"Hayvan telef olmadan çare bulunmalı"
Güneydoğu kentlerindeki besiciler, son iki ayda "üç gün" adını verdikleri ateşli hastalıktan 2 bin hayvanlarının öldüğünü acil önlemler alınması gerektiğini söylüyorlar. Daha önce ölümcül olmadan iki kez gündeme gelen hastalığın bu kez ölümlere neden olduğunu belirterek, bir an önce aşısının bulunmasını talep ediyorlar."Hayvan telef olmadan çare bulunmalı" diyerek önlem istiyorlar. Ben kendimi bildim bileli Türkiye ile Suriye-İran ve Irak sınırlarından hayvan kaçakçılığı haberleri olur. Bu kaçakçılıkların yönü zaman zaman değişir. Kimi zaman o ülkelere, kimi zaman o ülkelerden ülkemize kaçak hayvan sevkedildiğine ilişkin haberlere tanık oluruz. Dün de Suriye'den gelen kaçak hayvanlara el konulduğu haberi televizyonda görüntülü olarak yayınlanıyordu.
Bu haberin yayınlandığı sırada ben, arkadaşımız Hüseyin Gökçe'nin "Büyükbaş yetiştiricilerinin üç gün kabusu geri döndü" haberini okuyordum. İlk kez 1999'da sonra 2008 yılında görülen o dönemde ölümcül sonuç vermeyen, belki de o nedenden "ihbarı mecburi" hastalıklar listesinde yer almayan "tazminata da tabi olmayan" üreticilerin "üç gün" adını verdikleri hastalıktan bu kez Adana, Mersin, Osmaniye, Diyarbakır illerinde 2 binden fazla hayvanın öldüğü bilgisi haberde yer alıyordu.
Türkiye'de hayvan hastalıklarından Burusella, Şap, Sığır vebası, Domuz vebası, Kuduz ve Şarbon ölümlü sonuçlar verdiği için ihbarı mecbur olan ve tazminat ödenen hastalıklar listesinde yer alıyor. Bunlardan şap ile mücadelede özellikle Trakya bölgesinde önemli başarı elde edilmiş bulunuyor.
Ama, son dönemde önemli şekilde yaygınlaşan ve iki ayda 2000'den fazla ölüme yol açan yüksek ateş, süt verimi kaybı, hamile hayvanlarda düşük olaylarına neden olan ve erken veteriner müdahalesi olmazsa üç gün içinde ölümcül sonuç verdiği söylenen, bu hastalığın yarattığı sonuçtan yukarda belirttiğim illerdeki hayvancıların çaresizliği ve şikayetleri söz konusu.
Bu konuda 15 hayvanı ölen bir besici ile konuştum. İlk sözü "İki aydır hastalık yayılıyor. Hayvanlar telef olmadan çare bulunmalı. Aşısı henüz yok. Tez zamanda aşısı bulunmalı" oldu. Sonra, "Bu hastalık eski yıllarda da söz konusu olmuştu. O zaman ateş yükselince veterinerimiz B-C vitamini verip ateş düşürücüler kullanıp, hayvanları sağlığa kavuşturuyordu. Ama son hastalık salgını fena vurdu. Benim veteriner bakımındaki 15 hayvanım kurtarılamadı. Aşının bulunması şart. Ayrıca, bu hastalık ihbarlı hastalık listesine alınıp tazminat verilmesi de gerekir…" dedi.
Hayvanların sigortalanma durumunu sorduğumda sigorta primlerinin yüksek olduğu 5000 liralık bir ineğin 500 liraya sigortalandığını, bunun 250 lirasını devletin karşıladığını, üreticinin hayvan başına 250 lira ödemek zorunda olduğunu, bunun yüksek yekün tuttuğunu söylediler. Buna karşılık ölen hayvan başına sigortanın yarı yarıya ödeme yaptığını belirttiler. Daha önce sigorta zorunluluğu yokken, Ziraat Bankasının sıfır faiz ve indirimli faiz uygulamasıyla yapılan hayvancılık yatırımlarında sigorta yaptırma zorunluluğu olduğunu açıkladılar. Sigorta primlerinin yüksekliğinden şikayet ettiler.
Hastalıkların arttığı kentlerdeki besiciler içerde vergi-sigorta gibi nedenlerle hayvan fiyatı 8 bin 500 lira iken, Suriye'den kaçak gelen hayvanların 7.300-7.400 lira fiyatla satılmasının kaçağı artırdığını belirttiler. "Üç gün" hastalığının bu kaçak hayvan giren kentlerde görüldüğünü, kaçak girişle hastalık arasında bir bağ bulunabileceğini öne sürdüler.
Besicilerin anlattıklarına göre talepleri arasında, Suriye'den kaçak hayvan girişinin önlenmesi, "Üç gün" hastalığının ihbarı zorunlu ve tazminata tabi hastalıklar içersine alınması, bir an evvel hastalığın aşısının bulunması konuları yer alıyor. Besiciler ayrıca, Ziraat Bankası kredileri ile zorunlu hale gelen hayvan başına sigorta priminin de düşürülmesi gerektiğini öne sürüyorlar. Hastalık görülen kentlerde prim ödemelerinin ertelenmesini talep ediyorlar…
Bütün bunlar başlıkta yer verdiğim besicinin "Hayvan telef olmadan çare bulunmalı" sözünün haklılığını ortaya koyuyor…