"İş kuramını" sorgulamayanlar "sürdürülebilirliği" u
Üzerinde çalıştığımız konularda, gerekli özgüvene eriştiğimizde bizim de genelleme yapma hakkımız var ama,doğal eğilimlerden birinin de kendinden olanı 'küçük görme' olduğunu biliyoruz. Genellemeler yaparken, yalnız olmadığımızı kanıtlamak için "tanık göstermeye" özen gösteriyoruz.
Tanıklığına sığınacağımız Lance A.Battencourt, Anthony W.Ulwick ve Peter F.Drucker sıradan insanlar değil. İlk ikisi, Harvard Businesss Review'de "Müşteri merkezli inovasyon haritası" başlık makalelerini 2008 yılında yayınlamış… Peter Drucker'in "İş kuramı" makalesi de ünlü yönetim dergisinin Eylül-Ekim 1994 sayısında yer almış… Tanıklarımız son 50 yılda "yönetim" konusuna damgasını vuranlar arasında saygın bir konuma sahip.
Bettoncourt ve Ulwick'in "süreç adımlarının evrensel yapısı" diye tanımladıkları aşamalardan yola çıkalım:
İlk adım, "görevin neyi gerektirdiğini tanımlamak". Son 10 yılda, geleceği inşa etmenin iki aracı olan "kaynaklar" ve "değerler sisteminde" her şeyin köklü biçimde değiştiğini herkes kabul ediyor. Değişmeler, kaçınılmaz biçimde "görevin neyi gerektirdiğini" yeniden tanımlamasını önemli görevlerden biri haline getiriyor.
İkinci adım, "gerekli girdileri belirlemek ve yerlerini saptamak." Hepimiz, ulaşabilirlik ve erişebilirlikteki gelişmelerin, zihni planda ve fiziki anlamda girdileri farklılaştığını ve erişebilirlikleri değiştiğini gözlüyoruz.
Üçüncü adım,"bileşenlerin ve bağlamların analizidir". Üretim-hammadde, üretim -para, üretim-işgücü, üretim-enerji vb. bütün bileşenlerin karşılıklı-etkileşiminin değiştiğini biliyoruz. Üretim kuruluşlarının on yıl önce "girdi alan ve girdi veren sektörler bağlantısının" farklı içeriklere sahip olduğunun ayırdındayız.
Dördüncüsü, herhangi bir elektronik araçla ulaştığımız her yerdeki üreticilerin "potansiyel rakip" tüketicilerin "potansiyel müşteri" haline geldiğini, küreselleşmenin yaşamlarımızı derinden etkilediğini ve "fiziksel ortamların" alabildiğine farklılaştığını fark ediyoruz.
Beşincisi, mal ve hizmet üretirken "her şeyin hazır olup olmadığını" sorgularken; "dikey bütünlük" kadar "yatay bütünlük" yaratmanın araçlarının hızla geliştiğini; örgütlenme mantığının çok farklılaştığını kavrıyoruz.
Altıncısı, "liderliğin bilmek ve yapmak" olduğunu biliyoruz. Çok iyi bir fikrin, uygulama aşamasına taşınmadıkça "anlamlı" olmayacağını yaşayarak öğreniyoruz.
Yedincisi, "sonuçları ve ortamı izleyerek sapmaları düzelterek yola devam etmenin" uzun dönemli geleciğin güven altına alınmasının "gerek şartı" olduğunun da kavrıyoruz.
Eğer "süreç adımlarındaki değişmelere" bir itirazımız yoksa, iş yaşamında başarılı olmak için "iş kuramlarımızı gözden geçirme" zamanın geldiğini de anlamış olmamız gerekir.
Varsayımlar tutum ve davranışların rehberidir
Drucker'in ünlü "iş kuramı" makalesinde altını çizdiği birkaç gerçeği anımsayalım:
Birincisi, "krizlerin her birinin temel nedeni işlerin kötü yapılmakta olması değildir. Neden yanlış şeylerin yapıldığı da değildir. Aslında çoğu durumda doğru şeyler yapılmaktadır; ama sonuç alınamamaktadır. Görünürdeki bu çelişkinin sebebi nedir? Örgütün üzerinde yükseldiği ve yürüdüğü varsayımlar artık günümüzün gerçeğine uymamaktadır ".
İkincisi de, bir iş kuramı "örgütün çevresiyle, toplum ve onun yapısı, pazar, müşteri ve teknolojiyle ilgili varsayımların", örgütün "özgül misyonuyla" ilgili varsayımların ve "gerekli çekirdek yetkinlikle ilgili varsayımların" bütünüdür.Bu varsayımlar "gerçekliğe" yakın olmalıdır; varsayımlar arasında "uyumluluk" gereklidir; iş kuramı bütün örgüt mensupları tarafından "net olarak anlaşılmış" olmalıdır ve "iş kuramı sürekli olarak test edilmelidir" ki sağlıklı bir gelecek inşa edilebilsin.
Her şeyin hızla değiştiği bir zaman kesitinde, iş kuramının varsayımları sorgulamak için ne kadar zaman ayırdığımızı kendimize soralım…Tutum ve davranışlarımızı varsayımların belirlediğini bir an bile unutmayalım….