"Metot o kadar önemsizdir ki, sadece esası etkiler"

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Doğuştan kazanılan değerlerin önemini inkar edemeyiz ama öğretilmiş değerlerin de kaliteli bir yaşam sürdürmenin çok temel araçları olduğunu unutmamak gerekiyor!
Anadolu'nun değişik yerlerinden, değişik okullardan, çok farklı inançlarla beslenmiş, 20 yaş dolaylarında gençlerin toplandığı Bursa Eğitim Enstitüsü'nde, metot öğretmenimiz Kemal Akgün'ün ilk derste köşeli renkli tebeşiri kırarak, kalın çizgelerle kara tahtaya yazdığı, " Metot o kadar önemsizdir ki, sadece esası etkiler!" uyarısı öğretmen adaylarını derinden etkilemişti.
Eskişehir Tunalı Ortaokulu'nda 10 yıla yakın öğretmenlik, Sonolay Gazetesi'nde yerel gazetecilik, Eskişehir Sanayi Odası'nda girişimci insanların özveriye dayalı üretim sevdasını izleme birikiminden sonra, İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde bir yandan doktora çalışmaları, öte yandan bir kasap dükkanı üzerinde bir oda, bir masaya sığınmak zorunda kalmış İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'ni küllerinden yeniden doğurma sevdasının neferliğini yapma deneyimlerinin ardından Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş.'nin Planlama Müdürlüğü'nde uzman yardımcılığı ile başlayan, kapsam dışı uzmanlık, müdür yardımcılığı, müdürlük ve genel sekreterlik görevleri ile virgül konan; bir başka sevdanın peşine yeniden takılan yaşam serüveninde öğretici olabileceğini düşündüğümüz birikimlerinden kimi kesitleri paylaşmak istiyoruz.
Sanıyorum ki, insanları diğer canlılardan ayıran üç özellik var: "Başlangıç noktasına hassas bağlılık", "Öngörme ve önlem alma disiplini" ve " metot geliştirerek, işlerini uygun zamanda, maliyette ve kalitede yapabilme". Anlatacağım "kağıt-karton ambalaj serüvenini" birlikte yaşadığımız herkesin aktif olması, varsa eksik ve yanlış değerlendirmelerin düzeltilmeye açık bulunması, burada anlatılacak olguların fırsatı saymalıyız...
Türkiye dışa açılıyor. Anlatılanlar, ülke ölçeğinde "mikro-ekonomik liberalizasyon reformlarının" hızla hayata taşındığı döneme rastlar. Uzun yıllar "ithal ikameci ekonomi politikaları uygulaması" peyder pey kaldırılıyordu. Bütün dünyada esmekte olan "özelleştirme rüzgarı" hızla hayata taşınıyordu. İhracat alabildiğine teşvik ediliyordu. İhracat öylesine özendiriliyordu ki ülkemiz literatüründe "hayali ihracat" bu dönemde yerini aldı.
"Ne üretsen satıyor" algısı sarsılıyor; uluslararası piyasada kalite ve maliyeti ile uygun üretim yapmanın önemi kavranıyordu.
Şişecam gibi erken dönemde ihracatla tanışmış bir kuruluşun ihracatta öncü kuruluşlar arasında yer alması doğaldı. Ayrıca, cam sektörünün yapısal ve ekonomik özellikleri, kesintisiz üretim yapma zorunluluğu, basamaklı kapasite olgusu, ölçek-rekabet ilişkisi,1935'ten beri sağlanan birikim, teknik yardım ve lisans anlaşmalarının erken dönemde yapılması ve olumlu sonuçlarının alınması gibi etkenler de ihracatı hızla geliştiriyordu.
Özellikle cam ev eşyasında ihracatın geliştirilebilmesi için kağıt-karton ambalaj ihtiyacı hızla artıyordu. Cam ev eşyasının ambalajlı ihraç edilmesi yanında, giderek 24'lu ürün grupları 12'lik, 6'lık ve tek ürün ambalajlanmasına doğru kayıyordu.
Şişecam kağıt-karton ambalaj ihtiyacını, baskı matbaası olan çok küçük tesislerden karşılamaya çalışıyordu. Konu, Şişecam'da tanık olduğum en önemli "yönetim olayı" olan Uzun Vadeli Plan çalışmalarının alt ve üst komitelerinde geniş katılımlı toplantılarda ele alınıyordu. Genel Müdürümüz Talat Orhon, plan toplantılarını önemsiyor; bütün ayrıntıları ile tartışmaları dinliyor; uzmanların görüşlerini açıklamaları için zorluyordu.
Plan toplantılarında Remzi Ormancı, Erhan Aras, Bora Gönenç, Ekrem Barlas ve Necmi Sürer gibi üst yöneticiler kağıt-karton ambalaj ihtiyacındaki artışı yaratan eğilimleri kendi bilgi bağlamları içinde ortaya koyuyordu.
"Kağıt-karton ambalajın kapsamlı araştırılması" plan kararı olarak çıktı. Planlama Müdürü görevi, o dönemde AB ile ilgili uzmana verdi. Uzman arkadaş bir süre çalıştı, ön-rapor yazılmadan konu kendisinden alınarak bize verildi.
Metot belirleme çalışması. Önce Cem Ofset'in sahibi Oktay Duran'la konunun incelenme metodu tartışıldı. Ambalaj olgusu, ihtiyacın belirlenmesi, ambalaj tasarımı, malzeme temini, baskı öncesi hazırlık, baskı, kesme-koparma, yapıştırma vb. aşamalarının ayrıntılı incelenmesi kararlaştırıldı.
Literatürü ayrıntılı tarayarak "kuramsal düzlemde kağıt-karton ambalaj" diye bir ön-rapor hazırlandı. Sonra, ülkemizde kağıt-karton ambalaj üretim potansiyelini saptamak için ikinci bir ön-rapor için bilinen bütün tesisler gezildi; yetkililerden bilgi alındı. Çorum'da Çopikas'tan Denizli'de Dentaş'a, Gaziantep'te Torkut Ambalaj'dan Duran Ofset tesislerine kağıt-karton ambalajla doğrudan ve dolaylı ilgisi olan tesislerin yetkililer incelendi.
Temel hammadde kağıt-karton üretimi incelendi: SEKA'nın İzmit, Taşucu, Dalaman, Balıkesir, Aksu tesislerini görüldü. İzmit'te Kartonsan, Bilecik'te Biksan tesisleri incelendi... Testlayner, kraftlayner, cam suyu ve mısır kökenli yapıştırıcılar, su bazlı flekso baskı teknikleri hakkında ayrıntılı bilgi derlendi.
Çok uluslu bir şirketin kağıt-karton ambalaj üretimini nasıl yönettiğini öğrenmek için Unilever'de Suat Baycılı ile çok sayıda görüşme yapıldı, O dönemde Cem Ofset'in yayınladığı Ambalaj Dergisi'nde, ambalaj yönetiminin ayrıntı dinamiklerini ele alan bir makale yayınlanarak öğrenilenler test edildi.
Suat Baycılı makaleyi okuduktan sonra, İsveç, Norveç, Almanya özellikle de İtalya'nın kuzeyinde ambalaj üreten tesisleri inceleme fırsatı yaratırsak fizibiliteyi çok daha sağlam bir zemin üzerine kurabileceğimizi söyledi. Durumu Remzi Ormancı ile Erhan Aras'a açtık... Onlar, " Hazırladığın ikinci ön-raporun plan toplantısında ele alınmasından sonra bu incelemeye karar verelim" önerisini yaptı.
Metodumuz çok açıktı: Gidip yerinde göreceksin, olanak ve kısıtları saptayacak, olası fırsat ve tehlikeleri de dikkate alarak dengeli bir gelişme yaratmanın koşullarını öngörmeye çalışacaksın...
Plan üst komite toplantısında tartışma... Literatür taraması ve tesislerde yapılan gözlemleri içeren ikinci ön-rapor çok kapsamlı idi. Ekleriyle birlikte 80 sayfayı aşıyordu. Konunun ayrıntılarına hakimiyetimiz artmıştı.
Paşabahçe fabrikasını ilk incelediğimizde yağmurlu bir gündü. Günay Apak 'la depoları dolaştık. Oluklu mukavva ambalajların üzerine çatıdan ince ince sızan yağmur sularını gözlerimizle gördük. Dramatik biçimde bu noktadan başlayarak, ülkemizde kağıt-karton ambalajın o dönemdeki sorunlarını, çözüm olanaklarını, Şişecam'ın neler yapabileceğine ilişkin bütün ayrıntıları tek tek irdeledik.
Can Apak'ın kutlaması: Başta Genel Müdür Talat Orhon olmak üzere, çalışmadaki ayrıntılı gözlemler ve genel değerlendirmelerden etkilendi. Çok fazla tartışmadan, bir depo kurarak, malzeme temin edip fason üretim yapacak tesislerin geliştirilmesi ya da Şişecam'ın kendisinin tesis kurmasının bir fizibiliteye bağlanması kararlaştırıldı.
Toplantıdan çıkarken Can Apak, "Ben de araştırmacıyım. Size bütün kalbimle tebrik ediyorum. Araştırma olarak nerede 'boşluk' bırakacak diye zihnimi zorladım. Çok ustaca bütün boşlukları doldurma özeni ve dikkate gösterdiniz. Verilen görev üçüncü aşama, bu aşamanın sonuçlarını da cidden heyecanla bekleyeceğim" dedi.
Planlama Müdürümüz Yurdakul Alpay ve çalışma arkadaşlarım çok mutluydu... Önemli bir işin ilk aşamasını başarıyla aşmıştık.
Akşama doğu Ceyda Erdem, Ergün Görk, Cenan Torunoğlu, Deniz Konrapa aramızda bir değerlendirme yaptık. Bir ara Genel Müdür Raportörü olan eski planlamacı Mehmet Kara da planlamaya geldi. "Etkili bir taktikle sunuldu. İyi hazırlanılmış, ondan da önemlisi iyi satıldı" dedi.
Ertesi gün Remzi Ormancı ile ayrıntılı bir görüşme yapıldı. Israrla, önerdiğimiz depo işletmesi ve tesis kurma alternatifinden hangisini tercih ettiğimizi sordu. Renk vermedik, uzman olduğumuzu, alternatif üretmekle görevli olduğumuzu, tercih koymamın yanlış olacağını söyledik.
Mesafeli duruşu ve yüz ifadesi nedeniyle adını "Ramses" koyduğumuz Remzi Ormancı, ender rastladığımız gülümsemesi ile "...bir kez daha takdir ettim. Sık söylediğiniz gibi, iş yapma metodu geliştirmişsiniz. Aktardığınız o söze hak veriyorum:' Metot o kadar önemsizdir ki, sadece esası etkiler ' ...Ben de adını koymasam da iş yaşamında bu hususa özen gösterdim. Siz çok ileri noktalara taşıyorsunuz. Bu ilkeli tutumundan asla ödün vermeyin!" dedi.
Erhan Aras iki gün sonra konunun İcra Kurulu'nda konuşulduğunu, görevin kendisine verildiğini, Günay Apak, Necdet Uygurer ve bu satırların yazarının yurtdışında kağıt-karton tesisleri incelemesi izni çıktığını söyledi.
Hemen hazırlıklara başladık. Günay Apak, Norveç ve İsveç'te cam ev eşyası temsilcisi ile temas kurarak Sabssborg tesislerini gezme izini ayarladı. İsveç'te Kosta Boda ve Orrofors'un ambalajlarını üreten tesisin ayarlanabileceği bilgisini aktardı. Danimarka, Almanya, İsviçre ve İtalya'da da incelenecek tesislerden randevular ayarlandı.
Bütün dikkatimiz kağıt-karton ambalaj üretimini öğrenmeye odakladık. Bu araştırmanın bizim için fırsat olacağını, ülke gelişmesinde hayati önemi olan sektörü iyi kavrayan bir "uzmanlık" geliştirebileceğimizi düşündük.
Aldığımız her notu, edindiğimiz her bilgiyi sistemli biçimde not ettik. Bilgilerimizi test ettiğimiz insan da Suat Baycılı idi... Kendisine son kez uğradığımızda, hızlı öğrendiğimizi, ayrıntı görme konusunda kendimizi iyi yetiştirmiş olduğumuzu söyledi... Zaman içinde bilgilerimizi "danışmanlığa" dönüştürebileceğimizi belirtti.
Bizi motive eden, "...bilmekten doğan sevinçti". Bilgiden para kazanmak aklımızın ucundan bile geçmezdi; idealist öğretmenler kuşağındandık, bilgiyi paraya dönüştürmek bizim için "ayıp" sayılırdı.
Bir hafta sonra yurtdışı incelemelerin sağladığı yararları aktaracağız...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar