"Üçüncü Sanayi Devrimi" ya da "faz değişikliği"

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

 

Adlandırma gerçeğe yakın olmazsa kavram karışıklığı kaçınılmaz olur... Kavramlar karışınca, düşünce ve bilgiler netleşemez.Net bilgi yoksa, fiziki kaynaklar, insan gücü ve teknolojiyi etkin biçimde koordine etmek mümkün olmaz. Etkin koordinasyon sağlamadan güçleri hedefler üzerine odaklayamayız. Güçleri dağıtırsak, maddi ve kültürel zenginlik üretiminin verimi düşer... Verimsiz çabalarla rekabet edilemez. Rekabet gücü yaratmadan refah yaratmak mümkün olmaz...
Kimilerinin " Üçüncü Sanayi Devrimi" adı verdikleri, bize göre sanayileşmenin "faz değişikliği" olan gelişmelerin de adını doğru koymalı, kavramlarını netleştirmeliyiz...

Sanayide "faz değişikliğini" yaratan üç etken var: Birincisi, iki kutuplu dünyada teknoloji-odaklı güç yarışının gelişmelerin önünü açması. İkincisi, dijital teknoloji-odaklı Bilgi Toplumu araç-gereçlerinin klasik sanayi ürünlerinin yapı, işlev ve kültürünü değiştirmesi. Üçüncüsü de hep birlikte tanıklık ettiğimiz Bilgi Toplumu aşamasına geçiş...

Değinilen üç olgu, zenginlik üretiminin süreçlerini de, sonuçlarını değiştiriyor.
"Üçüncü Sanayi Devrimi" kavramı, üretim sürecinde bugün yaşanmakta olanları anlatmada "maksadı aşan" bir iddia içeriyor. İnsanlık bütün tarihi boyunca iki büyük devrim yaşadı; üçüncüsü de son çeyrek yüzyılda yaşanıyor. Biri avcı-toplayıcı yaşam biçimini kökünden değiştiren, tohumun toprağa atılması ile başlayan, yaklaşık 12 bin yıl süren Tarım Devrimi... Diğeri, su gücü, rüzgar gücü, insan ve hayvan gücü gibi "organik enerji dönemini" kapatan, düşük basınçlı buhar makinesinin hayata girmesiyle ortaya çıkan "Sanayi Devrimi". Üçüncüsü, insanın zihin gücünün uzantısı olan bilimsel ve teknolojik değişmelerin yarattığı "Bilgi Devrimi". Bu üç olgu dışındaki değişim ve dönüşümleri "devrim" olarak nitelememiz gerek...

Teknolojideki hızlı gelişmeler köklü değişmelere damgasını vurdu: Demir-çelikten otomotive, kimya sanayinden makine üretimine, her çeşit materyal üretiminden ve dönüştürme tekniklerine her alanında birikim sisteminin karşılıklı-bağımlılıkların yapısı, işlevi ve kültürü değişti. Bu değişmeleri bir "devrim" olarak nitelersek, kavramın bileşenleri oluşumu açıklamak için yetmeyebilir. Yaşanmakta olan değişmeleri "faz değişikliği" olarak nitelememiz daha uygun düşecektir.

Doğa dostu teknolojiler

Deutschland Magazin'de Georg Meck'in " Üçüncü Sanayi Devrimi" yazısında, faz değişikliğinin merkezinde yer alan ekoloji-ekonomi bağlamı şöyle açıklanıyor:

" Ekonomi, köklü bir değişimin arifesinde: Artık ne otomotiv, ne kimya ne de makine endüstrisi değil, doğa dostu ileri teknolojiler ülke ekonomisine şekil verecek, iş olanakları ve refahı sağlayacak. Gerçek şu ki, doğa dostu ileri teknolojiler, uzun süre ekolojik düşüncenin marjinal alanından sıyrılıp gözle görülür hale geldiler. Şüphesiz çevreci hareketin ilk yılları da bu teknolojilerin bugünkü başarısına zemin hazırladı. Toplum için ve siyasi arenada ihtiyaç duyulan alanı yarattı. Katı çevre yasaları ve devlet desteği de çevre firmalarının yükselişini kolaylaştırdı."
Kaynakları taradığımızda, sanayileşmede "faz değişikliğinden " ne anlamamız gerektiğini bir ölçüde netleştiren bazı anahtar sözcüklere ulaşabiliyoruz: Doğa dostu ileri teknolojiler, yenilenebilir enerjiler, rüzgar enerjisi, jeotermal enerji, güneş enerjisi, deniz enerjisi, biyoenerji, enerji yönetimi gibi enerji-odaklı olanlar... Çevre planlama ve ekoloji mühendisliği, yenilenebilir enerji sistemleri, enerji etkinliği gibi mühendislik kökenli olanlar... Başka anahtar sözcükler de var: Hafif materyallere doğru yöneliş, karbon elyaf araçlar, doğa dostu binek araçları, kentiçi ulaşımda araçların yeniden tasarımı, hidrojen yakıtı araştırmaları vb.

Yüzleştiğimiz sonuçlar

Sanayileşmede faz değişikliği, klasik sanayi ürünlerine farklı açıdan bakarak, onlara yeni yapı, işlev ve kültür kazandırma anlamına geliyor. Bu açıdan değerlendirildiğinde beş önemli sonuçla yüzleşiyoruz: Birincisi, klasik materyaller yerine yeni materyallerin, özellikle dayanıklı ve hafif materyallerin geliştirilmesi üretim süreçlerini değiştiriyor. İşgücü profillerinin de bu değişime uyumlu hale getirilmesi gerekiyor. Enerjinin etkin kullanımı ve ekoloji ile barışık enerji üretimi ve enerjinin verimli kullanılmasına yöneliş ikinci adımını oluşturuyor. Üçüncü adım, sürdürülebilir üretimlere odaklanarak geleceği güven altına alma düşüncesini üretim olgusunun merkezine yerleştiriyor. Dördüncüsü, en ileri teknolojileri klasik ürünlerin dönüştürme ve işlem süreçlerini sindirerek yeni yapı, işlev ve kültürü yaratmayı öne çıkarıyor. Beşincisi, üretimin iç örgütlenmesindeki dönüşümlerin toplumsal yaşama yansımalarının nasıl dengeleneceğinin belirlenmesi oluyor.

Türkiye bütün bu gelişmelerin neresinde duruyor? Geleceğini yaratmak için doğru konumlanma yapabiliyor mu? Bu soruların yanıtı gelecek yazının konusu...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar