"Sonuç-odaklı' düşünce "yakınma kültürü" yaratıyor
Bir yazı insanı,anlattıklarını çok insanın okumasını ister. Çok okunan bir yazı adamı olmanın da iki yolu vardır: Biri, dahi olmaktır. Çünkü dahi, karmaşık olanı yalın biçimde anlatabilme yeteneklerine sahip olandır. Diğeri, insanların günlük yaşamda "bildiklerini" sandıkları; derinliği olmayan, sığ; adlandırma, kavramlaştırma ve düşünce üretmeyen yolda yürümektir.
İlgilendiğim gündem, bugünün gündemi değil. Üzerinde çalıştığım kavramlar da bugünden çok yakın ve uzak gelecekle ilgili. Özel olarak ilgili olmayanların içeriklerini bu aşamada netleştirmemiş oldukları kavramlara ağırlık veriyorum. Bir dahi yeteneğine sahip olmadığımdan, karmaşık ve az bilinen olguları, en yalın biçimde anlatacak donanımlara sahip olmadığımın da farkındayım.
Yazdıklarımın "analaşılabilme verimi" yeterli olmasa da, ısrarla "süreç odaklı analizler" ve "gelecek gündemi" üzerinde çalışıyorum. Sonuç - odaklı analizlerin özgüven yitirdiğini, durmadan tekrarlanan sorunlara çözüm üretmediğini biliyor; "yakınma kültürü" ve "her şeyi devletten bekleyen dilencilik algısı" yarattığının da tanığıyım. "Toplumsal bilincin" yaratılmasına bir yerden başlamak, sorumluluğumu yerine getirmek için "bilerek ve seçerek yazma metodumda" ısrar ediyorum.
Günlük politikayla, seçimle, herkesin bildiğini sandığı ve daha ilgili olduğu konular yerine Richard D'Aveni 'nin "erken uyarısı" gibi konular üzerinde düşünmeyi, süreç - odaklı analizleri yeğliyorum.
"Geliyorum!" diye bağırıyor
Yeni bir dünya kuruluyor. Gelişmeleri duymamak için kulakların sağır, gözlerin kör olması yetmiyor; akıl gözünün de istifa etmiş ve merak duygusunun iğdişleşmiş olması gerekiyor. Bu konularla ilgilenmiyor da, döviz kuru değişmesine saatler ayırıyor; faiz tartışmasına bir toplumsal enerjiyi heba ediyor; borsa iniş çıkışlarını kaçırmıyorsak; geleceği inşa etme sorumluluğunuzu bir kez daha içtenlikle sorgulamalıyız:
D'aveni'nin yazısı üretimin iç örgütlenmesinde gelecek 10 yıldaki değişikliklerle ilgili uyarılar ilginizi çekmiyorsa,böylesi yazıları okuma ihtiyacını hissetmiyorsanız,elden ne gelir ki!
Biz, üç boyutlu baskı ve eklemeli ürünlerin potansiyellerini 10 yılın perspektifiyle alıcı bir ruhla değerlendirelim:
•Yazıcılara indirilen dijital şemaya göre bir ürünü katman katman üretmek sonsuz oranda özelleştirme olanağı yaratacak.
•Karmaşık tasarımların uygulaması kolaylaşacak.
•Klasik üretim süreçlerinin köklü biçimde gözden geçirilmesi gerekecek.
•Üretim ne zaman,nerede ve nasıl üretileceğine yeni seçenekler ortaya çıkacak.
•Tedarik zincirlerinde varlıkların, yeni ve eski süreçlerin nasıl konsolide olacağı, yeni normal koşulları gündemin önemli maddesi olacak.
•Üretim sisteminin bütününde yaratacağı etki ile yepyeni ekosistemler oluşacak.
•Büyük ölçekli yapıların küçük ölçekli yapılara doğru kırılmasını iyi yönetmek gerekecek.
Ne yapmak istiyorsunuz?
D'Aveni, üç boyutlu ve eklemeli üretimin üstünlüklerine ilişkin de ip uçları sunuyor: •Kütle üretimine dönüşme potansiyeli yüksek. •Sanayi düzeyinde üretim yapan teknolojiler öncü göstergeler olarak kütle üretimine daha hızlı bir geçiş yapabilme potansiyelleri var.
•Standart üretimin esneklik yaratma sorunlarını kolaylıkla çözebilecek.
•Bireysel tercihlere yönelik "özel ürünler" potansiyeli çok yüksek.
•Moda değişmelerine daha hızlı refl eks gösterilebilecek.
•İlk yatırım ve kuruluş aşaması daha düşük maliyetli olduğu için kuruluş ve uyum hızı da yüksek olacak. •Daha karmaşık mimarileri oluşturabilecek; ürün mimarisi sınırları genişleyecek. Bütün bu söylenenler ilgi menzilinde değilse, "ne yapmak istediğinizi" bir kez daha düşünün demekten başka söz gelmiyor aklıma.