"Gazeteler hacim değil, değer yaratmalı..."
Howking'den öğrendiğim genellemeyi bir kez daha anımsadım: "Gerçeklik diye bir şey yoktur; zihni modele göre gerçeklik vardır. Zihni modelinizin varsayımını değiştirirseniz, gerçekliğiniz de değişir..."
Sizlerle gerçekliği konusunda ölçülü kuşku içinde olduğum bir değerlendirmeyi paylaşmak istiyorum. Davos Ekonomi Formu'nda 100 etkili medya lideri arasında gösterilen Jeff Jarvis' in 28 Mayıs 2014 günü gazetemiz DÜNYA' da aktarılan değerlendirilmesi, uzun zamandır ana akım medyaları yaşatmanın gerekçesi olarak ileri sürülen, "içerik kraldır" tezinin tam tersini ileri sürüyor.
Jarvis, "Paylaşmak her şeyden daha önemli değere dönüştü" diyor. Kentleşmenin alabildiğine hızlandığı, toplanmanın yoğunlaştığı ve derinleştiği, insanların gözle ve sözle birbirlerini büyük gözaltına aldığı "hiper bağımlılık koşullarında " hepimizin paylaşmaya, katılıma ve kapsayıcı anlayışa ihtiyacı var.
Ünlü medya lideri, "Paylaştıkça biraz da çoğalıyoruz" diyor; birbirimizi etkilediğimizi ve harekete geçirdiğimizi belirtiyor. Ayrıca, sosyal gazeteciliğin okurun ihtiyacını anlamak olduğunu, geleneksel gazeteciliğin kendini kitleler için ana içerik üreticisi olarak algıladığını, bu algıyı değiştirerek, "bireylere hizmet götüren yeni bir iş modeline geçmek" gerektiğinin de belirtiyor.
Kuşkuya düştüğüm asıl nokta ise "İçerik her yerde, biz içeriği nasıl sunmamız gerektiğini düşünmekten vazgeçip,insanların ihtiyaçlarına cevap vermeliyiz" değerlendirmesi oldu.
Javis, sistemin içeriği hazır hale getirdiğini düşünüyor,"Gazeteler hacim değil, değer yaratmalı" çağrısını yapıyor.
Tam bu noktada "Javis'in zihni modeli doğru varsayımlara dayanıyor mu?" sorusu zihnimi iyiden iyiye kurcaladı... Analitik konusunda çalışanlar, çok genel çizgileriyle analitik 1.0'ı alışkanlıktan analize geçme; analitik 2.0'ı büyük veriyi ehlileştirerek yarar üretir hale getirme, analitik 3.0'ı da bilgiyi içselleştirme yoluyla ürünleri farklılaştırarak rekabet gücü kazanma olarak tanımlıyor...
Hizmet, sunulan maldan ayrı bir olgu değil. Hizmet, üretilen mal bütününün parçasıdır. Üründe kalite yaratmadan, hizmette ilerlemeyi ve gelişmeyi nasıl yaratabiliriz? Kaliteli bir içerik oluşturmadan, her yerde hazır ve nazır olduğu söylenen işimize yarar içeriğe nasıl erişiriz? Bugünün gerçeklerinde bile kaliteli içerik üretmeden, giderek homojenleşen haberimizi kitlelerin güvenini kazanacak "marka ve imajla" desteklemeden sürdürülebilir bir gazeteyi nasıl hazırlarız?
Bir başka açıdan yaklaşan Nöbel Ödüllü yazarımız Orhan Pamuk da "Kısa mesaja dayalı iletişim kurabilirsiniz, ama düşünce üretemezsiniz" genellemesini yapıyor... Öte yandan, yaratıcı insan aklının, öteki bütün girdilerden daha önemli hale geldiğini her geçen gün biraz daha zihinlerimizde netleştiriyoruz. Bu yeni oluşum içinde bir gazete kaliteli içerik yaratamadan, kitlelerin ihtiyacı olan hizmetleri nasıl sunabilir? Bu sorunun tek bir yanıtı var: Bilgi üretimi mekanizmalarının ve iletişim ağlarının,istediğimiz kaliteli içeriği ve onu bütünleyen hizmeti her an elimizin menzilini de hazır tutabileceğine mutlak olarak inanmak...Arka planı olmayan, besleyici kaynaklarda karaşılık bulamayan inançlar sürdürebilir mi?
Aklımızı bir zihni modele emanet etmeden, varsayımları da modelleri enine boyuna sorgulayalım.