"Rusya almazsa başka ülkelere satarız, Ruslar gelmezse başkaları ge

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Bir anda çareyi buluverdik. Rusya yaş meyve sebzeye ambargo mu koydu, kolayı var; biz de başka ülkelere satarız. 

Rusya yönetimi, vatandaşlarının Türkiye'ye gitmesini istemiyor mu, turistik seyahatlere kısıtlama mı getiriyor, bu yüzden Türkiye'deki tesislerde doluluk oranı düşecek mi, bunun da kolayı var; oluşacak boşluğu başka ülkelerin turistleriyle doldururuz. 

Şaka gibi ama ciddi ciddi bunlar söyleniyor birkaç gündür. İnsan sormadan edemiyor bu durumda:

Madem başka ülkelere de ihracat yapma şansımız var, ne diye üretimi teşvik edip daha fazla üretim yapıp ihracatımızı artırmadık ki bugüne kadar?

Ya da, sanki turistik tesislerimiz hep yüzde 100 dolulukla çalışıyordu da, Ruslar gelmeyince bir boşluk oluştu ve biz de bu boşluğu doldurmak için diğer ülke vatandaşlarını davet ediyoruz ülkemize. Turistik tesislerimizdeki doluluk oranı ortalama yüzde 65 dolayında seyrediyor. Yüzde 100 doluluk zaten mümkün olmaz da, aradaki fark da öyle normal karşılanacak gibi değil ki. Eğer getirebiliyorduysak, niye şimdiye kadar başka ülke turistlerini de çekerek yüzde 65'leri yüzde 75'lere, 85'lere çıkarmadık öyleyse? 

Dedik ya, şaka gibi değerlendirmeler bunlar. Ve ne yazık ki, Rusya ile yaşanmakta olan gerginliğin mali boyutunu hala tam kestiremediğimiz anlaşılıyor. 

2016 tüm dünya için kara bir yıl 

Rusya'dan Türkiye'ye gelenlerin sayısında bu yıl 2014'e göre beşte bir oranında bir gerileme zaten yaşandı. Eğer ikili ilişkilerde görülmedik boyuta çıkan bu gerginlik bir şekilde aşılamazsa, seneye çok daha karanlık bir tablo bizi bekliyor. Yetkililerimiz, Rusların yerini hangi ülke vatandaşlarıyla ve ne yaparak dolduracaklar, bilemeyiz; ama en azından Rus turisti mumla arayacağız, o belli gibi.

Ama sorunun kaynağı ne yalnızca Rus turistler, ne de sorun yalnızca bizi ilgilendiriyor. 

Geçen hafta sonu Antalya'da Resort Dergisi tarafından düzenlenen 5'inci Uluslararası Resort Turizm Kongresi'nde dikkat çekilen konuları gözden geçiriyoruz bir kez daha. Temel vurgu, terör. Satır başları itibariyle bakınız neler söylenmiş:

"Güvensizlik, seyahat ederken yanınıza alacağınız bir şey değildir... Önümüzdeki yıl seyahat azalacak... 2015 ve 2016'nın virüsü güvensizlik, son dönemde önemli noktalarda 18 saldırı oldu... Tatil yapanlar uzağı tercih ediyor, Avrupa'dan kaçıyor... Talep daha az olacak, yatırımı buna göre düşünmeli..."

En yakından bir gözlem

Kısa bir süre önce Paris'e turistik bir seyahat gerçekleştiren TRT Ankara Radyosu spikerlerinden Hafize Okan'la konuk olarak katıldığım bir radyo programında karşılaştım ve gözlemlerini dinleme fırsatı buldum. Hafize Okan, Paris'in adeta bomboş olduğunu, dünyanın en ünlü müzelerine girmek için daha önce saatlerce kuyrukta beklemek gerekirken, şimdi hiç sıra olmadığını söyledi. 

Terör istediğini elde etmiş, dünyanın turizm başkenti sayılan Paris'i adeta esir almıştı. Paris'te olağanüstü hal ilan edilmiş, daha sonra Brüksel'de de üniversitelerde eğitime ara verilmiş ve metro kapatılmamış mıydı. Antalya'daki toplantıda da zaten buna dikkat çekiliyor ve Avrupa'dan uzaklaşıldığına vurgu yapılıyordu. 

Bizdeki sorun yalnızca tüm dünyayı saran terör dalgası da değil ki. İstediğimiz kadar aksini savunalım ve onaylamadığımızı belirtelim, bizimle ilgisi olamayacağını dile getirelim; terörle İslam arasında bir bağ kuruluyor ve bu durum bizim aleyhimize. Avrupa'da olduğu gibi bizde de terör yaşanıyor, bu da bir gerçek. Bütün bunlar yetmez gibi bir de Rusya ile gerginlik sorunu var. 

Rusya'dan elde ettiğimiz ihracat geliri tümüyle sıfıra inse de, hiç Rus turist gelmese de çok büyük kayba uğramayız, ihracat ve turizm gelirimiz öyle üçte bir, dörtte bir azalacak değil. Ama her eksilen döviz, sıkıntıdır, bu da bir gerçek. Kaldı ki sorun, tek başına daha az döviz geliri elde etmek de değil. İhracatın ve turizmin sıkıntıya girmesi, iç tedarik zincirinde aksamalara yol açar, bu da doğrudan ve dolaylı olarak istihdama kadar etki eder, işsizliği artırır. 

Son koz elde tutuluyor 

Türkiye Rusya'dan, bu ülkeye yaptığı ihracatın çok üstünde ithalat gerçekleştiriyor. Ama ithalatımız ağırlıkla petrol ve doğalgaz. Böyle olunca da, biz Rusya'ya rest çekme durumunda değiliz, olamayız da. Hatta tam tersine Rusya bu konuyu gündeme getirirse diye kaygılanıyoruz. 

Ama bizim elimizde de koz yok değil. Akkuyu Nükleer Santrali'nden söz ediyoruz. İlişkilerin daha da gerilmemesi için çaba göstermekte olan Türkiye, ne Ruslara Türkiye'ye gelmeyin diyor, ne yatırımlar konusunda ayak direyen bir tutum sergiliyor. Ama en büyük koz olarak nükleer santral projesi duruyor. Dikkatinizi çekiyordur, Türkiye'ye yaptırım üstüne yaptırım uygulamaya kalkışan Rusya da, Akkuyu'dan hiç söz etmiyor, santral projesini askıya almayı hiç gündeme getirmiyor. 

Rusya ya da Türkiye, Akkuyu'yu gündeme getirdiğinde, dananın kuyruğu kopmuş demektir zaten. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar