"Hitachi uygulamaları" ve eğilim analizleri

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

BUZDAĞININ DİBİ / Rüştü BOZKURT

Günlük yaşamın hangi aşamasında karşılaşırsak karşılaşalım insanlar soruyorlar: "Ekonomi gerçekten iyiye gidiyor mu?" Daha meraklı olanların sorusu biraz daha genişliyor: "Orta gelir tuzağını aşacak ülkeler arasındaki yerimizi alabilecek miyiz?"
Genel soruların tek ve net bir yanıtı yok. Hepimizin kendimize göre düşüncesi, fikri, çözüm önerileri var ama gelecek inşa etmesi mümkün olan yanıtların hangisi olduğunu söylemek kolay değil.

Neredeyse 300 yıldır "çağdaş uygarlığı" yakalama çabasını sürdürdüğümüz halde, beklediğimiz sona erişebilmiş değiliz. Değiliz, çünkü "orta gelir tuzağı" ülkemizin önemli tartışmalarından biri olma özelliğini hala bugün koruyor. Bu tartışmalar, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş sürecinden bu yana arayışlarımızın bizi bir türlü "yaratmak istediğimiz sonuca" götürmediğinin çok açık ve net kanıtı.

Kişisel gözlemlerime dayalı bir genelleme yapmam gerektiğinde üç temel eksikliğimiz zihnimde ilk sıralara tırmanıyor:
-Her alanda bilgi eksiklerimizi giderememe,
"-Etkin sonuca götürecek metotları geliştirememe
-Çağı kavrayıcı bir kültür yaratamama
Bu üç temel eksikliğimizi bir gazete yazısı sınırları içinde tartışamayız. Önce bilgi eksikliğimiz ve onun "genel eğilimler bağlamını" tartışmayı, daha sonra diğer etkenleri de tartışarak parçadan bütüne gitmeyi düşünüyoruz.
Diğerlerinden ayrı ele alındığında, bilgi eksikliğini besleyen 5 temel tutumumuzu şöyle özetleyebiliriz:
-Eğilimlerin yarattığı fırsat ve tehlikelerle, dönemsel ve güncel olay yada olgular kadar ilgili değiliz.
-Entelektüel ve sistem kapasitesini artıran eğitim-öğretim eksiklerimizi nasıl aşacağımızı paylaştığımız stratejik planımız yok.
- Yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızla ilgili olanak ve kısıtlarımızı kavrayacağımız dinamik envanterler hazırlamadık.
-Fiziki sermayenin yeterliliği, geliştirilebilme projeleri ve kaynak yaratma potansiyellerini net tanımlayan verilerimiz hazır değil.
-Teknolojiye erişme, etkin teknoloji kullanımı ve teknoloji geliştirme konularında çoğunluğumuzun uzlaştığı bir yol haritasından söz edemeyiz,
Bilgi eksikliklerimiz, ister istemez kaynak kullanımında etkin koordinasyon yapabilmenin ve öncelikli alanlara odaklanmanın da engellerini oluşturuyor.

Eğilimlerin gözlenmesi
Aileden okula, dini kurumlardan devlet örgütlenmelerine başarılı kuruluş ve kurumları yönetenlerin ortak özelliği "eğilimleri sistemli gözlemleme mekanizmalarını kurmuş ve işletiyor olmalıdır".
İnsanlığın köklü buluşları yaşam biçimleri ve yaşam tarzlarını değiştiren "eğilimleri" yaratır: Tohumun toprağa atılması, binlerce yıl süren "avcı-toplayıcı yaşam biçiminin" yok oluş sürecini başlatmıştır. Düşük basınçlı buharlı makinenin kullanılması ve onu izleyen buluşlar da Tarım Toplumu aşamasından Sanayi Toplumu aşamasına geçişi hızlandırmıştır. Yaklaşık 50 yıl önce insan yaşamını etkilemeye başlayan bilgi teknolojileri de Sanayi Toplumu aşamasından Bilgi Toplumu aşamasına geçişe ivme kazandırmıştır.

Büyük değişim ve dönüşümlerin yarattığı "temel eğilimlerin fırsat ve tehlikelerini" gözlemeden ve kavramadan sağlıklı bir öngörü yapılamıyor; kaynak israfını azaltan alternatif davranış biçimleri etkin bir biçimde devrede tutulamıyor.
Temel amacımız "geleceği inşa edecek tartışmalar yapma" olduğuna göre, önce günümüz dünyasını yönlendiren "başlıca eğilimlerin" neler olduğunu kavramaya çalışmalıyız. Eğilimleri kavramadan, eğilimleri analiz ederek "varsayımlar" üretmeden, varsayımlara dayalı bir "karar çerçevesi" oluşturmadan hem öngörme ve önlem alma yeteneğini geliştiremez hem de etkili kararlar amamayız.

Yönlendirici eğilimler
Bugünün dünyasında Coca Cola'dan ABD Ulusal İstihbarat Konseyi'ne, Siemens'ten Çin Komünist Partisi'ne dünyayı etkileme gücü olan büyük kuruluş ve kurumlar özetlemeye çalışacağımız sekiz temel eğilimi zihni modellerinin varsayımlarını belirlerken yaygın biçimde analiz ediyorlar:
-Sanayi Toplumu aşamasından Bilgi Toplumu aşamasına geçiş süreci ile birlikte emtia, yani mal kapitalizminin entelektüel kapitalizme dönüşmesi; alın terinin yerini, akıl terinin alması,
-Ekonomide güç-odaklarının değişmesi ve güç-dağılımının yeniden yapılanması, yeni normal ilkelerini belirleyecek yeni aktörlerin ortaya çıkması,
-Refah arayışındaki insanların 'göçleri' nedeniyle kentleşme sürecinin hızlanması kentleşme sürecinin ataerkil aileyi çözerek çekirdek aileyi öne çıkarması, kadının iş yaşamına girme zorunda kalması, kent ekonomisinin, bütün ekonomik yaşamın merkezi önemini artırması,
-Teknolojiye erişebilirliğin kolaylaşması nedeniyle insan-odaklı ekonomik büyüme olgusunun güç kazanması, sınırlı şeffaflıktan sınırsız şeffaflığa geçiş hızının artması.
-Dönüştürücü inovasyonun rekabet gücü odağına yerleşmesi,
-Nicelik ve niteliği gelişen "orta sınıfı" ile tüketici değer, beklenti ve davranışlarının değişmesi, e-ticaret kanallarının açılması,
-Rekabetçi yapının ölçek ekonomisinin yarattığı erişebilirlik ile küçük ve orta ölçek yapının esneklik ve hızına dayanması; işbirlikleri yapma ve ortaklıklar kurmanın rekabetin gerek şartı haline gelmesi,
-Hiper düzeyde karşılıklı-bağımlılığı artıran teknolojik olanakların, üretimin iç örgütlenmesi, endüstri-devlet ilişkileri ve devletlerarası ilişkileri yeniden yapılandırması,
-Vb.
Küçük işyerlerinden, 410 bin insan çalıştıran, 2012'de 78 milyar Avro ciro düzeyine erişen Siemens'e kadar bütün kuruluş ve kurumlar günlük işlerini yürütürken ve uzun dönemli geleceği güven altına almaya yönelik senaryolar üretirken "temel eğilimler analizine" entelektüel düzeyi ve analitik yeteneği yüksek insanlardan yararlanmaktadır. Analitik yeteneğin temel girdi haline gelmesi, yetenekli insanı kurumda barındırma ve "kurum hafızasını" koruyan önlemleri alma konusunu yönetişim bir numaralı sorunu haline getirmektedir.
İşin çerçevesini belerileme
Coca-Cola Avrasya ve Afrika Grubu Başkanı Ali Bozer, çalışanlardan "…sistemimizin uzun vadedeki sağlığı için işimizin çerçevesi ve vizyonunu özümseyip bu parametreler dahilinde doğru kararlar almalarını" beklediklerini söylüyor. Bu yargı, eğilimlerin doğru okunması, fırsat ve tehlikelerin saptaması, kendi olanak ve kısıtlarımızı bilerek "dengelerin" kurulması yeteneği yüksek insanların karar almadaki önemini de anlatıyor.
Parametreleri belirleyeceğimiz alan "eğilim analizleridir": Örneğin, imalat sektörünün görece payının hızla azaldığını biliyorsak, Almanya'da bile yüzde 20'lerin altına indiğinin farkında isek, o zaman sektöründeki gelişmeleri etkileyen temel eğilimlerin analizi, fırsat ve tehlikelerin bir "erken uyarı mantığı ile öngörülmesi" bir işyerinin en değerli kaynağını oluşturmaktadır.
Bir örnek olarak Hitachi'deki gelişmeleri ele alalım: Bu kuruluş Japon Kalkınma Öyküsü'nün önemli aktörlerinden biri idi. Yüz yıla yakan bir zamandır Japon Elektronik ve Mühendislik devi olarak biliniyordu.
Hitachi 2009 yılında 9.2 milyar dolarlık zarar etti. İşlerin iyi gitmediği acı biçimde gören Hitachi yönetimi, şirketi yeniden konumlandırma çalışmalarını hızlandırdı. Hitachi 2012 yılında ciddi bir kâr açıkladı. Hitachi, rakipleri bocalarken, kara geçti ama önemli bedeller ödedi. Şirket tesislerinin bulunduğu yerleşim yerlerinde sonuçtan kimseyi mutlu etmedi; Amartya Sen'in dediği gibi, "işsizliğin olduğu yerde insanlar mutlu olamaz". Hitachi kasabasında her sabah işten çıkarılmayı bekleyen insanlar da mutlu değildi.
Hitachi yöneticileri, eski dönemin eğilimlerinden türeyen varsayımlarla bir yere gidemeyecekleri kararına ulaştı; dünya genelindeki eğilimleri dikkate alan yeniden yapılanma programı yürürlüğe kondu:
-İddialı bir modernizasyon programı uygulandı; teknolojiyi çeperlerine kadar zorlayarak işgücü maliyetleri düşürdü. Bu, Hitachi'nin 2008'den bu yana çalışanların sayısını yüzde 17 azaltması, toplam çalışan sayısının 323 bin 500 kişiye düşmesi demekti. Hitachi tesislerinin bulunduğu aynı adlı kasabada son 10 yılda imalat sanayinde istihdam yüzde 20 geriledi. Çalışanların başka yerlere göç etme zorunda kalması kasabanın nüfusunu azalttı, alış-veriş olanaklarını kısıtladı; yaşam biçimi ve yaşam tarzlarında alt-üst oluşlara yol açtı.
-Maliyet düşürme projeleri sadece istihdamda azaltmaya yol açmadı; değer yaratma zincirinin bütün aşamalarında verimlilik arayışları her alanda tasarruf önlemlerini gerektirdi. Verimlilik artışına yönelik önlemleri başlangıçta "istihdam azaltıcı" etkisini çarpıcı biçimde gösterdi.
-Yurtiçinde rekabet avantajını yitiren şirketler yurtdışında uygun yerlere kaydırdı.
-Hitachi daha önce bulunduğu sektörlerde önemli bir ayıklama yaptı; tüketici elektroniğinden başka alanlara odak-kaydırıldı: Bilgi teknolojisi, ağ sistemleri, elektrik üretimi, sanayi makineleri ve altyapı taahhütleri alanında yoğunlaşıldı.
Popüler kültür
Deneyimlerimiz ve gözlemlerimiz, çağımızda her alanda hızlı değişim ve dönüşüm karşısında, alternatif yol bulmanın ilk adımının "eğilim analizi" olduğunu gösteriyor. Ülkemiz genelinde de, başka toplumlarda da herkesin "eğilim analizi yapması" bekleyemez ama, toplu yönlendiren "kanaat önderleri" eğilim analizi konusunda gerekli ayrıntı bilgisine, analiz tekniklerine ve günün koşullarına uygun metotlara egemen değillerse işimizde güçlükler artacaktır.
 Geçenlerde izleme fırsatı bulduğumuz iki günlük " 2013 Fresh Mesh" toplantısında, dijital medya ve medyanın geleceği konusunda kafa yoranlar "eğilimlerin analizi" konusunda önemli vurgular yaptı. Örneğin, geniş bant olanaklarının yayılması, "çoklu ekran seçeneğinin" ortaya çıkması, "içeriklere istediğimiz zaman erişebilme olanakları" medyanın geleceğini ciddi biçimde etkileyen eğilimleri güçlendiriyor; yurttaş gazeteciliği ile marka-odaklı içerikler arasında kıyasıya bir rekabet dönemine doğru ilerleniyordu.
Yukarıda başlıklar halinde aktarılan 8 ana eğilimin, yaptığımız işleri kısa, orta ve uzun dönemde nasıl etkileyeceğini bilmiyorsak; ciddi bilgi eksikliği söz konusudur… Şöyle bir değerlendirme yaparsak, aşırı bir genelleme yapmış olmayız: Eğilimleri kavramayan KOBİ'den, çok uluslu şirketlere kadar bütün iş örgütleri etkin kaynak kullanarak rekabet gücü yaratma şansına sahip olamaz…
Popüler kültürün sığ ve doğruluğu kuşkulu olan bilgiyi öne çıkarması, arka planı bilinmeyen rakamlarla anlatımın bütün medyayı sarıp sarmalaması, ayrıntı özeni ve yurttaşın işini kolaylaştıracak bilgi, anlama ve bilgi fırsat alanı içerikleri yaratılmadan, gelecek yaratmanın imkanı yok…
Analizlere dikkat edelim: Temel eğilimini açıklayan, o eğilimden türetilen varsayımlara dayalı zihni modelini açıkça ortaya koyan analizlerin de yanılma olasılığı vardır ama, onları düzetme olasılığı da yüksektir… Eğilim analizi olmadan, eskimiş varsayımları farklı biçimde formüle eden analizler ise tam anlamıyla bir "yanılsama"dır… O nedenledir ki, dünyanın en önemli araştırmalarında 10 yıl önce "iyiden mükemmele giden şirketler" arasında sayılan bir çok kuruluş bugün piyasadan çekilme zorunda kalmıştır.
Eğilim analizi olmaksızın karar çerçevesi oluşturamayacağımıza göre, eğilim analizlerini yapma ve zihnimizde netleştirme bir numaralı sorunumuzdur…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar