"Sözünüzü balla kestim"
Eski bir öğrencim, kendi köyüne katkı olsun diye "arıcılık ve bal üretimi" yapmak istediğini, doğru bilgileri nereden alabileceğini sordu.
Ordu'da özellikle "gezici üreticilerin" öncülük ettiğini biliyorum. "Arıcılık Araştırma Enstitüsü"nün de Ordu'da kurulmuş olması nedeniyle, bir "ortak akıl toplantısı" yapıp yapamayacağımızı DÜNYA Gazetesi'nin Ordu temsilcisi Murat Gürsoy'a aktardım.
Tarım İl Müdürlüğü'nün öncülüğünde toplantı düzenlendi.
Ordu Valisi Ali Kaban da girişimci valilerden biri. Fındık konusundaki titiz takipçiliğini arıcılık ve bal üretimi konusunda da gösterdi. Toplantıyı özenle izledi; notlarını aldı, kendi sorumluluk alanı içinde olan konularda değerlendirmeler yaptı.
Tarım İl Müdürü Sadi Sadıkoğlu yörenin çocuğu. Fındık konusunda yakın ilgisini daha önce yaptığımız toplantılarda gözlemiştim. Gençliğinde arıcılık ve bal üretiminde çalıştığı için konuyu sadece "kamu sorumluluğu" çerçevesinde değil, birebir "uygulama" yönüyle de iyi biliyor. Arıcılık ve bal üretimi konusunda dünya genelindeki eğilimler ve Ordu'nun özel sorunları açısından da hakim bir yönetici.
Unuttuklarım olmuşsa daha başından özür dilerim. Toplantıya arıcılık ve bal konusunda Azmi Yıldız, Yunus Aksu, Cemal Gündoğdu, Osman Güngör, Kadir Gürsoy, Gülsoy Divitçioğlu, Yunus Aksu, Neslihan Karacan, Ömer Aydın, Ahmet Kuvancı, Necati Avcı, Feyzullah Konak ve Muzaffer Duman görüşleri ile katkı yaptı
Arıcılık ve bal üretimi konusunda öğrendiklerimi; iklim koşulları, damızlık arı, bakım bilgisi, merdivenaltı üretici mantığı, şekerle besleme, bal ithalatı, ikincil iş olarak değil meslek olarak algılama, kolonilerin besleneceği alan genişliği, göçer arıcılık ve sertifikalı üretim alt-başlıklarıyla aktarmak istiyorum.
Arıcılık "hoby" değil, "meslektir"
En son söylenmesi gerekeni baştan söylemeliyim: Arıcılığı bir "hoby" olarak algılamayı " meslek algılamasına" dönüştüremezsek, fındıkta olduğu gibi, arıcılık ve bal üretimi konusunda da "yalelli" okur gibi tartışmalar uzar gider…
İklim koşulları: Üreticiler, arıcılıkta iklim koşullarının önemli olduğunu; yer seçimini çok dikkatli yapmak gerektiğini anlatıyor. Rutubet oranı, kar yağışı, yağmur durumu, çiçek çeşitliliği ve zenginliği kolonilerin gelişmesini ve bal verimini etkiliyor. Arı yetiştirmeyi ve bal üretimini "meslek" edinmek isteyenler; "başlangıç noktasına hassas bağlılık" ilkesine uymalı. Kolonileri yerleştirecekleri yerin özellikleri hakkında uzmanına danışarak, varsa verileri derleyerek, doğrudan ve dolaylı etkiler yaracak olan faktörleri analiz ederek yola çıkılmalı.
Atadan deden kalma alışkanlıklarla arı yetiştiriciliği ve bal üretimi yapmaya kalkanlar, geçimini sağlayamadığı gibi, ülke balcılığına zarar veriyor. Bu açıdan bakıldığında, çıkarılan yönetmeliklerin bir kez daha gözden geçirilmesi, gözetim ve denetimin ödünsüz yapılması gerekiyor.
Damızlık arı: Gerek üreticiler, gerekse Araştırma Enstitüsü yöneticileri, uygun damızlık arılarla işe başlamanın, verimli sonuçlar alınmasının amentüsü olduğunu söylüyor. Ülkemizde değişik damızlık örnekleri var. Arıcılık yatırımı yapmak isteyenlerin, en azından enstitü uzmanlarına başvurarak hangi damızlıkla işe başlamaları gerektiğini öğrenmeli.
Arıcılık Enstitüsü yetkilileri yörelere göre damızlık arı konusunda belli bilgilere ulaştıklarını; tavsiyeler yaptıklarını, araştırmaların devam ettiğini, bilgilerin herkese açık olduğunu belirtiyorlar. Bu olanak, yatırım yapanlar için bulunmaz bir fırsat. Erişebilirlik de güç değil, yeter ki işi ciddiye alarak yola çıkalım.
Bakım bilgisi: Üreticilerin koloni başına elde ettikleri üretim miktarı dünya ortalamasında 22 kg. Ülkemde koloni başına 18 kg üretim düzeyine ulaşıldığı hesaplanıyor. Ordulu arıcılar arasında işi ciddiye alanlar koloni başına 30 kg verim aldıklarını söylüyor. Bazı "göçer arıcılar" 50-60 kg düzeyini yakaladıkları iddiasında.
Yüksek verimlilik elde etmenin gerek şartı; bakım bilgisine sahip olma. Kolonin dilinden anlama, arıcıda olması gereken en alt düzey bilgi. Kullanılan ilaçlara özen gösterme, besleme, mumlama vb. konularda "eğitimli" insan verimin temel belirleyicisi.
Kışlık bakım, bahar bakımı ve yaz bakımı kendine özgü bilgi ve beceri gerektiriyor. Bu bilgelerle donanmadan arıcılık ve bal üretimi yapılırsa, verim düşüyor.
Merdivenaltı üreticilik: Diğer üretim alanlarında olduğu gibi arı yetiştiricileri ve bal üreticileri de "merdivenaltı üretici mantığı"ndan söz ediyor; bu anlayışın üreticiliği baltaladığını ileri sürüyorlar.
Merdivenaltı arıcıların bakım koşullarına uymadıkları, besleme ilkelerini çiğnedikleri ve fiyat istikrarını bozdukları konusunda bir ortak kanı oluşmuş durumda.
Şekerle besleme: Şekerle besleme yapıldığı kabul ediliyor. Birçok arıcı, şekerle beslemenin "ucuz maliyet" olmadığını; tam tersine, kazancın şeker üreticilerine kaptırma anlamına geldiği de ciddi biçimde iddia ediyor; şekerle besleme yapanlar da bu görüşe pek karşı çıkmıyor.
Gözlediğimiz kadarıyla şekerle besleme yapmama konusunda ciddi bir bilinçlenme var. Bunun "Ordu balı" imajını zedeleyen bir olgu olduğunu herkes kabulleniyor. Bal üretiminin bir "alternatif üretim" alanı olması isteniyorsa; üreticinin bu konuda bilinçle hareket etmesi gerekiyor.
Bal ithalatı: Komşu ülkelerden yapılan bal ithalatının yanlışlığı da üreticilerin ileri sürdükleri bir başka sav. Özellikle bal işleyen ve ambalajlayan kuruluşlar ise ithalat yapma zorunda olduklarını ileri sürüyor.
Yapılan tartışmalardan ithalatın neden yapıldığını, haklılık derecesini, yasaklanma imkanlarını net anlayabilmiş değiliz. Bu sorun, başka bir araştırma konusu. İlerde ayrıntılı bir araştırma ile ithalat sorunuyla ilgili bilgilerimizi de paylaşırız.
"Hoby" değil "meslek" algılaması: Ülkemizde, özellikle tarım ve hayvancılık alanında yaygın işletme anlayışı meslek olarak değil de, bir "yan ürün" olarak görme alışkanlığıdır.
Uluslararası rekabetin giderek yoğunlaştığı ve derinleştiği bugünkü iş koşullarında, arıcılık ve bal üretiminde de "işletme anlayışını" değiştirme zorunluluğu var. Arıcılık da gerçekten bu işi "meslek" olarak gören; geçimini oradan sağlamak isteyenlerini işi olmalı, amatör bir anlayışa izin verilmemeli.
Koloni büyüklüğü ve alan sınırlaması: Her önüne gelenin arı yetiştirmesi ve bal üretimi yapmasının sistemi bozduğu açık. O nedenle, koloni büyüklükleri ve koloniler arasındaki uzaklık bir yasa ve yönetmeliklerle sınırlanmalı.
Üreticiler de yatırım yaparken kurallara uymalı.
Göçer arıcılık: Göçer arıcılık Ordu ilinin coğrafi yapısı ve iklim koşullarının yarattığı bir üreticilik tarzı.
Taşıma maliyetinden yerleşim yerine, yerel yöneticilerin tavrından, yerleşim yerindeki halkın tepkilerine kadar bir dizi sorunla iç içe.
Bizim anladığımız kadarıyla Ordu'nun zorunluluklarından kaynaklanan "göçer arıcılık" çok uzun soluklu ve büyük ölçekli üretim için temel yapı değil.
Düzenlemeler, örgütlü, yeterli ölçeğe sahip, iyi damızlık kullanan, bakım bilgisi yeterli, ortak hareket ederek fiyat istikrarını koruyacak yapıyı oluşturmak için yapılmalı.
Sertifikalı üreticilik: Açgözlülük ve sorumsuzluk her alanda olduğu gibi arı üretiminde de önlenmeli. Her önüne gelen, her istediği yerde arıcılık yapılmamalı. İlkeler ve kurallar ödünsüz denetlenmeli. Sertifikası olmayanın üreticilik yapması önlenmeli…Bu hemen bütün arıcıların katıldıkları bir görüş…
Sonuç
Ülkemizde birçok üretim alanında olduğu gibi, arıcılık ve bal üretiminde de mevcut altyapıyı verimli işletme sorumluluğu bir ilk adım. İkinci adım, üreticiliğin bir yasal çerçeveye kavuşturulması, yönetmeliklerle de uygulamanın disiplin altına alınması. Üçüncü adım, gözetim ve denetim sisteminin etkinleştirilmesi. Dördüncüsü, Arıcılık Enstitüsü'nün çalışmalarının daha iyi tanıtılması; üreticilerin erişebilirliklerinin artırılması. Beşinci adım, arıcılığın "hoby" olmaktan çıkarılarak, "meslek" haline getirilmesi.
Beslenmenin bu çok önemli ürününün sorunlarını ciddi biçimde ele almalıyız…