"Nereye gidiyor alınan bu borç?"

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Geçenlerde TRT Türkiye'nin Sesi Radyosu'ndaki bir programa konuşmacı olarak davetliydim. Tüm dünyaya ulaşan programı, yayın saati de uygun olduğu için daha çok Avrupa'daki Türkler dinliyor. Konu başlıklarımız; genel ekonomik durum, vergi affı, özelleştirme ve enflasyon. Yurtdışından yoğun bir katılım ve ilgi var. Gündeme ağırlıklı olarak Türkiye'nin borçlanması ve özelleştirme konuları getiriliyor. Türk vatandaşlarının bu konularda çok hassas oldukları dikkati çekiyor. Sorular neredeyse ortak:

"Türkiye bu kadar borç alıyor, bunca yıl şu kadar milyarlık özelleştirme yaptı, bu paralar nereye gidiyor?"

Dilimiz döndüğünce yanıtlamaya çalışıyoruz soruları. Özelleştirmeden elde edilen gelirlerin öncelikle özelleştirme harcamalarına yöneltildiğini, kalanının ise Hazine'ye devredildiğini belirtiyoruz.

Alınan borçlarla ilgili sorular da çok fazla. Türkiye'nin hem yurtiçinden, hem yurtdışından çok fazla borç aldığı, sonra da bunun faizi altında ezildiği dile getiriliyor. Doğru, çok borç alıyoruz, her ne kadar bu borçlanma 2011'de azalacaksa da, borç bakiyemizi aşağı çekmek mümkün olamıyor.

Bir kişi, kuruluş ya da ülke; pek fark etmiyor, neden borç alır? Ayağını yorganına göre uzatmıyor ya da uzatamıyorsa borçlanmak kaçınılmaz olur, değil mi.

Türkiye yıllar önce, tabii ki açıkça dile getirilmeyen bir ilke benimsedi, bir tercih yaptı adeta. Vergi almak yerine borç almayı tercih etti. Yiğit sandık kendimizi, borçlandıkça borçlandık. Kaptırmıştık bir kere elimizi, kolumuzu kurtarmak öyle pek kolay olmayacaktı, olmuyor da zaten.

Radyo programında "Neden hala o kadar çok borçlanıyoruz" diye soran dinleyiciye dilim döndüğünce yanıt vermeye çalıştım: "Borçlanıyoruz, çünkü biz şimdi bütçeyi denkleştirsek bile en azından daha önceki borçların ödemesi karşılığında borçlanmamız gerekiyor" diye. Bütçede öyle bir fazla sağlamamız gerekirdi ki, borç ödemesi için yeni borç almayıp bütçedeki bu fazlayı kullanabilir duruma gelelim. Şimdilik öyle bir şansımız olmadığına göre, borçlanmaya devam…

Kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasına dönük düzenlemeyle geleceği umulan yaklaşık 50 milyar lira 2011'de daha az borçlanma olanağı verebilir. Zaten 2011'de, bu yıla göre hem daha az borç ödenmesi öngörülüyor, hem de daha az borçlanma. Bu yılın tümünde 147 milyarı anapara, 48 milyarı da faiz olmak üzere 195 milyar liralık bir borç ödemesi bekleniyor. Bu ödeme, başlangıçta öngörülen 200 milyardan 5 milyar daha az. Gelecek yılki borç ödemesinin ise 153 milyarda kalacağı öngörülüyor. Bu ödemenin 110 milyarını anapara, 43 milyarını ise faiz ödemesi oluşturacak.

Kamu alacaklarına ilişkin düzenlemeden 50 milyar lira gelirse ve para daha az borçlanma olanağı verirse elbette önemli bir sonuç elde edilmiş olacak. Ama, bu para, daha sonrasına ilişkin af beklentilerinin canlı tutulması pahasına elde edilmiş olacak.

Bir kereliğine 50 milyar mı, o da o kadar gelirse, yoksa af beklentisinin tümüyle kırılması mı? Biz tercihimizi ilkinden yana kullanmayı tercih ediyoruz.  

Hazine finansman programı (Milyar TL)
2009201020102011
Gerçek.ProgramGer. Tah.Hedef
I- ÖDEMELER 148,9200,3194,8152,8
a- Anapara96,4149,6147,1110,3
b- Faiz52,550,747,842,6
  
A- İç borç servisi134,2182,6178,0135,0
a- Anapara88,1138,4136,399,3
b- Faiz46,244,241,735,8
  
B- Dış borç servisi14,617,716,817,8
a- Anapara8,311,210,811,0
b- Faiz  6,46,56,06,8
II- FİNANSMAN 148,9200,3194,8152,8
  
A- Toplam borçlanma150,2195,3175,7131,7
a- Dış borçlanma11,313,715,012,5
b- İç borçlanma138,9181,6160,7119,1
  
B- Diğer finansman -1,35,019,121,1
 İÇ BORÇ ÇEVİRME  ORANI (%)103,599,590,088,0
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar