"Ekonomik güce kavuşan Türkiye'nin, siyasi imajı AB entegrasyo
"Türkiye önümüzdeki on yıl içinde dünyanın en güçlü 20 ülkesinden biri olacak" diyen Dr. Tertrais, "Türkiye, ekonomik açıdan güçlü bir konumda, fakat sahip olduğu siyasi imaj, Avrupa ile entegrasyonunu destekler nitelikte değil. Türkiye'nin AB ve ABD'nin güvenini kaybetmemesi gerekiyor" yorumlarını yapıyor.
Tahran'ın nükleer programıyla ilgili olarak BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ve Almanya (P5 +1) ile İran arasında Türkiye'nin ev sahipliğinde İstanbul'da yapılan yeni tur müzakerelerde olumlu bir sonuç alınamadı.
Görüşmeleri özetlemek gerekirse, Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, "Ayrıntılı ve yapıcı bir görüşme yapmayı hedeflemiştik, ancak İran tarafı bunun için hazır değil. Kapı hala açıktır ve tercih İran'ın elindedir" derken, İran Milli Güvenlik Yüksek Kurulu Genel Sekreteri ve Nükleer Başmüzakerecisi Said Celili, "Görüşmelerin faydalı olabilmesi için ortak bir mantık olması gerekiyor. Başka bir şey kullanırsanız o diyalog çerçevesinden çıkmıştır, o artık talimata girer" yorumunda bulundu ve diyaloğun mantığa dayalı olması gerektiğini dile getirdi.
Görüşmeler nedeniyle hafta sonu iki günlüğüne İstanbul'da bulunan Ortadoğu ve İran uzmanı Dr. Bruno Tertrais ile toplantıların öncesinde görüşme fırsatı bulduk. Merkezi Paris'te bulunan düşünce kuruluşu Fondation Pour La Recherche Strategique (Stratejik Araştırmalar Vakfı) uzmanlarından Dr. Tetrais, toplantılar başlamadan önce, "Her iki taraf da birbirlerinin yaklaşımlarını izlemeye çalışacaklar. Herhangi bir açılımın mümkün olup olmayacağını sorgulayacaklar. P5 + 1 sadece nükleere odaklanırken; İran daha çok Ortadoğu barışı, güvenlik konularına öncelik veriyor. Aslında bu toplantılar, bir tür ön görüşme. Yakın zamanda olumlu bir sonuç çıkabileceği konusunda çok iyimser değilim" demişti. Nitekim görüşmelerin sonucu da Dr. Tetrais'in dediği gibi oldu.
. "İran, rejime karşı tehlike görmedikçe, zaman kazanmaya devam edecek"
Dr. Tetrais'e göre müzakerelerin sonuçlanamamasının başlıca nedeni, İran'ın zaman kazanmak istemesi. "Nükleer program ilerledikçe, geri dönüş o kadar zor olacak" diyen Dr. Tetrais, İran'ın radikal çözümler almadan önce, elinden geldiğince bu süreci uzatmaya çalışacağını ifade ediyor. Ta ki, kendini zor durumda hissedene kadar.
Dr. Tetrais'e göre, ekonomik yaptırımların iyice katılaşmasının yanı sıra, iç ve dış etkenler nedeniyle rejim tehlikeye girecek olursa, İran kendini zorda hissedebilir.
. "Türkiye kendi nükleer programını geliştirebilir"
İran ve Türkiye ilişkilerine değinen Dr. Bruno Tertrais, bu ilişkilerin kendisini şaşırtan bir yapıya sahip olduğunu ortaya koyuyor ve bunun nedenini şöyle dile getiriyor: "Türk yetkililer İran'dan bahsederken, 'çok önemli komşumuz, ortağımız, dostumuz' tanımlarını kullanıyorlar. Öte yandan, özel görüşmelerde, İran'ın nükleer silahlanmasının iki ülke arasındaki dengeleri bozacağına yönelik endişeler dile getiriliyor. Böyle bir durum yaşandığı takdirde gündeme gelen üç senaryo var. Bunlardan birincisi, Türkiye'nin güvenlik açısından ABD ile yakınlaşması; ikincisi Türkiye'nin kendi nükleer programını geliştirmesi; üçüncüsü ise İran'la yakınlaşmayı tercih etmesi."
Dr. Tertrais,
Türkiye'ye yönelik çarpıcı yorumlar
Peki, Türkiye- İran ilişkilerini şaşırtıcı bulan Dr. Tertrais'in, Türkiye'nin Ortadoğu'da soyunduğu "arabulucu" rolüne; yön değiştirdiği söylenen dış politikasına ve AB ilişkilerine yönelik yorumları neler? İşte Ortadoğu uzmanından Türkiye'ye yönelik satırbaşları:
. Türkiye, dünyanın en güçlü 20 ülkesinden biri olacak: "Türkiye, AB karşısında eskiden sahip olmadığı bir güce sahip. Bu güç, sahip olduğu ekonomik büyüme. Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkılırken gündeme gelen öncelikli üç konu, büyük nüfus; fakir nüfus ve müslüman nüfus idi. Fakirlik bugün söz konusu değil. Öte yandan, Türk dış politikasının batından, doğuya gittiği yorumlarına katılmıyorum. Çok daha karmaşık bir yapı söz konusu. Türkiye, önümüzdeki 10 yıl içinde dünya genelinde ekonomik ve siyasi açıdan en güçlü 20 ülke arasında yer alacak.
. Türkiye'nin siyasi imajı, AB üyeliğini desteklemiyor: "Siyasi ve dini açıdan bakıldığında, Türkiye'nin batı demokrasisinden uzaklaştığını izliyoruz. Türkiye, ekonomik açıdan çok daha iyi bir yerde, ordunun rolü sınırlandı, fakat Türkiye'nin sahip olduğu siyasi imaj, Avrupa ile entegrasyonunu destekler nitelikte değil. AB ve ABD'de Türkiye'deki siyasi gelişmelere yönelik endişeler mevcut."
. Türkiye, ABD ve AB'nin güvenini kaybetmemeli: "Türkiye'nin 'komşularla sıfır sorun' politikası konusunda çekincelerim var. Herkesle iyi geçinmeye çalışan birisi, sonunda kimseyle iyi geçinemeyebilir. Örneğin İsrail ile ilişkilerde yaşanan gerginlik, Türkiye'nin bölgedeki arabuluculuk kapasitesinin bir bölümünü yok etti. Türkiye'nin bölgede etkili olabilmesi için AB ve ABD'nin güvenini kaybetmemesi gerekiyor."
. Demokrasi ve İslam uyumsuz değil: "Demokrasi ve İslam arasında uyumsuzluk yaratacak hiçbir konu yok. Türkiye, müslüman çoğunluğa sahip, demokratik bir ülke. Bu noktada önemli olan İslam'ın toplum tarafından nasıl yaşandığı ve İlam ile demokrasi arasındaki ilişkinin siyasi irade tarafından nasıl görüldüğü."
İran nükleer krizinde yedinci yıl
İran nükleer krizi yedinci yılına girdi. İran, Ağustos 2005'te İsfahan'da nükleer faaliyetlerine yeniden başladı ve 2006 yılında nükleer silahların yayılmasının önlenmesini öngören anlaşmanın (NPT) ek protokolünü uygulamaya son verdi. İlk uranyum zenginleştirmesini (yüzde 3,5) yaptığını duyuran İran'a, BM tarafından ekonomik yaptırımlar kondu. İran'ın, 2010 yılının Şubat ayında Natanz'da yüzde 20 oranında uranyum zenginleştirmeye başlaması uluslararası tepkileri artırdı. Türkiye, İran ve Brezilya'nın, geçen yıl mayıs ayında Türkiye'de uranyum değiş tokuşuyla ilgili önerdiği Tahran mutabakatı sıcak karşılanmadı. BM, geçtiğimiz sene Haziran ayında aldığı kararla İran'a yaptırımları genişletti. 14 ay kesilen görüşmeler, Aralık 2010'da Cenevre'de yeniden başladı.
Tunus sonrası, bölge yönetimlerinde sertleşmeler yaşanabilir
Dr. Bruno Tertrais'e yönettiğimiz bir diğer soru da Tunus'da sona eren Bin Ali döneminin ardından, ülkeyi ve bölgeyi bekleyen gelişmelerin neler olacağı yönündeydi.
Dr. Tertrais, Tunus'ta yaşananların uzun vadede olumlu gelişmeleri beraberinde getireceğini söylerken, kısa vadede bölge yönetimlerinde, benzer bir olay yaşanmasını engellemek endişesiyle, sertleşmeler yaşanabileceğini düşünüyor.