"Rüya dönem" sonrasındaki kriz ve bugünkü ortam...
Borsa Finans servisimiz elemanlarıyla yaptığı sohbette Hamdi Akın, 2002-2008 arasındaki altı yılı bol imkanlı, bol likiditeli "Rüya dönem" olarak tanımlıyor. 2008 krizi sonrası birçok algını değiştiğini ve 2 yıl süreceği söylendiğinde bile "nasıl dayanırız" diyen iş dünyasının bir ara canlanmanın dışında dört yıldır bu olumsuz ortamda olduğunu, şirketlerin değil ülkelerin iflas riski taşıdığını öne sürüyor.
Bu olumsuzlukta "Nakit kraldır" düşüncesi önemsediğini açıklıyor.
Bir işe girmenin ve satıp çıkmanın zamanının en iyi bilen işadamlarından biri olarak gördüğüm Hamdi Akın, arkadaşımız Ece Ceyhun ve Yakup Sayar ile sohbetinde 2002-2008 güçlü küresel finansman dönemini, 2008 krizini ve bugünkü ortamı değerlendirirken ilginç gözlemler ortaya koymuş.
Hamdi Akın 2002-2008 yılları arasındaki altı yılı "Rüya dönem" olarak nitelendiriyor. O dönemi ve imkanlarını tanımlarken, "Küresel rüzgarla yelkenlerin hızla şiştiği müthiş dönemdi. Yabancılar Türkiye'de şirket avına çıkarken, yerli işadamları düşen enflasyonla hızla büyüme rakamları yakaladı" diye nitelendiriyor.
Hamdi Akın, o altı yılda uluslararası sermayenin "En korkusuz dönemini yaşadığını", hep öyle olacağının sanıldığı dönemin ardından 2008 krizinin yaşanmasıyla "Paranın asıl özelliği korkak ve ürkekliğinin gündeme geldiğini, yeniden seçici olmaya ve en güvenilir yeri aramaya başladığını" söylüyor. 2008'de "Kriz 2 yıl sürebilir tahmini karşısında" birçok işadamının "İki yıl nasıl dayanılır?" düşüncesinde olduğunu, ama 2010-11'deki birazcık düzelir gibi olmasına rağmen kriz ortamının 4 yıldır sürdüğünü belirterek "Ben bu dönemde nakit kraldır diyorum. Nakit ve öz kaynağın en değerli olduğu zamandayız" düşüncesini ortaya koyuyor.
Hamdi Akın içinde bulunduğumuz dönemde krizin birçok algıyı değiştirdiğini belirterek, "Artık sadece şirketler değil, ülkelerin iflas riski ile karşı karşıya gelebileceği hayatın gerçeği haline gelebiliyor" dedikten sonra, "Merkez Bankalarının piyasaya para saçmasına rağmen 'güvensizlik' likidite vermenin bile tek çare olmadığını gösteriyor" diyerek işin temelinin borsadaki gibi beklentiyi ve geleceği satın almak olduğunu açıklıyor.
Bazen rakamların kötü olmasına karşın insanların iyi olacağını düşünerek hareket ettiğini, şimdi Türkiye'de rakamların iyi olmasına karşın geleceğin "Belirsiz" olduğunu ifade ediyor. Bunun nedeni etrafımızın yangın yeri gibi olması bağlarken, "Yunanistan eurodan çıksın mı diye tartışılıyor. Fransa'da iktidar değişiyor. Merkel'le ilgili birçok ne haber çıkıyor. Komşularla hiç sorun yokken Arap Baharı yaşanmaya başladı. Bunlar ortadayken 'Türkiye çok iyi olacak demek bana inandırıcı gelmiyor.' Türkiye'nin etrafına bir güvenlik çemberi örülmeli. Türkiye yatırımcıya 'ben ve bölge güvenli' mesajını verebilmeli"yorumunu yapıyor.
Hamdi Akın dönemin Türkiye açısından fırsatlar da yarattığını belirterek, bunlardan birinin Yunanistan'ın bu kadar zayıf olduğu dönemde Kıbrıs sorununu çözmek olacağını söylüyor. "Kıbrıs meselesi bu dönemde çözülemezse daha 100 yıl çözülemez" vurgusunu yapıyor. Avrupa'nın hakim olduğu pazarlardaki kaybının 1 dolar eşittir 1 euro olmana kadar süreceği tahminini yaparken, Türkiye'nin Çin ve Brezilya gibi ülkelere bu durumda yeni pazarlarda fırsatlar çıktığı inancını ortaya koyuyor. "Türkiye'nin ihracat pazarında toplamı 40 milyar dolar olan ama tek tek baktığımızda 1 milyar doların altında pek çok ülke var. Bunu ikiye katlasak 80 milyar dolar olur ve bir anda 135 milyarlık ihracatımız 175 milyar dolara yükselir" düşüncesini belirtiyor.
Hamdi Akın, yazının girişinde de belirttiğim gibi en iyi zamanda şirket satın almasını ve en iyi zamanda satıp çıkmasını bilen bir işadamı, o nedenle zamana dayalı değerlendirmeleri bence çok önemli ve işadamlarımızın alacakları dersler içeriyor.