"OSB'leri tartışalım" derken
Yaşadığımız büyük krizin ilk gününden başlayarak, özellikle Gazi Erçel ile yaptığımız değerlendirmelerde bir yaklaşım geliştirdim: "Kriz sonrasında, Türkiye mevcut üretim altyapısı, üretim birikimi, üretme becerisi, kazandığı rekabetçi anlayışı, yenilikçi uyumu ve girişimci insanı ile tarihinin hiçbir döneminde karşılaşmadığı fırsatlar yakalamıştır. Bu fırsatlar doğru yönetilebilirse, kriz sonrasında yüksek büyüme oranlarına erişebildiğimiz gibi, dış dengede açığı kapatan, tasarruf oranlarını yükselten ve sürdürülebilir büyümeyi güven altına alabilen bir ülke olabiliriz"
Aramızdaki işbölümü nedeniyle, makro çerçeveleri ve özellikle finans sistemi oluşumlarını Gazi Erçel anlattı; mikro ölçekte, kurum ve kuruluşlar bağlamında alınması gereken önlemlerin analizini de ben üstlendim.
Bizi dinleyenlerin tanıklık edeceği gibi, öngörülerimiz önemli ölçüde gelişmeleri yakaladı.
Kriz sürecinde altını ısrarla çizdiğimiz başlıklardan birinde, "…Türkiye hızla Ankara-Konya-Afyon-Kütahya-Eskişehir ve Bilecik-Balıkesir ekseninde ihtisas organize sanayi bölgeleri oluşturmalı, buralarda üretim-odaklı mülkiyete dayalı yer tahsisine hazır duruma gelmelidir. Batının gelişmiş ülkeleri kriz sonrasında üretimdeki yeni işbölümünde, bugün kalite-fiyat dengesini tutturduğu üretim alanını başka mekanlara taşımak zorunda kalacaktır. Türkiye Balkan Dağları'ndan Çin Denizi'ne kadar uygun ülkelerden biridir; en önde gelenidir. Bu fırsat mutlaka değerlendirilmelidir" savını onlarca yerde yineledim.
OSB'lerle ilgili, 2 ve 9 nisan günleri KOBİ'den ekinde iki yazı yayınladım.
Tepkiler ilginçti: Bir yetkili, "…siz bilmeden yazıyorsunuz" diyordu. Biz de "…doğru olanı yazın yayınlayalım" yanıtını verdik. Bugüne kadar ses çıkmadı. Diğerleri, "…yazdıklarınızın hepsinde gerçeklik payı yüksek, sorun mutlaka ele alınmalıdır" diye yazdıklarımızı paylaşıyordu.
Mehmet Kaya'nın haberi
Pazar günü Ankara'dan Mehmet Kaya'nın haberi geldi. DPT Uzmanı Mehmet Cansız "Türkiye'de Sanayi Bölgeleri Politikaları ve Uygulamaları" başlıklı çalışmasını açıklamıştı. Habere yansıyan saptamaları paylaşalım:
· OSB'lerin yer seçimi ve imar planları yeterli düzeyde ihtiyaç belirlenmesine dayanmadığı için yarısından fazlası yüzde 50 doluluk oranının altında çalışıyor.
· İnşaat ve plan aşamasında çok sayıda OSB söz konusu olduğu halde, ülkemizin bu konuda doygunluğa ulaştığı belirtiliyor.
· OSB'lerin dayandığı mevzuat yeterli düzeyde değil; sorun yaratıcı nitelikler içeriyor.
· 120 OSB içinde tamamı dolu 4 OSB bulunuyor.
· Kurulan 18 OSB'de hiç yatırım yok.
· Doluluk oranı yüzde 80'den fazla olan OSB sayısı sadece 28.
· Yeni teşvik mekanizmasında OSB'lerin yer almaması önemli bir eksiklik
Önlemler
Bugün OSB sayısının 250'yi aştığını biliyoruz. Mehmet Cansız'ın raporu ya eski bir analiz ya da başka bir metotla hesaplamalar yapılmış. Raporun aslına eriştiğimizde daha net şeyler söylenebilir. Bilgilerimiz yanlış değilse, OSB sayısı 120'nin çok üstünde.
Devletin çok önemli bur kurumunda uzmanın saptadığı sorunlar kadar, önerdiği çözümler de dikkate alınmalı ve tartışılmalı diye düşünüyoruz.
"Bizim OSB'lerimiz yarışmalarda birinci geliyor" diye açıklamalar, "…kötülük asla çıplak gelmez, üstüne mutlaka kutsal şal örter" diyen özdeyişi doğrulamamalı. Bizim OSB'lerimiz hangi yarışta, hangi kriterlere göre birinci geliyor? Bugün ülkemizin ihtiyaçlarına gerçekten yanıt veriyor mu? Eksiklerimiz neler, gereksiz yaptığımız kaynak harcamaları var mı? Daha bir dizi sorunun yanıtı kamuoyu önünde net olarak ortaya konmalı. OSB'lerde bugüne kadar yer tahsisleri, kimlere devredildiği, resmi fiyatlandırma ile devir fiyatlandırmaları üzerine mutlaka gidilmeli…
Bir bireyin gelişmesinde olduğu gibi, bir toplumun ilerlemesinde de "…savunmacı anlayış" sakıncalıdır… Savunma yerine, gerçeği birlikte aramalıyız…