"Perakande Zirvesi"
Ünlü Keltepe'nin, namı diğer Kartepe'nin beyaza büründüğü, kirlilikten arınmış doğanın "...ben varım" diye haykırdığı ortamında bir "Perakende Zirvesi" daha başarıyla tamamlandı.
Doğrudan ilgilendiğim bir alan olmasa da daha önce yapılan zirveye de katıldım... Bu yıl yapılan çağrıda Ercüment Tunçalp'ın "perakende fırsatlarını", benim de "olası tehlikeleri" anlatacağım belirtilmişti.
Arşivimdeki notları taradım. Konunun 5 başlıkta anlatılmasının doğru olabileceğini düşündüm: 1) Homojenleşme sürecinin yarattığı tehlikeler, 2)Erişebilirlik olanaklarının artmasının yaratacağı sorunlar, 3)Online perakende ticaretin gelişmesi ve perakende örgütlenmesine olası etkileri, 4) Perakende örgütlenmesinin girişimci ve yaratıcı insan ihtiyacı, 5)Perakende sektörünün "yeni normali".
Teknolojinin yarattığı "kalite homojenliği" ile iletişim olanaklarının yarattığı "tüketim homojenliğinin" perakende sektöründe "marka ve imaja bağımlılığının artmasını" öncelikli sorun olarak dikkatle izlenmesi gerekiyor. Bilim ve teknolojideki gelişmelerin "yapıları türdeş hale getirdiği" iş ortamında, "fark yaratmanın" en etkili yolu insanlarla olan ilişkilere yatırım yapmadır. Eğer, ülkemizde perakende sektörü bu "ilişki yatırımının" önemini kavramaz, gerekli araştırmaları yaparak, doğru adımların atılmasına özen gösterilmezse, "vahşi gelişmenin" yaratacağı kaynak israfı kaçınılmaz olur.
Üzerinde durduğum ikinci gündem maddesi, "kızışan rekabet ve kâr marjlarındaki daralmanın" yaratacağı yeni yapı, işlev ve kültürün öngörülerek önlem alınması idi... Mal ve hizmet akışlarındaki hızlanma, karşılaştırmalı üstünlük koşullarının değişmesi, tedarik ve dağıtım sistemlerini yeniden yapılandırıyor. Bu yeni yapılanma eğilimini kavramadan, ülkemizdeki perakende sistemini doğru yönde ilerletmemiz güç olur. Bu açıdan oluşmakta olan sistemin değerler sistemini geliştirecek entelektüel kapasite ile yükünü taşıyacak sistem kapasitesini, sistemin taşıyabileceği ile dengeli yapılar oluşturulmasının önemini kavramalıydık.
Gündemde yer alması gereken üçüncü boyut, "mekandaki oluşum" idi... Bakkal örgütlenmesinden süper ve hipermarketlere geçiş, şimdi hızla online ticaret örgütlenmesine kayıyor. Dağıtım ağlarının oluşumu, dağıtım sisteminin uygun maliyetle işlemesi, yeni iş süreçlerinin tanımlanması, işgücü profilinin belirlenmesi, eğitim-öğretim yapısının ve eleman ihtiyacının betimlenmesi gerekiyor.
Perakende sektöründe de "tasfiye olanlar" olacak...
Gündemin önemli konularından biri de, perakende sisteminin giderek daha girişimci ve yaratıcı insan gerektirmesi idi. Bir sistem sağlıklı olabilmek için önce kendi entelektüellerini yetiştirme zorunda. Artan belirsizlikler, risk alanlarını belirleme zorlukları analiz ihtiyacını artırıyor. Hız ve esnekliğe olan bağımlılık artıyor. Sorgulayan ve sürekli ince ayarlar yaparak gelişmeleri yönlendiren insanlar gerekiyor. Tedarikte, dağıtımca, hizmette ayrışmaları yakalamak için "orta sınıf analizleri" perakende için hayati önem taşıyor. Tüketim alanında "orta sınıf analizi gelişme ufkunun adı" oluyor.
Her değişim ve dönüşüm, uyum gösteremeyenleri tasfiye eder, az ya da çok bedel ödeyerek gelişmeleri izleyenleri korur, mutlaka kendi fırsat alanlarını yakalayanları zengin eder, mutlaka kendi geleceğini yaratan yeni araç ve metotlardan oluşan teknolojisini geliştirir... Teslimat sürelerinden, tedarik hızına, e-ticaret promosyonlarından, piyasa yapıcısı kuruluşların oluşumuna yeni bir yapı oluşuyor... Hiper bağımlılıklar, alışkanlıkla iş yapma yerine analizle iş yapmayı gerektiriyor...
Ülkemizde yaygın adetlerden biri, "...canım bütün bunlar teorik şeyler" emektir... Teori olmadan sağlıklı uygulama olmaz. O nedenle, perakende sektöründeki eğilimlerin yarattığı fırsat ve tehlikeler ile kendi olanak ve kısıtlarımız üzerine kurulu bir gelişme yolu çizmeliyiz... Gelişmelerin yeni adlandırmalarını, kavramlarını ve anlatım biçimlerini kapmalı, ortak bir dil oluşturmalıyız ki, gündemdeki perakende yasası işlevsel olabilsin...