynayan takımlar olarak görünüyor. Açtık avcumuzu "güzel futbol ve gol" dileniyoruz. Beklemedeyiz. Tamam!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Derbi kadar zor 03 Mart 2016
Düğüm çözülecek mi? 25 Şubat 2016
Skandalın daniskası 23 Şubat 2016
Maçın şifresi: Savunma 18 Şubat 2016
Öp Quaresma’nın elini 16 Şubat 2016
Taktik savaşı 11 Şubat 2016
Maça geç kaldılar 09 Şubat 2016
Ciddiyet şart 02 Şubat 2016