"Dolaylı vergiler" nereye kadar?

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

 

 

Geçen hafta François Hollande 2013 Bütçesini parlamentoya sunarken gelir vergisi oranlarında da önemli artışları yasalaştırdı. Artık geliri 150,000 euro'nun üzerinde olan Fransız vatandaşları %45, 1 milyon euro'nun üzerinde olanlar ise %75 oranında vergi ödemek durumundalar. Bu şekilde Hollande önümüzdeki sene Avrupa Büyüme ve İstikrar Paktının üye ülkeler için koyduğu %3 oranındaki Bütçe Açığı hedefini tutturmayı planlıyor. Vergi artışları senelik 20 milyar euro bir gelir yaratırken, 10 milyar euro kadar da harcamalardan kesinti yapılması söz konusu. Piyasalar bu gelişmeyi gayet olumlu karşıladılar. Zaten Hollande'ın iktidara gelmesinden beri düşme eğilimi içinde olan Fransız devlet tahvillerinin Alman devlet tahvilleri ile olan faiz farkı %0.75'in altına gerilemiş bulunuyor (Bir ara, bu fark %2'ye kadar açılmıştı.)

Fransa'da olduğu gibi zengin kesimden alınan vergi oranlarında artış yapılması konusunda Başbakan Erdoğan'ın fikri sorulduğunda "Neden olmasın?" şeklinde bir cevap verdiği medyada yer aldı. Ancak, gelgelim ki, sonuçta kötüleşen Bütçe dengelerini kurtarmak her zaman olduğu gibi "dolaylı vergi" artışlarına kaldı. Türkiye'nin Bütçe yapısının kanayan en önemli 2 yarasından biri olan "dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki anormal yüksek payı" (diğer kanayan yara ise sosyal güvenlik açıkları) bu son zamlardan sonra, ister istemez daha da yükselecektir. (Gelişmiş ülkelerde dolaylı vergilerin bütçe gelirleri içindeki payı %30 civarındayken, Türkiye'de bu oran %60'a yaklaşmaktadır.)

ÖTV ve KDV gibi "Dolaylı Vergiler"in payının yüksek olması 4 sebepten son derece sakıncalı olmakta:1- Bu tip vergiler harcama yapan her kesimden eşit oranda alındığı için gelir dağılımını ciddi şekilde bozmaktadır. 2- Son gelişmelerden de görüldüğü gibi Bütçe gelirlerinin ekonomik konjonktüre hassasiyetini hem hızlandırmakta, hem de artırmaktadır. 3- Pek çok üründe anormal yüksek vergi uygulaması kaçakçılığı teşvik etmekte ve ister istemez bu tip kanundışı faaliyetleri artırmaktadır. 4- Daralan bir ekonomide doğrudan orta sınıf (yani tüketici kesim) üzerinden alınacak bu tip vergilerin, arzu edilen ekonomik canlanmayı sağlamayacağı, ve hatta durgunluk eğilimini artıracağı muhakkaktır.

Bu son noktayı biraz daha irdelersek, Fransa'nın bulunduğu ekonomik konjonktür içerisinde zengin kesimden alınan vergileri artırarak son derece akılcı bir politika izlediğini kabul etmemiz gerekir. Durgunluk ortamlarında orta sınıfın daha fazla gelir kaybına uğramaması ve ekonominin tüketim tabanını kaybetmemesi önemli bir öncelik olmalıdır. Zengin kesimin tüketim talebi ise oransal olarak orta kesimden çok daha düşüktür. Kaldı ki, son küresel krizin en temel sebeplerinden biri de gelişmiş Dünya'da orta ve zengin sınıflar arasındaki gelir açıklığının iyice artmış olmasıdır. Ancak, Fransa tarzı bir çözümün, Türkiye'yi bir kenara bırakalım, Dünya'nın pek çok gelişmiş ekonomisinde bile kolay kolay uygulanabilecek bir yöntem olduğunu da söyleyemeyiz doğrusu. Fransa sadece Sosyalist Parti nezdinde değil, toplu olarak da (özellikle Anglo-Sakson ekonomilerine kıyasla) daha sosyal ve paylaşımcı bir kültüre sahip. Bu nedenle, Hollande'ın vergi artışları bir-iki ayrık ses dışında Fransa toplumu tarafından ekseriyetle benimsendi.

Esasen, ABD'nin böyle bir vergi reformuna diğer ülkelerden bile çok ihtiyacı var. Unutmayalım ki krizin temel sebeplerinden biri gittikçe daha az gelire sahip olan Amerikan orta sınıfının son 20 yılda aşırı şekilde borçlandırılmak suretiyle tüketimin canlı tutulmaya çalışılmasıydı. (Daha 2000 yılında ABD milli gelirinin %65'i civarında olan işçilik ücretlerinin payı günümüzde %58'e düşmüş bulunuyor.) Ancak orada iktidarda ortanın (hafif) solu sayılabilecek bir parti olmasına ve Warren Buffet gibi bir şahsiyetin çıkıp açık açık "zenginlerden fazla vergi alınsın" şeklinde beyanatlar vermiş olmasına rağmen, sistemin siyasi, kültürel ve ideolojik yapısı böyle bir tedbir alınmasına müsade etmemektedir. ABD ekonomisinin ileriye dönük en büyük handikapı da budur aslında.

Türkiye'ye geri dönersek, bizim problemimiz zengin kesimden daha fazla vergi alınması değil, hâlâ kayıtdışının kayıt altına alınamaması ve yeterli bir vergi tahsilatı altyapısının kurulamamış olması. O zaman da bozulan bütçe dengelerini tutturmak için her zaman olduğu gibi (bize kısmen enflasyon artışı olarak dönecek olan) "dolaylı vergilere abanma" seçeneği kalıyor. Ancak, yukarıda da değindiğim gibi, bulunduğumuz ekonomik konjonktür itibarıyle bu son zamların zamanlamasının iyi olduğunu söylemeyiz doğrusu! 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019