"Modern" enflasyon hedeflemesi
Açıkçası Erdem Başçı'nın Salı günkü sunumundan pek bir sürpriz çıkmadı. Yeni enstruman olarak ortaya atılan "kaldıraca dayalı zorunlu karşılıklar" ekzotik ismine rağmen, aslında piyasalar üzerinde son derece marjinal etkisi olacak uzun vadeli bir uygulama. (Bankaların basit sermaye oranları %3.5'in altına inerse %1 ek zorunlu karşılık ayırmak zorunda kalacaklar. Ancak zaten bankalar için %8 SYR alt sınırı zorunluluğu var. Bir bankanın bu sınırın altına düşmeden %3.5 basit sermaye oranının altına düşme ihtimali oldukça düşük.)
Sunumda benim için yeni bir bilgi, MB'nın enflasyonu etkilemesi açısından kredi oynaklığına en az döviz kuru oynaklığı kadar önem verdiğinin ortaya çıkması oldu. MB 2013'de kredilerin "düzenli" bir şekilde %15 kadar büyümesini hedefliyor. Ancak bu sene de krediler yaklaşık aynı oranda büyüdü, ama milli hasıla %2.6 civarında artmış olacak. Sonuçta %15 yeterli olmayabilir. Öte yandan önümüzdeki sene, bu kadarlık artış için bile yeterli TL nasıl yaratılacak sorusu da var. Artık, düşük mevduat faizleri nedeniyle mevduat tabanının doğal artış oranı çok düşmüş durumda. Rezerv Opsiyon Mekanizması'nda sona gelindiğini bizzat Başçı ifade etti zaten. Bugünkü faizlerden döviz swapı imkanları (ve de vadeleri) ne kadar olabilir bilmiyorum. 1 hafta vadeli MB fonlaması ise ihtiyatlı bir banka yönetimi için sağlıklı bir TL kaynağı olamaz.
Başçı doğrudan döviz alımı enstrumanını ise toptan kaldırdığını açıkladı. Buna bir sebep olarak zaten reeskont kredisi kanalıyla MB'nın piyasadan dolaylı olarak döviz satın aldığını söyledi. MB 2013'de bu yolla 12 milyar dolar almayı hedefliyor. Ancak, bunlar "düzenli" satın almalar, yani müdahele değil. TL'nin aşırı değerlenmesi durumunda bir etkisi olmayacaktır.
MB uzunca bir süredir "enflasyon hedeflemesi" politikası gütmüyor. Bilindiği gibi, 2010 yılı sonlarında enflasyonla birlikte finansal istikrarın korunmasının da MB'nin bir diğer hedefi olduğu ortaya konmuştu. Türkiye özelinde "finansal istikrar" büyük ölçüde cari açığın sürdürülebilir bir seviyede tutulması demek olduğu için de, TL'nin zayıflatılarak cari açığın daraltılmasına çalışıldı. (Sonuçta bu sene cari açık geçen seneki %10 seviyesinden %6.3'e düşmüş olacak ama düşüş büyük ölçüde ekonomik soğumayla birlikte ithalatın azalmasından kaynaklandı.) Bu senenin Kasım ayında ise Başçı bir adım ileri giderek TL için reel efektif kur endeksine göre sayısal bir hedef değer bile belirledi. (125'in altı). Bu şartlar altında artık "enflasyon hedeflemesi"nin resmen rafa kaldırılmış olduğu söylenebilir. (Hoş, bugünlerde acaba dünyada hangi merkez bankasının klasik bir enflasyon hedeflemesi programı izlediği iddia edilebilir ki?) Ancak sunumun soru-cevap bölümünde soru sorunlardan biri ısrarla bu noktaya parmak basarak Başçı'dan bir itiraf beklediyse de, Başçı "politikamıza "modern enflasyon hedeflemesi" denebilir" diyerek soruyu geçiştirdi.
Bu arada, Aralık ayına ilişkin kapasite kullanımı ve reel sektör güven endeksleri de iyi gelmedi. Buna rağmen Başçı hâlâ son çeyrekte ekonominin belirgin bir şekilde ivmelendiğini iddia ediyor. Eğer ivmelenmeden kasıt 3. çeyreğin %1.6'sının üzeriyse, bu zaten kesin gibi. Öte yandan, düşen faizlerle birlikte 1. çeyrekte "göreceli" daha iyi rakamlar göreceğimiz de muhakkak. Herhalde Başçı'nın bir taktiği de şu: Nasıl olsa piyasaların dikkatini önümüzdeki aylarda gelecek olan "göreceli" olumlu rakamlar çekecek ve kendisinin bugüne ilişkin söylemleri de unutulacak. (Bilindiği gibi 2012 4. çeyrek milli hasıla rakamları ta Nisan başında açıklanıyor.)
Yazara Ait Diğer Yazılar
Tüm Yazılar