"Hükümet aklı"nın yetmezliğinden "Ortak aklın" gerek
Önceki gün Beytüşşübap'taki terör saldırısının 10 ölü, 8 yaralıya neden olan haberi sonrası, 1984 yılında başlayan PKK teröründen günümüze, sorunun çözümü için "Hükümetlerin güvenlik bazlı çözüm arayışlarının" sonuç vermediğini bir kez daha düşündüm. Ülkenin ortak aklına ihtiyaç olduğunu, bunun ilk adımında "Akil adamlar" çalışmasının yer aldığına bir kez daha karar verdim.
Her sabah olduğu gibi önceki sabahta kahvaltı sırasında televizyondan haberleri izliyordum. Bir gece önce saat 22.00'de Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesindeki askeri üst bölgelerine roketatarlı terör saldırısında 9 kişinin şehit olduğunu 8 kişinin yaralandığı haberi yer alıyordu. Bir süre sonra işyerine gelip, haberlere baktığımda şehit sayısının 10'a çıktığı bilgisine ulaştım.
Son dönemde terör örgütünün bu tür saldırıları ardından bazı bölgelerde güç gösterip bayrak asma girişimleri PKK'nın da önemli kayıplar verdiğini gösteriyor. Fransız Haber Ajansı AFP'nin haberinde de Beytüşşebap saldırısı sonrasında 20 PKK'lının öldürüldüğü bilgisi yer alıyordu.
Dünyada özellikle Latin Amerika'daki gerilla eylemleri sonrasında bir gerillanın öldürülmesi ancak, düzenli ordudan 7-8 kişiyle sağlanabilir, düşüncesi hakimdi. Türkiye'de PKK karşısında verilen mücadelede bu sonucun aksine son 30 yılda hemen hemen bir gerillanın ölümü bir asker ya da korucunun ölümüyle gerçekleştiriyordu. Bu da stratejistler tarafından büyük başarı olarak değerlendiriliyordu.
O zaman sorunun çözümünde askeri mücadele yeterli değildi. Zaten son dönemde hemen her kesim tarafından bu değerlendirme yapılıyor. Bölgede çatışmaları yönetmiş olan üst düzey askerler de "Tek çözümün olaylara askeri müdahale" olmadığını son dönemde sık sık tekrarlıyorlar. Son 20 yılın bütün iktidarları sorunun çözümü ile ilgili başka söylemler dile getirseler de ağırlıklı olarak askeri çözümü önde tutan bir model izlediler.
Dün bu konuları konuştuğum bir sanayici dostum, çözümden söz ederken, "İlk vereceğimiz karar sorunun çözümüne hiçbir iktidarının tek başına yetmediği olmalıdır. Ülkenin ortak aklının yaratılması gerekir. Ve bunun için atılacak ilk adım akil adamların bir araya getirilmesidir" dedi.
"Peki, bu akil adamlar kim?" sorusunu sorduğumda, "Bu konuda yıllar boyunca çözüm aramış siyasetçiler, askerler, bölgede görev yapmış valiler, kaymakamlar..." derken, ister istemez "Bunlar zaten çözüm bulamamış kişiler değil mi?" diye sordum. "Tabii sorunu niye çözemediklerini anlatacaklar. Nerede eksikler olduğunu söyleyecekler. Onların yanı sıra Türk-Kürt akil adamlarla, yurtdışında çözüme ulaşmış İspanyol ve İngilizler'den de öneriler alınmalı" diye ekledi. Ardından da, "Son dönemde sık tekrarlandığı gibi askeri yöntemin yanına ekonomik, sosyal ve kültürel olanı da eklememiz gerekir. Ortak akıl ancak çok yönlü ve ülke insanın aklıyla, çok farklı mücadele yöntemlerinin bir araya gelmesiyle çözülebilir" dedi.
Ardından kendi alanında sanayide ne yapılması gerektiğini şöyle anlattı: "Türkiye'de özelleştirmelerin hız kazandığı 1990'ların ortasında bölgedeki Sümerbank, çimento fabrikaları, SEK ve Et Balık Kurumlarının 100'ün üzerinde işyerleri özelleştirildi. Bunların çoğu daha sonra istihdam yaratmadı. Bunun yanlış olduğu bugün ortada. O günden bu yana verilen teşviklerde bölgede yatırıma yol açmıyor. Yeni bir modele ihtiyaç var."
"Bu model ne olabilir?" diye soruyorum, yanıt çok net, "Üçayaklı bir sistem kurulmalı. Ağırlıklı yükü kamunun aldığı, yerel işadamlarının ve ilgili sektör temsilcilerinin katıldığı bir sistem. Başlangıçta devlet sermayesi ağırlıklı, zaman içerisinde sermaye yükü yerel işadamlarına ve sektör temsilcilerine devredilen bir sistem. Bu bölgede iş ve aş imkanını artırır. Teröre karşı en önemli silahlardan biri iş-aş, bir diğeri kültürel ve demokratik haklardır. İktidarların ortak aklı bugüne kadar ne yazık ki bunu sağlayamadı. Akil adamlar buluşmasıyla başlayacak çözüm için ülke ortak aklı bunu yaratabilir" dedi.
Sahiden 1984'ten bu yana iktidarların aklı neden soruna çözüm getiremedi. Gerçekten çözüm "Ülke ortak aklını yaratmaktan, bunun ilk adımı olarak akil adamlarla" bir araya gelmekten mi geçiyor?