"Dolar aşağı-cari açık yukarı" durumu bu yıl da bozuluyor; kur

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Döviz kurunun seyri ya da başka bir ifadeyle Türk Lirası'nın değeri ile cari işlemler dengesi arasında bir anlamda klasikleşmiş bir denge var. Dövizin Türk Lirası karşısında değer kazandığı dönemlerde daha az dış ticaret açığı veriyor, bağlı olarak daha az cari açıkla karşı karşıya kalıyoruz. Tersi olduğunda, yani Türk Lirası değer kazandığında bu kez ithalat artıyor, cari açık da tırmanışa geçiyor. Döviz olarak, ticaretimizde en çok kullanılan doları esas almayı uygun gördüğümüzü belirtelim.

2003-2010 dönemini kapsayan sekiz yılda bu klasik denge bir kez bozuldu. 2006 yılında 2005'e göre hem dolar kuru arttı, hem de cari açık. 2005'te yıl ortalaması olarak 1.3408 düzeyinde bulunan dolar kuru 2006'da 1.4311 olarak gerçekleşti. Kurdaki bu değişime karşılık cari açık da 22.3 milyar dolardan 32.2 milyar dolara yükseldi.

İşte döviz kuru-cari açık ilişkisinde gözlenen denge bu yıl da bozulacak gibi görünüyor. Bozulacak gibi görünüyor, diyoruz; çünkü ilk dört ayda geçen yılki ortalamanın üstüne çıkan ortalama dolar kurunun, bu yılın ortalamasında 2010'un altında kalma olasılığı, az da olsa, elbette var. Ancak, cari açıkta böyle bir olasılıktan söz etmek mümkün değil.

Dolar kurunun ilk dört aydaki ortalaması 1.5567 oldu. Geçen yılın tümündeki ortalama kur ise 1.5004 düzeyindeydi. Yani, bu yılın ortalaması geçen yılın altında kalabilir. Ne var ki, ilk dört aydaki 1.5567'lik ortalamanın, yılbaşından geçen hafta sonuna kadar olan dönemde 1.5628'e yükseldiği göz önünde bulundurulursa, yani yönün yukarı olduğu dikkate alınırsa, geçen yılki ortalamanın altında kalmanın pek de mümkün olmadığı söylenebilir.

Hem kur, hem açık artacak

Dolayısıyla, son sekiz yılda yalnızca 2006'da gerçekleşen hem dolar kurunun, hem cari açığın artması durumu, bu yıl bir kez daha yaşanacak. Üstelik bu yıl cari açıktaki artış rekor kıracak, bundan da pek kaçış yok.

2003-2010 döneminde dolarda en keskin çıkış ve cari açıkta en keskin düşüş 2009 yılında gerçekleşti. Dolar kuru 2009 yılında 2008'e göre yüzde 20 artış gösterdi. 2009 yılının cari açığı ise 2008'e göre tam üçte iki oranında geriledi.

Cari açıkta rekora gidiliyor

Cari açığın bu yıl Cumhuriyet tarihinin rekorunu kıracağı belli de, hangi düzeye çıkılacağı tam kestirilemiyor. 2011 yılında ithalatın 260, ihracatın 140, dış ticaret açığının 120 milyar dolar olabileceğini, buna göre cari açığın da 80 milyar dolar civarında gerçekleşebileceğini ilk olarak 3 Mayıs'ta yazmıştık. O tarihte dış ticarette henüz üç aylık, cari işlemler dengesinde iki aylık veriler belliydi.

2011 yılı cari açığının 80 milyar dolar olabileceğini yazdığımız yaklaşık iki ay önce bu tahminimizi abartılı bulanlar oldu. Ama daha sonra açıklanan mart ve nisan aylarının rakamlarıyla dört ayda yaklaşık 30 milyar dolar açık verilince ve nisan itibariyle yıllık açık 63 milyar doları aşınca 80 milyar zihinlerde daha fazla yer etmeye, giderek daha fazla "taraftar" bulmaya başladı.    

Hem zaten son dönemde hız verilen önlemlerin amacı da bu değil mi… Özellikle BDDK'nın aldığı önlemler… Tüketici kredilerini pahalı hale getirmek suretiyle talebi azaltmak, bu sayede de ithalatı ve cari açığı aşağı çekmek; tüm amaç bu. İlk etkiler de görülüyor; bazı bankalar tüketici kredilerinin faizini artırmaya başladı bile. Ancak, faizdeki bu artışlar, ithalatın ve cari açığın artış hızında belirgin bir yavaşlama sağlayacak boyutta bir tüketim azalması sağlayabilecek mi, şimdiden bir yargıda bulunmak pek kolay değil.

Dört aylıkların söylediği

2003-2010 yıllarının ilk dört aylık dönemlerinde verilen cari açığın, söz konusu yılların tümünde verilen açık içindeki payı yıldan yıla çok büyük farklılıklar gösterdi. İlk dört ayın yıllık içindeki payı en yüksek düzeye yüzde 51.8 ile 2003 yılında çıktı; en düşük pay ise yüzde 25.1 ile 2009 yılında oluştu.

Söz konusu sekiz yılın ağırlıklı ortalamasına göre ise ilk dört aylık açığın yıllık açıktaki payı yüzde 36.4 düzeyinde. Bu yıl ilk dört ayda 29 milyar 642 milyon dolar olan cari açığın da, yıllıkta geçmiş sekiz yıl ortalamasında olduğu gibi yüzde 36.4 pay aldığını varsayarsak, yılın tümü için bizi 81.4 milyar dolarlık bir açık bekliyor demektir. Yuvarlayalım rakamı, 2011 yılı açığı 80 milyar dolar olacaktır.

Ancak, son dönemde alınan önlemler tahminlerden öte etki eder ya da bu önlemler daha da sıkılaştırılır veya yeni yeni uygulamalara gidilirse elbette 80 milyar doların altına inilmesi de söz konusu olacaktır.

Ne var ki, fazla da hayale kapılmamak gerekiyor. Cari açık nisan sonu itibariyle zaten 63.4 milyar dolar düzeyinde. 80 milyar dolara yalnızca 16.6 milyar kalmış.

Geçen yıl ilk dört ayda 13.9 milyar, son sekiz ayda 33.8 milyar dolar açık vermiştik.

Bu yıl ise ilk dört ayda 29.6 milyar dolar açık verdik. Son sekiz aydaki açık 50.4 milyar olursa, yıllık açık 80 milyarı bulacak.

İlk dört aydaki açık geçen yıla göre yüzde 113 oranında 15.7 milyar dolar arttı. Son sekiz ayda bu yıl 50.4 milyar açık verirsek, geçen yılın aynı dönemine göre yalnızca yüzde 49 artış olacak, açığın miktarı da 33.8'den 50.4'e çıkarken yalnızca 16.6 milyar dolar artacak.

Geçen yıla göre, ilk dört ayda yüzde 113 olan artış hızını son sekiz ayda yüzde 49'a indirmek; ilk dört ayda 15.7 milyar dolar olan farkı da son sekiz ayda 16.6 milyar dolarda tutmak çok büyük bir başarı. Kaldı ki, bu başarı sağlansa bile 2011 yılının cari açığı 80 milyar oluyor…

Teknik analiz gibi…

Cari dengenin gelecekte nasıl bir yön izleyeceğine ilişkin bu değerlendirmemiz, daha çok hisse senetleri için yapılan teknik analize benziyor. Beklenen gidişatı tersine çevirebilecek gelişmeler de hiç olmaz değil elbette. Örneğin TL çok hızlı bir şekilde değer yitirirse… Ne bu düzeyde ithalat yapılır, ne bu kadar cari açık verilir.

Ancak, Türkiye'nin 1994 ve 2001'deki gibi kendi ayağına kurşun sıkacağını ve kendi kendine ekonomik krizler yaratma "becerisi" göstereceğini kimse beklemiyor. 2008 sonunda patlak veren küresel kriz benzeri krizler karşısında ise yapılabilecek pek bir şey yok; hem bu tür krizler yalnızca bizi de etkilemiyor.

Açık daha da artarsa ne olur?

Cari açığın artmasından çok korkuyoruz. Ama neden? Bazıları halen "ya finanse edemezsek" sakızını çiğnemeye devam ediyor: "Açık verip verip ya bir gün finanse edemezsek ne olacak…" Onlara söyleyecek pek bir şeyimiz kalmadı. Ama bu görüşü savunanlardan cari açığın finanse edilemediği bir tek ay göstermelerini çok isteriz doğrusu.

Sahi cari açık daha da artar, 80 milyarı aşar, örneğin 100 milyara ulaşırsa, ne olur ki… Hep açığa odaklanıp, detayları gözden kaçırıyoruz. Bu açığın oluşmasını sağlayan döviz girişi doğrudan yatırımlar için olsa, sorun yok. Ama biliyoruz ki doğrudan yatırımlar artık çok az. Gelen para, özellikle kamu kağıtları için getirilen para. Bizde faiz halen çok çok iyi, yabancı için kur riski doğuracak TL'nin değer yitirmesi olasılığı çok az, öyleyse para getirilebilir.

Para ürkektir, denir ya, bir gün yabancı çıkmak isterse iki gerçekle karşı karşıya kalırız. Kamu kağıtlarının faizi ve döviz hızla yükselebilir. Yükselir, demek zor; çünkü artan faizli kamu kağıdını satmak, yani bu kağıdı düşük fiyattan satmak, bir de dövize dönerken yüksek kurdan döviz almak yabancının işine hiç gelmez. Dolayısıyla, Türkiye'deki sıcak paranın büyüklüğü bazı yönlerden dezavantaj gibi görülüyorsa da, yabancının elinin değil, gövdesinin taşın altında olması açısından olumlu da sayılabilir.

Soldan sağa 80 milyar, sağdan sola 80 milyar!
 DolarCari denge (Milyon $)Dört ay/
 kuruYıllıkİlk dört ayyıllık (%)
20031,4931-7.515-3.89551,8
20041,4223-14.431-6.96448,3
20051,3408-22.309-8.33037,3
20061,4311-32.249-12.50538,8
20071,3015-38.434-12.83933,4
20081,2929-41.959-17.59141,9
20091,5471-13.991-3.51725,1
20101,5004-47.639-13.86329,1
2011-41,5567 -29.642 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar