"Havuzun bir kenarına işeyenlerden misiniz? Yoksa işeyenlere aldırm
Noterin keyfi
Bir bahar günü sabahı idi. Noterde evrakımın yazılmasını bekliyordum. Dışarda çok güzel yağmur yağıyordu. Bahar yağmuru havayı iyice temizlemişti. Dışarda hava temiz olunca içerdeki bir kokuyu daha rahat alıyor insan. Burnuma pis bir sigara kokusu geldi. Hemen çevreme bakmaya başladım. Duvarda "Yasal Uyarı; 5727 saylı yasanın gereğince bu alanda sigara içilmez. Cezası 82 lira" diye yazıyordu. İçerideki müşterilere göz gezdirdim. Sigarasını avucu içinde saklayan yoktu. Acaba birisi "Ne olur ne olmaz. Noterde iken deprem falan olur da bu binanın altında kalırsak, son nefesimde sigara olsun" deyip sigarasının dumanıyla yedek bronşçuklarını da doldurup içeri girince salıvermiş miydi? Ama böyle kişilerin üstleri de kül tablası gibi kokar; içeride böyle birisi yoktu. Bankonun arkasında çalışanlara baktım.
"Ateş olmayan yerden duman çıkmaz" derler. Orada da ne ateş vardı, ne duman. Tek bakılacak yer Noter'in odası idi. Oranın da kapısı açıktı, ama noter görünürlerde yoktu. Adamın günahını aldım derken sigara içen noterle göz göze geldim. Noter odasının içinde bir ufak sığınak daha vardı. Kapısı açıktı. Sanırım burası noterin gözden ırak "gaz odası" idi. Noter orada, gözlerden uzak, ama nefese yakın, sigarasını çekiyordu.
Noterde tanık olduğum olay beni lise yıllarıma götürdü. Sigara içenler, yandaki caminin duvarı ile bizim lisenin duvarı arasındaki boşluğu kullanırdı. Müdür Muavini o yana doğru gidince sigaracı arkadaşlar yakalanmasın diye "tıs" sesi çıkarılırdı. Tüm bahçe tıs sesi ile çınlardı. Müdür muavini o bölgeye gittiğinde kimse kalmazdı ortada. Ateş olmazdı, ama duman çıkardı. Havada bir duman bulutu görürdünüz.
Yukarıdaki notere tıs diyen çıkmamıştı. Ama dese de noter istifini bozacak gibi değildi. Beni görünce hiç rahatsız olmadı. Sanki yasal bir hakkını kullanıyordu.
Tüm Gaziantep serbest bölge mi?
İki ay kadar önce Gaziantep'te idim. Akşam yemeği için gidecek bir yer arıyordum. Otelin kapısında konuştuğum kişi "Yakında bir lokanta var. Yemekleri iyidir. Çok kişi de olmaz bu akşam, kafanızı dinlersiniz" dedi. Kaldığım otele yürüme mesafesinde idi. Çıktım gittim. Lokantaya girince sanki herkesin bana burayı tavsiye eden kişiyle konuşmuş olduğuna karar verdim. Çünkü lokanta hınca hınç dolu idi. Demek kebaplar iyi deyip kaldım. Bana son kalan masayı verdiler. Siparişimi verdim. Sanki yan masadakiler benim gelmemi bekliyordu. Hep birlikte sigaralarını yaktılar. Baktım bir ilerideki masada da sigara içiliyor. Garsonu çağırdım. "Benim sigaraya alerjim var. Kapalı alanda sigara içmek yasak değil mi?" dedim. Garson "Burası böyle. Sizin siparişi durdurayım" dedi.
Kalktım, bir taksiye atlayıp bana tavsiye edilen başka bir lokantaya gittim.
Lokanta, tarihi bir mekandı. Büyükçe bir yerdi ve ama bir önceki yer kadar dolu değildi. Beni karşılayan garson bir masaya oturttu. Baktım karşıdaki perdesi açık bölmede bir grup insan yemek yiyor ve içiyor. Ama yalnız içki değildi içtikleri. Sigaralarını da yakmışlardı. Gecenin bir geç saati idi. Yol yorgunu idim. Başka bir lokanta aramaya cesaret edemedim. Garsona siparişimi verdim.
Bir an önce karnımı doyurup kaçmak istiyordum. Yemeğin tam sonuna gelmiştim ki, baktım garsonlardan birisi salonun başka bir köşesine nargile taşıyor. Bana hizmet eden garsona sordum "Bu gördüğüm nargile mi?" . Garson çok pişkin bir biçimde cevap verdi. "Evet, özel bir müşterimize gidiyor. O hep nargile içer" .
Lokantadan çıkarken "Yönetici ile konuşmak istiyorum" dedim. Yönetici, biraz önce sözünü ettiğim, sigara içilen masadan kalkıp geldi. "Kapalı bir mekanda tütün içilmesi yasaya aykırı değil mi? Neden sigara ve nargile içilmesine, izin veriyorsunuz?" dedim. Yönetici çok efendi birisi idi. "Haklısınız" dedi. Sonra da İstanbul'dan gelmiş, sigaradan yakınan ukela(!) müşterisini yolcu edip sigara içilen masasına döndü. O gecenin sonunda şu karara vardım ki, Gaziantep "Tütün ürünlerinin zararının önlenmesi ve kontrolü hakkındaki 5727 sayılı kanunun geçerli olmadığı serbest bölge" idi.
Bir yorum
"Türk gibi başla, İngiliz gibi bitir" derler. Bu deyişin doğruluğuna, yaşamın her aşamasında ülkemizde hep tanık oluruz. Bu, 5727 sayılı kanunun uygulaması da öyle oldu. Yasa çıktığında işler sıkı idi. Ama sonra her şey gibi gevşedi. Tütün ürünlerinin zararlarından korunmak konusunda dünyanın en ileri yasalarından birisi ülkemizde var mı, var; ama kağıt üstünde. Söz konusu yasa her yerde deliniyor ve resmi makamlar buna seyirci kalıyor. Çünkü eminim ki, yasanın uygulanmasını denetleyecek olan kişilerin çoğunluğu da sigara içicisi. Önemli olan, halkın yasaya sahip çıkması. Ama maalesef sigara içmeyenler kendi sağlıklarına sahip çıkabilme bilincine sahip değiller. Sigara içenler saygısız ve fütursuz, resmi makamlar da ilgisiz olunca ortaya böyle ucube durumlar çıkıyor. Aydın'da sigara içilen bir lokantada "kapalı alanda sigara içiremezsiniz" dediğimde garson "Ama onlar size uzak" demişti. "Söylediğiniz, yüzme havuzunun uzak bir kenarına işenebilir" ifadesine eş demiştim ben de.
Şimdi birisini görünce içimden şöyle sormak geçiyor: Havuzun bir kenarına işeyenlerden misiniz? Yoksa işenmesine aldırmayanlardan mı?