"…yeryüzüne sesimi fırlatıyorum"

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

İzlediğim TV programındaki anlatım, magazin ögesine ağırlık veriyordu. Sezen Aksu ile yapılan söyleşide oğlu çağrılmıştı. Toplumun büyük gözaltında, anne-oğul ilişkisinin uyandıracağı merak  piyasaya sunuluyordu.

Mithat Can görüntüye alındı; delikanlılığının gölgesiz anlatımıyla, "…benim annem aykırı bir insandır!" dedi.

Sezen Aksu hayatının bu yegane kralına buruk bir bakış gönderdi; "…bak hele!" dedi.

O sahne yıllar sonra hâlâ bugün zihnimde bütün canlılığını  koruyor; bana insan olmanın dayanılmaz ağırlıkları olduğunu anımsatıyor.

Sezen  Aksu'yu toplumun sanatçısı yapan sayısız meziyeti var.

Hiçbir zaman, "kendinden emin ve rahat" olmamıştır. Her an beklenmedik bir darbeye hazırlıklı olma, bir mertliğin sevincini paylaşma, bir ihanetin çilesini atlatmanın direncini göstermeye hazırdır.  Söylenmemiş bir sözü gökyüzüne fırlatma, insanların kulaklarına hoş gelen son notayı yakalama  peşinde koşan iflah etmez bir merak avcısıdır Sezen Aksu.

Ege ortak göklerine bakarak düşlerini düşünceye dönüştüren  hemşehrisi Epiktotes'le aynı dili konuşur: Epiktotes  "...delileşmeden ciddi işler başarmak smümkün değil" der; Sezen, "…bu işle uğraşanlarda biraz delilik, hayır ağır bir delililik olduğu inancındayım. Çünkü o yalnızlık, o korku var ya, inanılmaz bir yorgunluk. Ama insan önemsenmek, beğenilmek, sevilmek için bu işkenceye razı oluyor; hatta bunun tadını çıkarıyor!"

Tam yirmi yıl öncesinin haykırışlarıdır Sezen'den aktaradıklarımız.

"Acının yaratıcı enerjiyi hızlandırdığının" farkındadır Aksu. Bir başka önemli şeyin daha farkındadır O: "Ben ortalamalardan  hiç hoşlanmam" diyerek, yaratıcı insanın ölümü olan "vasatlığı" da bir çırpıda silip atabilendir zihin derinliklerinden…

Sezen Aksu, kendi saflığını ve dürüstlüğünü koruyamayanlar, başkalarının dürüstlüklerini eleştiremeyeceğini iyi kavramış olanlardandır. Ve bu temel ilkeyi, çok genç yaşlarda kavrayanlar  arasındaki yerini alır.

"Her türlü olumlu ya da olumsuz etkiye açık .bizim toplumda insanlar çok acımasız, öyle bir an gelebilir ki, insan bu dış etkilere karşı kendi benliğini korumak için duvar örebilir; saldırılar masumiyetinizi, içtenliğinizi yok edebilir…" diye kaygılarını da dile getirir.

Hayatın örsünde öylesine dövülmüş, "insanın olduğu yerde hiçbir şeye şaşma" diyen Afrika atasözünün o denli farkına varmıştır ki, attığı her adımı, yaptığı her işi  "…akılla üretilen, korunan bir mesele" haline getirmiştir.

Bir şarkısında  "…kaybolan yıllara" neredeyse bir ağıt söyleyecektir.

Ama bir TV programında, "…kaybolan yıllar yoktur. Her gün bir şey biriktiririz, düşe kalka da olsa… Ben kaybolan yılları yazdığımda çok genç ve deneyimsizdim" diyecektir içtenlikle…

Ve bu satırların yazarına ilham veren ve saygı uyandıran bir sanatçı olmasını şu sözlerinde aramalıyız: "….bir insan kalabalıklara bir şey önerdiği zaman onu sonunu dek savunabilmeli, savunmak için yeterli bilgi donanımına sahip olmalı!"

Vasat, kolaycı, ucuzcu, kısa dönemi gözeten, ortada durmayı var olmanın önüne koyanların tam tersidir Sezen Aksu… Yoktan var eden; önemli değil, değerli olmayı önemseyen…. Yaptığı işi, kanının son damlasına kadar  "en iyi"  şekliyle yapmaya çabalayan bir aydınlık insan…

İnsanlar, "muteber adam olmayı, muhterem insan olmaya" yeğleyenleri, görüntüye hapsedilmiş sağduyuyla benimseseler de, inanın böylesi bir tutum uzun soluklu olmuyor… Uzun soluklu sevgi ve saygı, ancak bedelini ödeyenlere gösteriliyor… Tıpkı  sezen Aksu'ya gösterilen sevgi ve saygı gibi…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar