"Kongre Turizmi"ne vergisel bakış
Tuba Gedik
"İstanbul" her geçen gün popülaritesini arttırmaya devam ediyor. Özellikle "kongre turizmi" kavramı ve İstanbul'un "kongre şehri" olma özelliği son dönemde gündeme damgasını vuran konular arasında.
Kongre turizminde Avrupa'da ve dünyada durum nedir, İstanbul bunun neresindedir? diye şöyle bir internetten araştırdığınızda ise karşınıza gerçekten önem arz eden bilgiler çıkıyor. Örneğin; Uluslararası Kongre ve Konvansiyonlar Derneği'nin (ICCA) verilerine göre, İstanbul; 2010 yılında 109 kongre ile dünyada 7. Avrupa'da 6. sırada yer alırken; 46 bin 374 katılımcı ile dünyada 11., Avrupa'da ise 8. sıraya yükselmiş durumda.
Yine ICCA verilerine göre, 1999 yılında ancak 23 kongreye ev sahipliği yapabilen İstanbul, 2009 yılında 80, 2010 yılında ise 109 kongreye ev sahipliği yapmış. Böylece İstanbul, geçen yıl düzenlediği kongre sayısı ile dünya sıralamasında 10 basamak birden yükselerek 17. sıradan 7. sıraya, Avrupa sıralamasında ise 13. sıradan 6. sıraya çıkmış bulunuyor.
Bu turizm gelirlerini arttıran, gurur verici bir başarı! Peki, bir vergi danışmanı olarak kongre turizmi neden yazıma konu oldu derseniz; benim de kongre turizmini İstanbul'da kongre düzenleyecek yabancı kuruluşlardan işin vergisel boyutu konusunda aldığım sorularla ve son dönemde gelen soru sayısında yaşanan artışla; yani işin bambaşka bir boyutuyla takip ettiğimi belirtmem gerekir.
Elbette, kongre turizmindeki yükselen ivmeyi devam ettirebilmek adına İstanbul'un tanıtımına, kongrelere katılanlara sunulan hizmet kalitesine, yaklaşık 300 şehir arasından sıyrılabilmek için yürütülen fiyat politikalarına gereken önemin gösterildiğinden hiç kuşkum yok. Ancak İstanbul'da kongre düzenlemeyi planlayan yabancı kuruluşlar için; aldığı hizmet kadar bunun yaratacağı maliyet, üzerinde kalacak vergiler de bir o kadar önemli. Peki, ama işin vergisel boyutu nedir ve ne kadar önem veriliyor?
KDV boyutu
Biliyorsunuz; KDV Kanunu'nun 11. maddesi 1/b bendine göre; Türkiye'de ikametgahı, işyeri, kanuni ve iş merkezi bulunmayan taşımacılar ile fuar, sergi ve panayırlara katılanların bu faaliyetlerine uygun olarak satın aldıkları mal ve hizmetlere ödedikleri KDV'nin, "karşılıklı" olmak şartıyla iadesi öngörülmüş olup, söz konusu iade uygulamasının usul ve esasları 90 Seri No'lu KDV Genel Tebliği ile belirlenmiştir.
İlgili tebliğde; KDV iadesi alabilmek için fuar, sergi ve panayır katılımına ilişkin mal teslimi ve hizmet ifalarının münhasıran bu işlerle ilgili olması ve fatura ve belgelerdeki bedelin fatura düzenleme alt sınırında (2011 yılı için 700 TL) olması gerektiği, bu tutarın altındaki faturaların iadeye konu edilemeyeceği, iade işleminin ilgili ilin Vergi Dairesi Başkanlığı / Defterdarlığı tarafından belirlenen vergi dairelerince yerine getirileceği belirtilmiştir.
İade talebinin bir dilekçe ile yapılacağı, uygulamadan yararlanacak olanların kendi ülkelerinde bağlı bulundukları vergi dairesinden veya ilgili idareden alacakları vergi mükellefiyetinin bulunduğunu gösteren belgeyi, iade uygulamasında karşılıklılık ilkesi geçerli olduğundan kendi ülkesinde de KDV iadesi yapıldığına dair yazıyı ve Türkçe çevirisini ibraz etmeleri gerektiği de yine tebliğde yer alan bilgiler arasındadır.
Karşılıklılık prensibi
Görülen odur ki, iadenin temelinde "karşılıklılık ilkesi" yer almaktadır. Ancak tebliğin yürürlüğe girdiği 2003 yılından bugüne kadar Türkiye'nin hangi ülkelere karşılıklılık prensibi uyguladığı Gelir İdaresi tarafından yayımlanmadığından; bize danışan yabancı kurumlara görüş verirken "sizin ülkenizde yapılan fuarlarda Türkiye'den gelen firmalara iade veriliyorsa, siz de Türkiye'deki fuar harcamalarınıza ilişkin KDV'yi iade alabilirsiniz." şeklinde, çok da net olmayan ve topu karşı tarafa atan bir cevap vermek durumunda kalıyorduk.
Nihayet 08/08/2011 tarihinde yayımlanan 60 Seri No'lu KDV Sirküleri ile karşılıklılık sağlanan ülkelerin listesi açıklandı; Bosna-Hersek, Bulgaristan, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İrlanda, İsviçre, İtalya, Malta, Norveç, Portekiz, Romanya, Slovakya, Slovenya.
Elbette, uygulama açısından karşılıklılık sağlanan ülkelerin yayımlanması son derece önemli bir aşamadır. Ancak sadece 15 ülkeden oluşan listeye ilk bakışta Almanya, İspanya, İngiltere, Macaristan gibi kongre turizminde rekabetçi ülkelerle karşılıklılık sağlanmadığı dikkat çekmektedir.
"Fuar, sergi, panayır" ve "kongre" tanımı
KDV Kanunu'nda yer alan iade uygulaması sadece "fuar, sergi ve panayır"lara ilişkin harcamaları kapsamaktadır. Peki ama bu kavramların tam tanımı nedir? Kongreler de bu statüde midir? Kongre harcamalarının KDVsi de iadeye konu edilebilir mi?
Maalesef mevzuatta "fuar, sergi, panayır" tanımına ilişkin bir açıklık bulunmamaktadır. Ancak TOBB tarafından yayımlanan "Yurtiçinde Fuar Düzenlenmesine Dair Usul ve Esaslar"ın 4. maddesinde "Fuar" aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır;
"Standlar kurulması yoluyla, ticarete konu mal ve hizmetlerin, bunlar ile ilgili teknolojik gelişme, bilgi ve yeniliklerin tanıtımını ve aktarımını amaçlayan, ziyaretçi ve katılımcı arasında bilgi alışverişi, işbirliği, pazar büyütmeye ve geleceğe yönelik ticari ilişkilerin kurulması ve geliştirilmesi için bu Esaslarda belirlenen niteliklere uygun alanlarda düzenlenen, konusunu oluşturduğu alanın, sektörün ve toplumun menfaatlerini gözeten, düzenleyicisi, adı, türü, yeri, konusu, tarihi ve süresi önceden belirlenen etkinlik"
"Sergi ve panayır"lar; yukarıdaki fuar tanımı içinde kalan, ancak daha küçük çaplı organizasyonlardır.
"Kongre" ise; Türk Dil Kurumu sözlüğünde "çeşitli ülkelerden yöneticilerin, elçilerin, delegelerin katılmasıyla yapılan toplantı" şeklinde tanımlamıştır.
Mevcut tanımlarından "fuar" ve "kongre"nin farklı kavramlar ve nitelikleri itibariyle farklı organizasyonlar olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Sözün özü
Kongre turizmi kapsamında İstanbul'a gelen kurum ve kuruluşlar önemli sayıda delege ile ciddi maliyetlere varan (ör: Habitat, Dünya Su Forumu, IMF - Dünya Bankası, AGİT, NATO konferansları) konferanslar düzenlemekte, hatta Türkiye 25 bin kişinin katılacağı AIDS Konferansı'na aday olabilmektedir.
Bununla birlikte, mevzuat kapsamında anlaşılan şudur ki; ülkemize gelen yabancı kurumlara- karşılıklılık prensibinin sağlanması şartıyla- sadece fuar, sergi, panayır katılımlarında, doğrudan bu katılımlarıyla ilgili giderlerinin KDV iadesi öngörülmüştür.
Bu da demek oluyor ki; tanım dışı kaldığından "kongre turizmi" kapsamında konferans, seminer, sempozyum düzenleyen yabancı kuruluşların kongre alanı ve stand kiralama, ulaşım, konaklama, yeme-içme, vb. masraflarının KDV'si ek bir maliyet olarak üzerlerinde kalacaktır. Bu %8 ile %18 arasında değişen ilave bir maliyet demektir.
Sonuç olarak kongre turizminde hedef büyütmek isteniyorsa ve önemli bir döviz girdisi hedefleniyorsa; konunun vergisel boyutunun da dikkate alınması, gerekirse karşılıklılık prensibini de aramaksızın yapılacak yasal bir düzenleme ile vergi mevzuatındaki iade kapsamına kongre ve benzeri organizasyonların tamamının dâhil edilmesi; karşılıklılık şartı aranacaksa da bu konuda aktif bir rol üstlenilerek, uygulamanın daha kapsamlı olarak hayata geçirilmesi konularında çalışmalar yapılması kaçınılmazdır.