"Faiz düşürülse daha iyi olmaz mı sanki?"

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Geçenlerde bir iktisat fakültesi öğrencisinden bir mail aldım. "Faiz mi enflasyondan, enflasyon mu faizden" tartışması öğrenci arkadaşımızın kafasını da epeyce karıştırmıştı belli ki. Ama meylettiği düşünce sanki daha çok siyasilerin dile getirdiği "enflasyonun faizin bir sonucu olduğu" şeklindeki düşünce gibi geldi bana. Mailine telefonunu da eklemişti ve benimle konuşmayı çok istediğini belirtiyordu. Aradım...

"Ben bir akademisyen değilim, bir gazeteciyim, o yüzden sen bu konuda hocalarından görüş alsan daha iyi edersin" dedim. Ama o benim görüşümü öğrenmekte ısrarlıydı.

"Peki" dedim, "Önce sen ne düşündüğünü anlat bana, ben de itirazım varsa söyleyeyim". 

"Hocam" diyerek başladı, ben akademisyen olmadığımı söylememe rağmen. "Hocam, Merkez Bankası faizi düşürse, bankalar da düşürmez mi?" 

Cevap vermeme fırsat bırakmadan devam etti.
"Merkez Bankası faizi düşürdü mü, bankalar da düşürür. Şimdi faiz yüksek olduğu için yatırım yapmayanlar yatırım yapar. Üretim artar, yeni iş sahaları açılır, ülke büyür, gelişir. Hem de enflasyon düşer."

Sanki bir yerlerde okuduklarını ya da sıkça duyduklarını bana satıyor gibiydi...

"Önce gel enflasyondan başlayalım" dedim. "Madem faiz düşünce enflasyon da düşer, peki Türkiye yıllarca yüksek enflasyonla uğraşırken, niye kimsenin aklına faizi düşürüp enflasyon belasından kurtulmak gelmedi?" 

Bu soruma yanıt alamadım. Devam ettim; "Peki yatırım yapmak isteyenler şimdi yalnızca faizin birkaç puan inmesini mi bekliyorlar, tek engel bu mu onlar için" diye sordum. 
"Galiba" diye mırıldandı. Ama belli ki bu konuda pek emin değildi. 

"Gel biraz da farklı pencereden bakalım bu tartışmaya. Faizi hep yatırım yapmaya niyetlenenler açısından ele alıyoruz. Faiz paranın kirası değil mi, yani demek istiyoruz ki paranın kirası ucuzlasın. Peki, ucuzlasın. Örneğin senin ailenin bankada 50 bin lirası var. Kötü günler için saklıyorlar, değerlendirmeye çalışıyorlar. Bu 50 bin liraya yılda brüt yüzde 8 faiz alıyorlar. Yüzde 8 faizden de 1 puan kadar vergi kesiliyor, yani net faiz yüzde 7'nin biraz altına iniyor. Bir yıllık enflasyon kaç, diyelim o da yüzde 7. Yani ailenin bankadaki parasının alım gücü, bir yıl sonra da şimdikiyle aynı. Buraya kadar anlaştık mı?"

"Evet hocam" diye yanıt verdi iktisat öğrencisi genç dostum.

"Devam edelim öyleyse. Varsayalım Merkez Bankası baskılar yüzünden pes ettiği ya da doğru gördüğü için enflasyon yüzde 7 dolayındayken faizi hızla indirdi. Bankalar da kredi faizleriyle birlikte mevduat faizini aşağı çeker mi, çeker. Diyelim mevduat faizi yüzde 8'den yüzde 6'ya indi. Stopaj kesintisini de dikkate alırsak net faiz yüzde 5'e düşer. Şimdi şu soruya yanıt ver bakalım; bankada tuttuğu 50 bin liraya, bir yıl sonra enflasyon kadar bile faiz alamayacak olan ailen ne yapar?
"Enflasyon faizden yüksek olduğuna göre ailem zarar edecektir. Bu durumda parayı bankada tutmaları pek akıllıca olmaz."

"Doğru söylüyorsun, olmaz. En azından 50 bin lira için başka adres aranacaktır, değil mi? Para büyük ihtimalle bankadan çekilir. Ailen o parayla yatırım yapabilir mi, hiç sanmıyorum. Hem miktar yetmez, hem yatırım yapmak apayrı bir yetenek gerektirir. Ailen 50 bin lirayı çekti bankadan. Ya parayı evde yastık altında tutacak, ki bu bankada düşük faiz almaktan daha sakıncalı. Hem hiç getiri yok, hem riskli. Ya da başka bir tasarruf aracına yönelecek. Örneğin döviz alacak, altın alacak, hisse senedi ya da iç borçlanma senedi alacak. Sence ailen ne yapar?"

"Hocam babam döviz tasarrufuna hep sıcak bakmıştır. Hele şimdi bir de dolar yükseliyor ki. Herhalde dolar almayı tercih eder."

"Peki, babanın bir seçeneği daha var. Doları, çok yükseldi, diye almak istemeyebilir, altını da fiyat çok oynak, diye. Baban şunu da yapabilir değil mi; bu parayı ertelediği bazı alımlarda kullanabilir. Belki annen mobilyalar eskidi, diyordur; belki perdeleri yenilemek istiyordur, belki çamaşır makinesi çok ses çıkarıyor artık, yenisini alsak, diye babanı sıkıştırıyordur. Yani bu paranın bir bölümünü sırf faiz indiği için tüketime ayırabilirsiniz. Olabilir, değil mi?"

Genç arkadaşım sessizce dinliyor, adeta sözümü nasıl bağlayacağımı merak ediyordu.

"Şimdi düşün, sizinkiler gibi birçok aile parasını bankalardan çekse ve harcamaya yönelse, talep kaynaklı bir fiyat artışı yaşanır mı, yaşanır. Oluşan tabloya bak! Hani faiz inince bankalar daha çok ve ucuz kredi açacaktı, ama bankaların elindeki kaynak mevduat çekildiği için azalıyor mu, azalıyor. Öbür tarafta piyasada talep arttığı için fiyatlar artıyor mu, artıyor. Hani faiz inince fiyatlar gerileyecekti, tersi olmadı mı?"

"Hocam ben bunu hiç düşünmemiştim."

"Dert etme" dedim, "Bunu senin düşünmemiş olman gam değil, düşünmesi gereken kimler kimler var, onların da aklına gelmiyor bu durum"...      

"Ama bu durum her ülke için geçerli değildir, bunu da unutma" diyerek devam ettim: "Birçok ülkede faiz sıfıra yakın, negatif olanlar bile var. Ama o ülkelerde tüketim patlaması yaşanmıyor. Toplam nüfus açısından bakıldığında bizdeki tüketim sanıldığı kadar çok değil, tüketim eğilimimiz gelişmiş ülkelerin çok gerisinde. O yüzden Türkiye'de tüketim için daha çok yer var, bunu da dikkate al."

"Ve bir not daha" dedim. "Düşük faiz yatırım eğilimini canlandıran tek ve en önemli etkense, faizin bizden çok daha düşük olduğu ülkeler niye yıllardır durgunluk içinde, bunu da sorgula."

Genç arkadaşım telefonu kapatırken, "Aylardır bizi kandırıyorlarmış" diye mırıldanıyordu; ama, kimi kastettiğini anlayamadım.  
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar