"Mısır'ın kaderi Cezayir olmasın"
"Medeniyetler arasında her zaman çatışma yaşandı. Seneler boyunca çok fazla korku, çok fazla endişe birikti. Fakat geçmişe bağlı kalırsak, asla ileri gidemeyiz. Bunu özellikle tüm dinlerin ve tüm ülkelerin gençlerine söylemek istiyorum: Dünyayı yeniden hayal etme; yeniden kurma şansınız var. Bu dünyayı kısa bir süreliğine paylaşıyoruz. Bu zamanı, bizi ayıran şeyler için mi harcayacağız, yoksa çocuklarımız için hayal ettiğimiz bir geleceği yaratmak ve tüm insanların onurunu korumak için uzlaşma alanı bulmak için mi? Bu kolay değil. Barışa ulaşmak yerine, savaşa girmek daha kolay. Kendini sorgulamak yerine, diğerini suçlamak daha kolay. Bizi birleştiren şeyleri görmek yerine, ayıran şeyleri görmek daha kolay. Ama kolay olan yolu değil, doğru olan yolu seçmeliyiz. Tüm dinlerde temel bir kural vardır: Diğerlerine, kendine davranılmasını istediğin gibi davranmak. Bu tüm uluslar ve halklar için geçerlidir. Ancak yeni bir başlangıç yapabilirsek, hayal ettiğimiz dünyayı yaratabiliriz. Dünya sakinleri barış içinde yaşayabilirler. Allah görüşünün de bu olduğunu biliyoruz. Bizim bu dünya üzerindeki görevimiz de budur."
Bu sözler, ABD Başkanı Obama'nın 2009 yılında Kahire'de yaptığı konuşmadan alıntı.
Obama, konuşması sırasında, gerek Arap dünyası için, gerekse Arap-Batı dünyası ilişkileri için "yeni bir başlangıç" çağrısı yapmıştı. Bugün bazı düşünürler, Mısır'da yaşananların ortak bir çözüme ulaşması için ABD'nin inisyatif alması gerektiğini savunuyorlar. Yani, yeni bir başlangıç için sadece sözler yeterli değil, harekete geçmek lazım diyorlar. Bu düşünürlerden birisi de Alvaro de Vasconcelos.
Vasconcelos, Arap dünyası ve Batı'dan 16 düşünce kuruluşunu biraraya getiren Arap Reform İnisyatifi (ARI) Projeler Direktörü. 2007-2012 yılları arasında Paris’teki AB Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü’nde de görev alan Vasconcelos, Project Syndicate için kaleme aldığı "Mısır'da Cezayir'i Önlemek" başlıklı makalesinde, Mısır'da yaşanan darbenin sadece Mısır'ın demokratikleşme süreci için değil, Arap dünyası genelinde demokrasi umutları için bir tehlike olduğunu söylüyor.
Vasconcelos, Mısır'ın kaderinin 1992 Cezayir'ine benzememesi için hala umut var diyor.
Cezayir 1992
Bu arada kısaca hatırlatmak gerekirse; Cezayir'de köktendinci bir tabana dayanan İslami Selamet Cephesi (FIS) Haziran 1990'daki yerel seçimlerde yaklaşık 8,5 milyon seçmenin yüzde 54'ünün oyunu aldı. Bunun üzerine ülkeyi yönetmekte olan Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) içinde önemli ayrılıklar yaşandı. FIS içindeki radikal kanat ise kitlesel eylemler gerçekleştirmeye başladı. Bu olayların sonunda Ulusal Halk Meclisi'ni yenilemek için 1991'de seçime gidildi. Seçimlerin ilk turunu FIS kazandı. FLN ise üçüncü sırada yer aldı. Bu sonuç ülkedeki laik güçleri harekete geçirdi. Cezayir şehrindeki gösterilere yaklaşık 1,3 milyon kişi katıldı. Cumhurbaşkanı Şadli Bencedid Ocak 1992'de ikinci turdan birkaç gün önce devlet başkanlığından istifa etti. Ardından kurulan Yüksek Devlet Konseyi "anayasal darbe" olarak nitelendirilen bir girişimle seçimleri iptal etti ve yönetime el koydu. Seçimlerin iptal edilmesi, FIS'in yasaklanması ve birçok üyesinin tutuklanmasının sonrasında ülkede on yıl sürecek kanlı bir iç savaş başladı.
Müslüman Kardeşler kendi hatalarının kurbanı oldu
Vasconcelos, Mısır'da darbenin her kesimden büyük bir halk desteği ile gerçekleşmiş olmasını, Müslüman Kardeşler'in iktidarlık sürecinde yaşadığı zorlukların bir işareti olarak görüyor.
"2011 yılında yaşanan devrimin ardından, halk sadece özgürlük değil, fakat ekonomik kalkınma ve sosyal adalet talep etti" diyen Vasconcelos, Mursi hükümetinin ekonomik ve sosyal krize çözüm sağlayamadığını dile getiriyor.
Vasconcelos'un yorumlarında öne çıkan satırlardan bazıları şöyle:
- Müslüman Kardeşler, kendi hatalarının kurbanı oldu. Özellikle Mursi hükümeti, seçimi kazanmasına destek veren laik muhalefeti dinlemedi. Mursi hükümeti seçimde çoğunluk elde etmenin, özellikle de günümüzde, yeterli olmadığını anlayamadı.
- Muhalefetin Mursi'ye olan tepkisi, eğitimli ve birbiri ile bağlantılı orta sınıfın dünya genelinde güçlenmeye başladığının bir göstergesi. Bu orta sınıflar siyasi partilere şüpheli yaklaşıyorlar ve doğrudan siyasi katılım talep ediyorlar.
- Mısır'ın demokratikleşme sürecine yönelik öngörüde bulunmak gitgide zorlaşıyor, fakat açık olan tek şey var, o da, orduya güvenilemeyeceği ve güvenilmemesi gerektiği. Mübarek rejimi sonrasındaki dönemde, 12 bin sivil, askeri mahkemelerde yargılandı, göstericiler vuruldu, insan hakları ihlalleri işlendi. Demokrasi, darbenin varlık nedeni olarak gösterilebilir; ama demokratik dönüşüm darbe ile sona erer. Dahası, Mısır örneğinde, ordu, vatandaşlarına cevap verebilecek sivil bir hükümetin çıkarlarından çok, kendi ekonomik çıkarlarını korumakla daha fazla ilgiliymiş gibi görünüyor.
- Genç Mısırlılara güven verilmeli. Onların özgürlük ve demokrasi talepleri, Mübarek'i deviren hareketi, Mursi'yi aşağı indiren gösterilere bağlıyor. Fakat temel hedef, tüm siyasi görüşlerin haklarını; özgür ve adil seçimleri savunan çoğulcu bir toplum olmalı. Bu, Mübarek tipi bir baskı uygulayan Müslüman Kardeşler'e muhalefeti gerektiriyor.
- Darbeden hemen sonra, Avrupa Birliği net olmayan bir pozisyon aldı. Aynı durum, 1992 yılında Cezayir için de yaşanmıştı. O dönemde bir çok Avrupa hükümeti İslamcı'ların seçim zaferinin iptal edilmesini desteklemişti. Batı'nın siyasi İslam'dan korkmaya devam etmesi, geçmişte diktatörlük rejimlerinin desteklenmiş olmasını açıklıyor. Bugün, AB ve ABD, Mursi dahil tutuklanan Müslüman Kardeşler üyelerinin serbest bırakılmasını ve Müslüman Kardeşler'in herhangi bir siyasi çözüme entegre edilmesini talep etmelidir.
- Uluslararası toplumun, darbenin bölgesel etkileriyle ilgilenmesi gerekir. Suriye Cumhurbaşkanı Esad'ın darbeyi desteklemesi, bazılarının Arap dünyasındaki çatışmayı, İslamcı ve laikler arasında kanlı bir yarışmaya döndürmek istediğinin işaretidir.
- Uzun vadede, Müslüman Kardeşler'de yaşanacak bir çatlama, hem üyelerinin hem de demokrasi konusunda hayal kırıklığına uğrayan destekçilerinin, seçimlerden tamamen vazgeçmesine neden olabilir. Bu durum, Müslüman Kardeşler'i ve diğer İslamcı partileri, iktidara gelmek için demokratik yolları seçmekle eleştirenleri haklı çıkarmış olur ve bölgede yeni bir şiddet akımı başlayabilir.
- Mısır'ın 1992 Cezayir'ine veya 1973 Şili'sine dönmemesi için umut var. Fakat bu kaderi engellemek için, Müslüman Kardeşler'in temel haklarının korunması gerekiyor. Mursi'nin darbe ile görevinden indirilmesini endişe ile karşılayan ABD Başkanı Barack Obama, belki de bu durumda arabuluculuk yapabilecek tek lider. Bunun için her türlü unsuru kullanması gerekir. Öncelikle de Mısır ordusuna sağladığı askeri desteği sonlandırmalı. Peki Obama bu inisyatifi alabilecek mi?
Belki de şimdi sözden çok, harekete geçme zamanı...