"İşbirlikleri" moda değildir; "ihtiyaçtır"…

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

 

Küçük ve orta ölçek işyerlerinin sorunlarını yakından izlediğimiz son 30 yılda  çok sık duyduğumuz yakınmalardan biri "…bizim  buralarda ortalık yürümez"  sözüdür…
Sizlerle paylaşacağım bu yazıdaki genellemeler, ülkenin çok değişik yerlerinde yaptığımız  "ortak akıl toplantılarından"  derlenmiştir. Geçen hafta Gümüşhane, Trabzon ve Giresun'da geniş katılımlı toplantılarda bir kez daha test edilmiş, dinleyenlerden gelen geri-bildirimlerle düzeltmeler yapılmıştır.
Sağlıklı işbirlikleri ve ortaklıklar ülkemizin gündemindeki temel sorunlardan biri. Sorunun ivediliği ve önemini dikkate alarak, önce, işin  "felsefe"  bağlamını ele alalım: Ünlü felsefecimiz Nusret Hızır, "Felsefesiz iş yapılabilir mi? Elbet ki yapılır ama, tam, doğru, bütünsel ve işlevsel iş yapılamaz!"  derdi. O nedenle,  " Ortak çalışma ve işbirlikleri"  konularını tartışmamızın zeminini oluşturan " felsefe ve bakış açısını"  iyi anlatmamız ve anlamamız gerekiyor. Ortak çalışma ve işbirliklerine bizleri zorlayan "nedenleri", "niçinleri" ve  "nasılları"  net biçimde anlamalıyız...Bu kısa anlatım çerçevesinde, işbirlikleri ve ortaklıklar konusunda önemli gördüğümüz bazı hususları paylaşmak istiyoruz:
1-Düzgün bir bireysel ve toplumsal yaşam için  " maddi ve kültürel zenginlik üreterek"  insan yaşamını kolaylaştırma "amacını" bir "sevda" haline getirerek peşine düşmemiz gerekiyor: Şair Şota Rustaveli'nin dediği gibi: " Düşmemişsen bir sevdanın peşine/ Özün düşman olur kendi özüne!"
2-Başka insanlar ve başka toplumların ürettiği nicelik ve nitelikte mal ve hizmet üretemezsek, evrenin "yalnızca çıktısı girdisinden daha yüksek olan tutum ve davranışların gelişmesine izin verdiğini"  unutmuş olur; kendi uzun dönemli geleceğimizi tehlikeye sokarız.
3-Huzur içinde bir toplum olabilmemiz için üretimin nitelik ve niceliğini artırarak, yarattığımız ekonomik fazlanın ve yeniden üretim gücünün; herkesin "geçimini sağlayacağı bir işe", barınabileceği bir "konuta", konutla iş ve yaşam alanları arasında düzenli, kararlı, güvenli, hızlı ve konforlu "ulaşım olanaklarına" kavuşturulmasını garanti edebilmesi gerekiyor. Canımızı, aklımızı, neslimizi, malımızı ve kültürümüzü korumanın "gerek şartı", üretim gücümüzü dünyada en iyi yapanların düzeyine çıkarmak, yani "hüner sahibi" olmaktır;  yetmez hünere "akıl katarak"  yaratıcı yenilikler üretebilmektir.
4-Çok "küçük ölçekli işyerleri ve işletmeler"; işiyle ilgili "net bilgi sahibi" olamıyor; yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, insan eliyle yapılan fiziki altyapıları/sermayeyi, insan gücünü ve teknolojiyi  "etkin koordine" edemiyor; belli üretim alanlarına  "odaklanarak"  rekabet gücü yaratan yenilikleri üretemiyor. Bu nedenle, birikimlerimizi, bilincimizi, bakış açımızı, buluş yeteneklerimizi, beklentilerimizi bir araya getirerek "bereket üretme" aşamasına geçmeliyiz.
5-Eğer maddi ve kültürel zenginliğini artıran, dengeli bir gelir dağılımı ile refahı yükselten bir toplum olmak istiyorsak; bireyler olarak dünya genelinde "eğilimlerin yarattığı fırsat ve tehlikeleri"  baskın hale gelmeden  anlamalıyız… Gerekli " öngörülerle önlemleri almalı"; ciddi ve "dinamik envanterle kendi olanak ve kısıtlarımızı net biçimde tanımlamalıyız" . Yüzleştiğimiz fırsat ve tehlikeler ile olanak ve kısıtlar arasında "dengeleri"  kurmalıyız.
6-Üretim sisteminde, "tedarik örgütlenmesini", "dönüştürme aşamasında "iş süreçlerini", işi yürüten "insan kaynağı profilini", iş ağındaki  "işlem maliyetlerini"  sürekli geliştiren, ekonomik fazlayı büyüten konumda değilsek " çıktısı girdisinden fazla olan sistemi kuramaz" yaşama şansını yitirebiliriz.
7-Küreselleşme sürecinin yarattığı " hâkimiyetçi rekabetin" temel düsturu açık: "Rakibinin bütün hatlarına saldır; bütün potansiyellerini yok et… Yok edemiyorsan ortak ol, işbirliği yap!" . Bu ortamda var olmak ve varlığımızı sürdürmek için işyerlerimizi  "rekabet edebilir ölçeklere  kavuşturmak", " rekabet edebilir teknolojilerle donatmak"  ve "günün gereklerine göre yönetmek" gerekiyor. Küçük sermayelerle, Ar-Ge, pazarlama ve satış araştırmalarına kaynak ayıramayız. Küçük ölçekli işyerleri, işbirliklerine giremez, ortaklıkların  gücünden yararlanamazsa, "rekabet krizleri" onları piyasadan çekilmeye zorlayabilir.
8-Diyoruz ki, "Bugünün dünyasında işbirlikleri 'moda' değil, 'ihtiyacın' adıdır!"
9-Bu aşamada,  maddi ve kültürel zenginlik üreten, insanlarının yaşamını kolaylaştıran ve refahını artırmak isteyen bir "girişimci olmak" istiyorsak; 
-Kimlerle, nasıl, hangi üretim alanlarında ortaklıklar ve işbirlikleri kurabileceğimize ilişkin "fikir projelerini" bir kağıt üstüne yazarak, kendi kendimize sorgulama ilk adımı oluşturmalı.
-"Ortaklık ve işbirliği yapacağımız adayları" seçtikten sonra, onların geçmişlerini, nereden geldiklerini, hangi değerlere bağlı olduklarını, hangi  konularda irade  gösterdiklerini, hangi çıkarlara önem  ve öncelik verdiklerini, hangi projeleri   zihinlerinde canlandırdıklarını  vb.  insana  özgü  özelliklerini araştırmalı,  "kırılgan noktaları"  saptamaya çalışmalıyız… Ortak olacağımız insanların çocuğumuz, kardeşimiz, akrabamız, hısımımız, komşumuz, arkadaşımız  ya da tanıdığımız olması  hiç önemli değil… Onların "insan"  olduğunu; "insanın olduğu yerde hiçbir şeye şaşmamak gerektiğini" bir an bile akıldan çıkarmamalıyız. Akrabalarla ortaklıkta başarılı olabilmek için  "ihtimalleri"  düşünüp, başında tartışıp, yapılması ve yapılmaması gerekenleri mutlaka yazılı hale getirin…"Akraba, eş dost ile ye iç ama, alış veriş etme!" diyen bir kültürden geldiğimiz hep akılda tutulmalı. Kuruluş aşamasında, tanımlamalar netleştirildikten sonra  ortakların eş ve çocuklarının katılacakları   şeffaf bir toplantıda  alınan kararlar ve gerekçeleri, atılan imzalar  onlarla mutlaka paylaşılmalı, kimseye, "….benim haberim yoktu"  bahanesi bırakılmamalı… Çalışanlarla ortaklık yapabilirsiniz ama, ne vadettiğinizi başından net tanımlamanız ve taahhütlerini yerine getirmeniz gerekir ki   "güven" yarabilesiniz…
-İşbirliği ve ortaklık yapacağımız insanlarla bir araya geldiğimizde "ortaklık yapacağımız iş alanında" yöremizde ya da erişebildiğimiz yerlerde ayın işi yapmış ama başarılı olamamış ve batmış en az beş örnek bulup; "damdan düşmüş olanlarla" mutlaka görüşerek, onların deneyim ve birikimlerini not etmeliyiz.
-Aynı iş alanında yöremizde ve erişebildiğimiz yerlerde  "başarı örnekleri" varsa, onlardan da birkaçına ulaşarak görüşlerini alınız… Üretim alanınızda ilk dört büyük hakkında  "ayrıntılı bilgisi" edininiz…
-Girmek istediğiniz iş alanında dünyanın gelişmiş toplumlarında kimlerin ne yaptığı hakkında değişik kaynaklardan  "bilgi derleyiniz"; asla  "yerel" bakmayınız; "yereli evrensele taşıyacak bir rekabet odağından"  bakarak ortaklık konusunu değerlendiriniz. İstesek de istemesek de "pazarımız dünyadır" bakış açısını benimsemeliyiz…
-Ortaklık ve işbirliği alanının  "yapısal ve ekonomik özelliklerini" analiz edin; "sabit giderleri", "değişken giderleri", "dönüşüm maliyelerini", "işlem maliyetlerini" , "avantaj  ve dezavantajlarınızın"  ne olduğunu  tartışarak netleştirin…
-İşinizle ilgili "fiziki varlıkları", erişebileceğiniz " ürün ve üretim yöntemlerini", "finansal araçları", "hukuk sisteminin güvencelerini ve boşluklarını", "sosyal ve kültürel sistemin fırsatlarını ve engellerini", "bilimsel ve teknolojik düzeyin destek ve kösteklerini", "siyasi sistemin gelişmeyi açan ve gelişmeyi engelleyen özelliklerini", "toplumun değişik katmanları arasındaki karşılıklı-bağımlılıkları" öğrenmek ve anlamak için kendi çabanız yanında bilen insanların birikimlerinden de yararlanınız.
-Ortaklar olacak olanların "işe bakış açısını"  , "niyetlerini", "beklentilerini" belgeleyen  elle yazılmış  " mektup"   yazmalarını istemek, herkesin  "yazılı önerisini"   üretimdeki "şahit örnek" gibi saklayınız…
-İşle ilgili bir   "senaryo"  hazırlayın: En iyi koşullardaki  "gelişme potansiyellerini", normal koşullarda  "işi muhafaza edebilmeyi"  ve en kötü koşullarda  "işi tasfiye etmeyi" dikkate alan, olası alternatif tepki biçimlerini "tanımlayan"  yol  haritaları hazırlayın! Tanımlarınızı mutlaka yazılı hale getirerek ortaklarınıza imzalatın niyet mektuplarınızla birlikte saklayın: Unutmayın ki, ortaklıklar işlerin iyi gittiği dönemlerde değil, kötü gittiği zamanlarda dağılır…
-Ortakların  "iş içindeki yeri ve konumunu"; ortaklık içinde çalışacak herkesin "ücretini" bir  "ilkeye" bağlayın…Avans olarak çekilecek paranın,  net kâr ve amortisman karşılıklarından oluşacak "fonların" nasıl dağıtılacağını, yatırımları önceleyerek organik büyümeye ve kâr olarak dağıtma ilkelerini işin başında netleştiriniz ve paylaşınız.
-Mümkünse  "yönetici ortağın"- genel müdür vb.-  daha büyük sermaye koymasını,  elini taşın altında bulundurulmasını, ortaklık kazandıkça yönetici ortağın kazancının da büyümesini sağlayınız… Herkesin  "eşit ortaklığı genellikle yönetim sorunu yaratıyor"; buna imkan vermeyiniz.
-Ortaklığın ulaşılabilir ve erilebilir hedef belirlemesi için "bütçe yapılmasını,", bütçe aracılığı ile gözetim ve denetimin ödün vermeksizin sürdürülmesini daha başlangıçta içselleştirin; mümkünse bu konudaki ilkeleri de kuruluş aşamasında sözleşmede ayrıntılı biçimde tanımlayınız.
-Yapılacak işbirliği alanında "fizibilite" yaptırınız: işinizin gereği olan bilgi ve teknikleri, tedarik zincirinde avantaj ve dezavantajları, dağıtım sisteminde ağların oluşumunu, kendi yeteneklerinizin sınırlarını, ortak yaşamanın somut kurallarını, gözetim ve denetim şeklini vb. olası bütün  "değişkenleri"  hem de  "saha araştırması" ile saptayarak "olabilirlik raporu"  hazırlatınız.
-İşyerine  "ortakların çocuklarının alınıp alınmamasını ve ilkelerini"  belirleyiniz.
-İşyerinizde  "işini bilen danışman ve uzman çalıştırmayı"  bir mali yük olarak değil; bir fırsat olarak görünüz. Bir bilene sistemli danışma alışkanlığı, danışmadan sonuç almanın yol ve yöntemlere kafa yorunuz; başkalarının birikimden yararlanmanın en ucuz yol olduğunu unutmayınız…
-Ortaklık fikrinin başladığı andan, ortaklık süreci boyunca sistematik  "sorgulama toplantıları"  yapınız… Toplantılarda işyerindeki en alt kademedeki insanlarla en üst kademedeki insanlara kadar herkes özgür, açık ve net olarak düşüncelerini ortaya koyacak bir iklim yaratınız ki sizi geleceğe taşıyabilecek "işyeri kültürü" oluşabilsin.
-Size sadece "iyiye giden sonuçları"  anlatanlara değil, size  "aykırı düşünceleri söyleyen, kötü haberi veren ve erken uyarı yapan" insanlara daha çok değer verin ki, ortaklığınız çürük zeminlere saplanmasın, sağlıklı bir gelişme göstersin…
-Devletin verdiği   "teşvikleri"  mutlaka gözetin ama teşviklere dayalı bir " fizibilite" yapmayın… Serbest ve adil piyasada, hatta kendi "yörenizin ve ülkenizin özel koşullarında"   ayakta durabilecek bir işyeri yaratılmasını öncelikli görev alarak tanımlayın.
-Vb.
İş yaşamı giderek daha karmaşık hale geliyor… Diyebilirsiniz ki, " Bu kadar ayrıntıyı çözen ağır bir işi yapmaya değer mi?"…  Unutmamalıyız ki "Şeytan ayrıntıda gizlenir" …  Ayrıntı dinamiklerini bilmiyorsak, genel eğilimlerin fırsat ve tehlikelerinin farkında değilsek, kendi olanak ve kısıtlarımız hakkında net bilgi kaliteli fikir üretmemişsek, başarılı işlere imza atamayız… Canlılar arasında çok uzun dönem yaşayanlar, türlerinin en akılları da değildir; en güçlüleri de… Uyum yeteneği yüksek olanlardır… Bizim burada anlattıklarımızın tümü, küresel dünyanın bize dayattığı koşullarda maddi ve kültürel zenginlik üreterek insanlarımızın yaşamlarını kolaylaştırmanın yol ve yöntemlerini tartışarak uyum yeteneğimizi geliştirmek içindir… Takdir sizindir…
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar