"IMF krizden önemli dersler aldı ve bunları uygulamaya çalışıyor&qu

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Küresel çapta yaşanan büyük değişime kurumlar uyum sağlamakta yetersiz kaldılar. Ekonomistler ise krizi öngörmekte ve yönetmekte başarılı olamadılar. Bu süreçte en fazla eleştirilen uluslararası kurumlardan biri ise IMF oldu. 

İktisat Fakültesi Mezunları Cemiyeti'nin "Geçmişin Mirası Geleceğin Beklentisi Arasında Türkiye" başlığıyla düzenlediği 35. İktisatçılar Haftası kapsamında gerçekleştirilen "Küresel Kriz Sonrası Değişen Dünya Dinamikleri" başlıklı oturumda krizin nedenleri ve kriz sonrası küresel ekonominin durumu masaya yatırıldı.

IMF Para Fonu (IMF) Türkiye Temsilcisi Mark Lewis'e göre, IMF son dönemde yaşanan krizden çok önemli dersler aldı ve bu dersleri uygulamaya çalışıyor.

"IMF açısından konuştuğumuz zaman, bu derslerden pay aldığımızı düşünüyoruz. Daha teknik ve analitik açıdan bakıldığı zaman farkında olduğumuz gerçeği şöyle ifade edebilirim: Finansal piyasalarda sürdürülebilir bir yapı sağlamak gerekiyor. Finansal sürdürülebilirliği sağlamak için de, bunu politika ile entegre etmek lazım. Çünkü burada sistemik riskler var" diyor Lewis.  Lewis'in değindiği diğer iki konu ise döviz kuru politikası ve işsizlik: "En uygun döviz kuru politikası nedir? Bu her ülkenin kendi özelliklerine; ekonomik yapısına; yaşanan şoklara; ticari ilişkilerine bağlı bir durum. Döviz kurları pazar şartlarına, piyasaya göre değişir. Orta vadede bakıldığı zaman mutlaka ekonominin ana temelleriyle birlikte ilerler ve denge oluşmaya başlar. Türkiye için şu anda bu geçerli değil. Özel borcun ve kamu borcunun son yıllarda düştüğünü düşünüyorum. Özellikle GSMİH'ye bakıldığı zaman o kadar da yüksek bir oran olmadığını düşünüyorum. İşsizlik ise birçok ülkede sorun teşkil ediyor. Türkiye'de işsizlik oranı aşağıya doğru iniyor. Bazı işler ve istihdam alanları yaratılmaya çalışılıyor. Zorlu zamanlar yaşıyoruz. Türkiye gibi büyük, gelişen pazarlar bu sorunu yaşıyor. Maalesef buradaki emtia fiyatları da bu duruma çok fazla yardımcı olmuyor. Ama benzer sorunlar diğer büyük, gelişen pazarlarda da yaşanıyor."

Küresel ekonomiye yönelik riskler devam ediyor

Lewis, global ekonominin iyileştiğini ancak gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler arasında farklılık bulunduğunu söylüyor. Lewis, "Gelişmiş ekonomilerde ekonomi yavaş ilerliyor. Gelişmekte olan piyasalarda da ise çok daha hızlı bir iyileşme söz konusu. Küresel ekonomiye yönelik riskler ise oldukça fazla.

Gelişmekte olan ülkelerde işsizlik oranlarında çok düşük bir artış olduğunu, bunun da büyüme açısından büyük potansiyel taşıdığını kaydeden Lewis, emtia fiyatlarındaki artışın enflasyonu da olumsuz etkilediğine dikkat çekiyor.

Mark Lewis, ABD, Japonya, İngiltere ve Avrupa bölgesindeki finansal kurumların bilançolarını güçlendirmeye çalıştığını ifade ederek, bankaların finansal yapılanması içerisinde bir güçlenme olduğunu, diğer taraftan bankalar ve finansal kurumların daha az borç, kredi verdiğini, bu gibi problemlerin gelişmiş ekonomilerde sorunlar yarattığını ifade ediyor.

Ülkeler üzerindeki fonlama baskısının sürdüğünü belirten Lewis, Avrupa başta olmak üzere, birçok ülkede borç baskısının devam ettiğini de ekliyor.

Yükselen ekonomilerin hikayelerinin farklı olduğunu söyleyen Lewis, ''Riskler ısınarak devam ediyor. Daha düşük faiz, yüksek kredi büyüme oranları var. Bunun yanı sıra güçlü nakit söz konusu. Türkiye ve bölgesine baktığımızda ise özel sermaye yatırımlarında artış yaşanabilir; Rusya gibi ülkelerde iç tüketim bazlı büyüme bekliyoruz. Batı Avrupa'ya yönelik sermaye akışında ise ciddi bir artış olacak" yorumlarında bulunuyor.

Japonya depremi çok büyük bir etki yarattı

Japonya depreminin dünya üzerinde çok önemli bir etkisi olduğunu düşünen Lewis,  "Bu deprem yaşadığımız krizin çok üzerinde büyük bir trajedi yarattı. Umut ediyorum ki kısa dönemde bunu atlatacağız. Yine fiziksel kapitalde ve tedarik dağılımında da büyük bir parçalanma meydana geldi. Kişi başına düşen milli hasıla olumsuz etkilendi" diyor.

Prof. Akat: ABD IMF'nin Türkiye'ye önerdiklerini uygulamayarak uçurumdan döndü

Yaşadığımız son ekonomik krizin 30'larda yaşanan Büyük Buhran'a oranla çok daha büyük bir kriz olduğunu söyleyen Prof. Asaf Savaş Akat'a göre, ABD ekonomisi, Büyük Buhran'dan aldığı dersler ve IMF'nin Türkiye'ye önerdiklerini yapmayarak uçurumun kenarından kurtulmayı başardı. IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn'ın da vurguladığı gibi, küresel ekonomiye yönelik hala önemli riskler olduğunu ifade eden Akat, bunları şöyle sıralıyor:

· Dünya genelinde üretim kapasitesi ve verimlilikte çok büyük bir patlama yaşandı; fakat sistem üretimi mümkün kılacak talebi üretemedi. Büyük bir efektif/talep sorunu yaşıyoruz.

· Mevcut küresel ödemeler sistemi bölgesel dengesizliklerin oluşmasına izin verdi. Önümüzdeki dönemin en büyük sorunu küresel ödemeler sistemi olacak.

· Mali piyasaların kendi kendilerini düzeltebildiği savı çöktü. Yeni bir yapıya ihtiyaç var.

· Kimse bir gün Çin ve Hindistan'ın ABD kadar tüketebileceğini düşünmüyordu, fakat o gün geldi ve doğal kaynaklar artık talebi karşılamakta yetersiz. Tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmek, tasarrufa yönelmek zorundayız.

Prof. Boratav: IMF, OECD kadar katı olmadı

Ekonomistlerin krizi öngöremediğini, yanlış teşhis ettiklerini, krizden hiç birşey öğrenmediklerini ve aynı yanlışları yapmaya devam ettiklerini kaydeden İktisatçı Prof. Korkut Boratav, OECD'nin krizden hemen önce yayımlanan 2007 Küresel Ekonomik Görünüm raporuna gönderme yaparak, "Raporda ekonomilerin çok daha iyi bir durumda olduğu yer alıyordu" diyor. İşlerin hep iyi gideceğine dair bir inancın hakim olduğunu vurgulayan Boratav, bu yönde ilginç bir olaya dikkat çekiyor. İngiltere Kraliçesi, ekonomistlerin krizi neden öngöremediklerini British Academy of Social Sciences'a soruyor. Akademinin kraliçeye gönderdiği mektup ise yaşana durumu son derece güzel bir şekilde özetler nitalikte:

· Ekonomistler finansal sistemin tümüne bakmadılar.

· Bankalara ve üst düzey yöneticilere aşırı bir inanç vardı.

· Temenniler gerçek sayıldı; olumsuzluklar inkar edildi.

· Sonuçta krizi öngörememenin temel nedeni, çok sayıda parlak insanın kolektif hayalgücü yetersizliğiydi.

Kriz öncesi ve sürecinde son derece katı davranan OECD'nin aksine, IMF'nin daha esnek  davrandığını ve kendini yenileme eğilimi içinde olduğuna dikkat çeken Prof. Boratav, bu süreçte Fransızların etkisi olduğunu da yadsımıyor.  Prof. Boratav, "Dominique Strauss-Kahn'ın yönetimi ve Başekonomist Olivier Blanchard'ın yaklaşımları IMF'ye canlılık getirdi. Fakat ikili ekonomik ilişkilerde hala handikaplar mevcut" diyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar