"Kadınlarımız yalnızca mecbur kaldığında çalışıyor"

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

 

İşsizlik oranını düşürmenin en basit yolu, çalışan sayısının artmasından geçiyor. Ya da öyle görünüyor! Ya çalışmak isteyen sayısı, çalışan sayısından, yani iş bulabilenlerden daha fazla artarsa.

Varsayalım çalışabilir nüfus 1.000 kişi. Bu nüfusa karşılık 500 kişilik bir işgücü söz konusu, yani 500 kişi çalışmak istiyor. Bu 500 kişinin 450'sini istihdam edebiliyoruz, 50 kişi ise işsiz kalıyor. Bu durumda, 50 kişilik işsizin, 500 kişilik işgücüne oranını gösteren yüzde 10 işsizlik oranını verir. 1.000 kişilik nüfusa karşılık işgücü 500 kişi olduğuna göre, bir o kadar kişi de çalışmak istememekte ve işgücü piyasasına girmemektedir. Buna göre de işgücüne katılma oranı yüzde 50'dir.

İkinci varsayımımızda nüfus yine 1.000 kişidir. Bu nüfusun 700'ü çalışmak istemekte, yani işgücü piyasasına girmektedir. Buna göre, işgücüne katılma oranı yüzde 70'tir. Çalışmak isteyen 700 kişinin 600'üne iş olanağı vardır, 100 kişi ise işsiz kalmaktadır. İşsiz 100 kişinin, çalışmak isteyen 700 kişiye oranını gösteren yüzde 14.3, işsizlik oranını verir. Bu iki örnek çok açık biçimde gösteriyor ki, çalışan sayısının artması (450'den 600'e) işsizlik oranının düşmesiyle sonuçlanmıyor, aksine işsizlik oranı da (yüzde 10'dan yüzde 14.3'e) yükseliyor.

Bu tabloyu yaratan, çalışmak isteyenlerin, yani işgücü piyasasına girenlerin sayısında ortaya çıkan artıştır.

TÜİK'in nisan ayına ilişkin son verilerine göre, Türkiye'de işgücüne katılma oranı erkeklerde yüzde 70, kadınlarda yüzde 30'un hemen altında olmak üzere toplamda yüzde 50 dolayındadır.

Kadınlardaki sorun

Türkiye'de kadınların işgücüne katılma oranı çok düşük. Bu da bir anlamda toplam işsizlik oranımızın düşük görünmesini sağlıyor. İnsan, "Ya bir de kadınlarımızın çoğu çalışmak isteseydi işsizlik oranımız ne olurdu" diye düşünmeden edemiyor.

Peki, Türkiye'deki kadın istihdamı hangi etkenlerle nasıl seyrediyor. İşte bu konuda TEPAV'ın yaptığı bir çalışmadan söz edeceğiz.

TEPAV, Türkiye'deki kadın istihdamında gözlenen değişimi, bu istihdamının hangi durumlarda arttığını, hangi durumlarda azaldığını detaylı bir çalışmayla ele aldı. Çalışmanın özetinde, "Son dönemde ev kadını sayısında görülen artışın, 2008 küresel ekonomik krizinin etkilerinin hafifliyor olmasından, böylece hanehalkı geliri üzerindeki baskının azalmasından kaynaklandığı" belirtildi. TEPAV, "Kadınlarımızın çok önemli bir bölümü, yalnızca mecbur kaldığında çalışmaktadır" saptamasını yaptı.

TEPAV araştırmacıları Damla Özdemir ve Hasan Çağlayan Dündar tarafından hazırlanan çalışmada, Türkiye'de 37 milyon 191 bin kadın bulunduğu belirtilerek, "Bu kadınların 27 milyon 594 bini çalışabilir durumda iken yalnızca 7 milyon 300 bini çalışmaktadır. İşgücü dışındaki kadınların ise 11 milyon 933 bini ev kadınıdır. Türkiye'de çalışan kadınların bir buçuk katından daha fazla ev kadını bulunmaktadır" denildi.

Eve dönüşün nedeni

Çalışmada, kadınların işgücüne katılımı ile milli gelir arasındaki ilişkinin, Türkiye'nin son 20 yıldaki kriz deneyimleri incelendiğinde de ortaya çıktığı kaydedilen çalışmada şu ifadelere yer verildi:

"1989'dan sonra düşüşe geçen kadınların işgücüne katılım oranı, 1994 kriziyle yüzde 27.5'ten yüzde 30.2'ye yükselmiştir. Daha sonraki yıllarda düşüşe devam eden oran, 1998'de Asya krizinin etkilerinin Türkiye'yi de sarsmasıyla yüzde 27.6'dan yüzde 30.4'e yükselmiştir. Benzer bir eğilim, 2001'de patlak veren ekonomik krizde de görülmüştür. 2000'de yüzde 26.6 olan kadınların işgücüne katılımı, 2001'de yüzde 27.1'e çıkmış, 2002'de yüzde 27.9'a ulaştıktan sonra tekrar düşüşe geçmiştir. Son küresel ekonomik krizin etkilerinin hissedilmesiyle ise 2007'de yüzde 23.6 olan katılım oranı 2008-2011 yılları arasında hızla yükselerek yüzde 28.8'e ulaşmıştır. Kriz etkilerinin hafiflediği 2012 yılının ilk çeyreğinde ise kadınların işgücüne katılım oranının yüzde 27.9'a gerilediği görülmektedir."

Üniversite mezunu kadınlar da evde

Çalışmaya göre, 2008 krizi döneminde en çok ilkokul mezunları işgücüne katıldı, son bir yılda ise en çok ilköğretim ve üniversite mezunları eve döndü. Ayrıca kriz döneminde en çok 25-29 yaş grubundaki kadınlar işgücüne katılırken, kriz sonrasında ise en çok 35-39 yaş grubundaki kadınlar işgücü dışında kaldı.

Türkiye'de işgücüne katılma oranı her eğitim düzeyinde Avrupa'nın yaklaşık yarısı düzeyinde. Vasıflı çalışan olarak nitelendirilebilecek üniversite mezunu kadınların üçte biri işgücü dışında yer alıyor. Kriz sırasında işgücüne katılan ve kriz sonrasında eve dönen kadınların çizdiği bu tablo, son dönemde çalışma hayatının cazibesinin üniversite mezunu kadınlar için de kaybolduğunu ortaya koyuyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar