"Tanrım, değişebilir ve değişemez olanları anlayabilmem için akıl v
PERFORMANS VE YÖNETİMİNİZ / Rüştü Bozkurt Asya'da başlayan, Rusya'da derinleşen 1998 krizinin etkilerini, daha sonra 2001 yılında yaşanan krizin işyerlerimizde gündeme taşıdığı "değişme ihtiyacını" anımsayalım. Ve bugün işyerlerimizi yönetirken nelerin gündemin "ilk sırasına" yükseldiğini düşünmeye çalışalım. Son on yıllık dönemde, ülkemiz ekonomisinin uluslar arası ekonomilerle eklemlenmesi ilerledi; dünya ekonomisi ile karşılıklı-bağımlılık ilişkilerimiz arttı. Dışa dönük ekonomi politikaları, ülkemizi 70 sente muhtaç olduğu dönemlerden bugünkü ihracat ve ithalat düzeylerine yükseltti. İhracat ve ithalat rakamlarımız, üretimde yatırım malı ve ara malı ithalat bağımlılığını artırdı. Bırakınız çok uluslu büyük şirketleri, çok sayıda orta ölçekli girişimin ülkemize gelip yatırım yapma süreci hızlandı. Her alanda esneklik Uluslararası pazarda, elektronik araçlarla ulaşabildiğimiz bütün üreticiler "potansiyel rakibimiz", tüketiciler de "potansiyel müşterimiz" haline geldi. Fabrika-odaklı üretim biçimi çözüldü; esnek üretim öne çıktı. Rekabet gücü yaratmanın özüne "esneklik" yerleşti. Bu esneklik sadece emek piyasasının bir sorunu olmanın sınırlarını aştı; zihni algılamadan, üretimin iç örgütlenmesine, pazar satın almadan pazar geliştirilmesine ve müşteri algılamasından "paydaşlık" anlayışına kadar her alanda hızlı ve esnek karar üretemeyenler rekabet güçlerini yitirir hale geldi. Dünya genelindeki eğilimlerin neler olduğunu, söz konusu eğilimlerin yarattığı fırsatları ve tehlikeleri, kendi olanaklarımızı ve kısıtlarımızı net bir biçimde bilmek hayati önemde sorunlar oldu. Fırsatları, tehlikeleri, olanakları ve kısıtları bilmek de yeterli olmuyor; işlerimizi alışkanlıkla değil, analizle yönetme ihtiyacını bütün benliğimizin derinliklerinde hissetmeye başladık. Bırakınız eğitimsiz işgücünü, eğitimli insanlarda bile bir mesleki yeterlilik ancak birkaç yıl geçerli olabiliyor. Eğer mesleki gelişme konusunda kendi kendinizi programlayan bir bireysel gelişme anlayışı, onu besleyen bir sis tem kuramıyorsak , işimizi uzun süre muhafaza etmenizin imkanı kalmıyor. Her iş niyetle başlar Sözün özü, her şey akşamdan sabaha değişiyor. Çinli'lerin o ünlü bedduası, "Tanrı size ilginç dönüşüm dönemlerinde yaşatsın" diyor. Gerçekten çok ilginç dönemden geçerken, Aborojuni duasını anımsamak gerekiyor: "Tanrım, değişmesi gereken şeyleri değiştirebilmem için bana güç ver. Değişmesi imkansız olanları kabullenmem için bana sabır ver. Değişebilir olanla değişemez olanı anlayabilmek için akıl ver!" Bugün de tam da Avusturya yerlilerinin duasına sarılmanın zamanıdır. Başkalarının söylediği "aykırı sözü" kendimize yönelmiş "kişisel" bir sorun olarak görmeme olgunluğudur günü yakalama. Gerçek bir ortak aklı ortaya çıkarmak için "demokratik sabrı" göstermemiz gereken gündür bugün. Her söylenene "inanma" yerine, bize söylenenleri "anlamaya" çalışmak için aklımızı sonuna kadar kullanma zamanıdır bu zaman. İnançtan düşünceye geçme, taklitten yaratıcılığa doğru ilerleme günleridir bugünler. Dönüşümün, her şeyden önce, dönüşüme inananlar tarafından gerçekleştirileceğine yürekten inanma içtenliğidir gerekli olan. Gerekli olan niyet etmektir. Halkımızın binlerce yıllık akıl biriminde süzüp söylediği gibi, " Çobanın niyeti olsa, tekenin tÖ'dan süt çıkarır" gerçeğidir;hepimiz öz gerçeği. Neleri değiştirebileceğimizi, neleri değiştiremeyeceğimizi anlayabilmek için "akla" ihtiyacımızın çok büyük olduğu bir dönemdir bu dönem.