"Yerli malı" politikası
Bugün "banal" bir konudan bahsedeceğim. Muhtemelen cumhuriyetin başlarından bugün kırklı yaşlarda olan neslin çocukluk yıllarına kadar devam eden bir uygulama vardı: "yerli malı" politikası.
Önce geçen hafta gazetelerde yer alan bazı haber ve yorumlara bakalım.
Gazetelere yansıyan haberlere göre, "Nükleer İran'a Karşı Birlik" isimli dernek tarafından New York'ta taksi ihalesinde yarışan Karsan'a karşı yerel gazetelere verilen ilanlar verilmiş. Dernek Karsan'ın ihaleden elenmesini istemiş. ABD'de bu tür dernekler (bazen de "proje" adı verilen bazı yapılar) genellikle lobilerin kullandıkları araçlardır. Sonuç olarak bir takım çevreler bir Türk firmasının ABD'de önemli bir ihaleyi almasını istemiyorlar.
Ekonomi gazeteciliğinin duayenlerinden Osman Saffet Arolat, Dünya Gazetesi'ndeki 11 Şubat tarihli köşe yazısına "Daha yüksek sesle takrarlayalım: Bu ithalat kaç KOBİ batırır?" başlığını koymuş. Anadolu'yu sık sık gezen Arolat, artan ara malı ithalatının özellikle KOBİ'lerin hayatiyetini riske soktuğunu söylüyor ve diyor ki "Ucuz ithal ürünler birçok ülkenin kendi üreticilerini rekabetçi kılmak için aldıkları önlemler ve verdikleri teşviklerden kaynaklanıyor. O nedenle bizim KOBİ'lerimizin bu konudaki taleplerini bir kez daha tekrarlamakta yarar var: "Biz rakiplerimizle eşit şartlarda üretim ortamının sağlanmasını istiyoruz. Hem girdi maliyetleri, hem istihdam üzerindeki yükler, hem vergiler, hem enerji maliyetleri açısından rakiplerimizle eşit şartlara sahip olursak, üretimimizi rekabete uygun gerçekleştiririz. Aksi halde şartları iyi olan ülke KOBİ'leri hem uluslararası Pazar da, hem iç pazarda rekabette bize üstünlük sağlarlar. Artan aramalı ithalatı bunun sonucudur."
Yine Dünya Gazetesi'nde her hafta düzenli olarak yayınlanan Perşembe Rotası - Denizcilik ekinde, Seyir Defteri isimli köşesinde Prof. Dr. Necmettin Akten Türkiye'de tersaneceliğin hızla geliştiğini anlattıktaktan sonra diyor ki: "iyi güzel de gemisini yap, donat ve fakat ana makine(ler)ini ve yardımcılarını yurt dışından getirt. Sonra gemi dünyasında yer tutmaya çalış." Akten'in sorusuna bir başka soru ekleyelim, denize kıyısı olmayan İsviçre'li Sulzer firması gemi motorları üretirken (Sulzer sonradan bu birimi Wartsila'ya devretti) üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye "neden dünyanın en önemli gemi motoru üreticilerinden biri değildir" sorusunu geçin "neden gemi motoru üretemez?"
Örnekleri ve yorumları uzatmayalım.
Ülkemizin hızla zayıf olduğu alanlarda yerli kapasiteyi geliştirici politikaları uygulamaya koyması ve bakanlıklara bu farkıdalığı yayması gerekiyor. Örneğin Sağlık Bakanlığı yetkilileri anlamalı ki, mutad sorumluluklarına ek olarak, ülkemizde tıbbi cihaz imalatı kapasitesinin geliştirilmesi de bu bakanlığın sorumluluk sahasına giriyor. Aynı şey Çevre Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Denizcilik Müsteşarlığı, Savunma Bakanlığı, Bilgi Teknolojileri Kurumu, Enerji Bakanlığı; kısacası tüm kamu birimleri için geçerlidir.
İlk yapılabilecek şeylerden bir tanesi, yerli mallarına Kamu İhale Kanunu'na göre verilmesi mümkün olan yüzde 10 fiyat avantajıdır.
Bu ve diğer uygulamalarla, şu ana kadar rekabet gücümüzün düşük olduğu alanlarda üretim kapasitesi oluşturulması hedeflenmelidir. Bunu "öğrenme sürecinin" hızlandırılması olarak da nitelendirebilirsiniz.