"Diktatör rejimlerde ekonomik büyüme olmaz; göstergeler çarpıtılmış

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

"Diktatörlerin hüküm sürdüğü ülkelerde, ekonomik yolsuzluk, siyasi yolsuzlukla birleşiyor ve ülkeyi dibe çekiyor" diyen Prof. Mallat, "Sağda solda "kaplanlar" benzetmelerini duysak da, ekonominin büyüdüğüne dair göstergeler, ahlaksız yöneticiler tarafından çarpıtılmış rakamlardır" yorumlarında bulunuyor.

Lübnanlı hukuk profesörü Chibli Mallat, Ortadoğu merkezli uluslararası sivil toplum kuruluşu "Right to Nonviolence" Başkanı ve Harvard Üniversitesi İslami Hukuk Çalışmaları öğretim görevlisi. 2006 yılında Lübnan'daki başkanlık seçimlerinde adaylığını koyan Mallat, İslam hukuku konusunda çok önemli bir isim. 

Ortadoğu'da yaşanan olayların temelinde diktatör rejimlerin olduğunu söyleyen Prof. Mallat, "Diktatörlerin hüküm sürdüğü ülkelerde, ekonomik yolsuzluk, siyasi yolsuzlukla birleşiyor ve ülkeyi dibe çekiyor. En iyi insanlar ülkeyi terk ediyor. Altyapı çöküyor, ticaret çarpıklaşıyor, iş dünyasını ise tamamen hükümetle ilişkiler belirliyor. İlişkileri iyi olanlar, zenginleşiyor. Sağda solda 'kaplanlar' benzetmelerini duysak da, diktatörlüklerde ekonomi her zaman kötüye gider. GSYİH'nın yılda yüzde 5 veya 10 büyüdüğüne dair ekonomik göstergeler tamamen içi boş rakamlardır, çünkü bu büyüme asla toplumun geneline etki etmez. Rakamlar, ahlaksız yöneticiler tarafından çarpıtılmış rakamlardır" diyor.

Mallat'a Ortadoğu'yu bekleyen riskleri, batının bölgedeki gelişmelere nasıl baktığını ve bundan sonra neler olacağını sorduk. İşte cevapları:

. Tunus ve Mısır'da yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce halkın ayaklanmasına temel neden neydi? Özgürlük? Fakirlik?

Tarihi olaylar yaşandı. Tunus ve Mısır'da yaşananlar, iki diktatörün barışçı halk hareketi tarafından ihraç edilmesi olarak görülmeli. Tabii ki her devrimde olduğu gibi, yaşanan olayların nedenleri tarihçiler tarafından kalın kitaplarda anlatılacak. Her iki ülkeyi de aynı kıvılcımın harekete geçirdiğini düşünüyorum: Mısır'da, geçtiğimiz Haziran ayında ölüne dek dayak yiyen Halid Said ve 25 Ocak 2011'de başlayan devrim hareketi. Tunus'ta ise aralık ortasında polis tarafından aşağılanan ve sonrasında kendini ateşe veren Muhammed Bouazizi. Dolayısıyla, fakirlik, acımasızlık, insan onurunu hiçe sayan devlet, ihlal edilen temel insan hakları gibi çok neden var.

. Bu gelişmeler bölgenin geleceğini nasıl etkileyecek?

Şu ana kadar son derece olumlu etkilerini görüyoruz. Tunuslular, Mısırlılar, Ortadoğu'daki herkes ve tüm dünya olup bitenlerden gurur duyuyor. Bundan sonra neler olacağını bilemeyiz, fakat ne olursa olsun, kimse barışçı bir hareketin, kötülüğü ün salmış diktatörleri devre dışı bırakma başarısını gösterdiğini inkar edemez.

. Geçmişte her zaman bir "umut ülkesi" olarak değerlendirilen Mısır, bugün küresel ekonomiye en az entegre olabilmiş ülkelerin başında geliyor. Sizce nerede yanlış yapıldı?

Her şeyin sorumlusu diktatörlük. Diktatörlerin hüküm sürdüğü ülkelerde, ekonomik yolsuzluk, siyasi yolsuzlukla birleşiyor ve ülkeyi dibe çekiyor. En iyi insanlar ülkeyi terk ediyor. Ülkede kalanlar ise ya işsizler ya da çok kötü şartlarda çalışanlar oluyor. Altyapı çöküyor, ticaret çarpıklaşıyor, iş dünyasını ise tamamen hükümetle ilişkiler belirliyor. İlişkileri iyi olanlar, zenginleşiyor. Sağda solda "kaplanlar" benzetmelerini duysak da, diktatörlüklerde ekonomi her zaman kötüye gider. GSYİH'nin yılda yüzde 5 veya 10 büyüdüğüne dair ekonomik göstergeler tamamen içi boş rakamlardır, çünkü bu büyüme asla toplumun geneline etki etmez. Rakamlar, ahlaksız yöneticiler tarafından çarpıtılmış rakamlardır.

. Batı dünyasının bu gelişmelere bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Fransız Dışişleri Bakanı, protestocuları bastırmak üzer Tunus polisine yardım etmesi için kendi polisini göndermeye hazır olduğunu açıkladı.  ABD Başkan Yardımcısı ise Mübarek'in diktatör olmadığını düşünüyor. Ortadoğu'daki diktatörlere 30 yıldan bu yana açık destek veren tüm bu liderler, laflarını yutmak zorunda kaldılar. Şu anda ise daha farklı bir tavır sergiliyorlar. Sarkozy dersini hızlı bir şekilde aldı ve Mübarek'e ilk karşı çıkanlar arasında yerini aldı. ABD Başkanı Obama'nın ise hikayenin doğru tarafında olduğunu düşünüyorum. Mısır'da olaylar ilk cereyan verdiğinde, kendisine bir açık mektup yazmış, Haziran 2009'da İran'daki fırsatı kaçırdığını dile getirmiştim. 2011'de ise Mısır fırsatını kaçırmadı. Danışmanlarının ve yardımcılarının öğütlerine rağmen, kalbi ve talimatları doğru yönde oldu. Bu sayede "Obama'nın barışçı dış politika doktrini"ne uyum içinde yeni bir ve ilginç bir doktrin yarattı.  

. Mübarek'in sonu de Bin Ali'den farklı olmadı. Şimdi ne olacak?

Her ikisinin de tutuklanıp, yargılanacaklarını umuyorum. Bin Ali için uluslararası tutuklama emri var. İsviçre ve İngiltere Mübarek'in banka hesaplarını dondurdular. Tüm bu gelişmelerin ciddi ve şeffaf bir şekilde izlenmesi ve sahip oldukları zenginliğin bir bölümünün Tunus ve Mısır'daki madur ailelere verilmesi gerekir. Yaşanan olaylar sırasında Mısır'da 300, Tunus'da 200 kişi hayatını kaybetti. Dünya genelinde barışı savunan bizler de Mısır ve Tunus halkına elimizden gelen yardımı yapmaya hazırız. 

. Bölgede barış ve istikrarın sağlanması için öncelikli yapılması gerekenler neler?

Ortadoğu'nun barışçı devrimi yürüyüşüne başladı. Bu devrimin Yemen, İran, Suriye, Filistin, Bayreyn gibi her yerde başarılı olmasını umuyorum. Bunun gerçekleşmesi için özgür ve sorumluluk sahibi kurumlara ihtiyaç var. Yeni nesiller bu devrimin meyvelerini alacak. Mısır ve Tunus'ta seçilecek yeni liderler, bu değişimi başlatabilirler.

Chibli Mallat'tan Barack Obama'ya açık mektup

Prof. Mallat, "barışçı davranarak, doğru yolu seçti" dediği ABD Başkanı Barack Obama'ya Mısır'da yaşanan olaylar sırasında açık bir mektup yazmış. "Dünya tarihi ile randevunuz" başlıklı bu mektuptan bazı dikkat çekici satır başlarına bakmakta fayda var:

. İki yıldan az bir süre içinde, yine tarihle bir randevunuz var. 2009 yazında Tahran'da bu fırsatı kaçırdınız. 1978, 1953 ve 1945 yıllarında, demokratik ABD'nin petrol uğruna Ortadoğu'nun geleceğini feda etmiş olduğu gibi. Şimdi sizin zamanınız. Bizim yanımızda olduğunuzu biliyoruz, değişim çağrınızı duyduk. Sizden asla özgürlüğümüzü garanti altına almanızı istemedik, fakat diktatörlerimiz, petrol, terörizm, komünizm ve istikrar uğruna barışçıl değişimi engellemek için size güvendiler. Geldiğimiz noktaya bir bakın. Şimdi dinlemek zorundasınız, çünkü dünyada barışın geleceği sizin ellerinizde.

 Başkan Obama, bu sizin dünya tarihi ile randevunuz; başkanlığınızın Amerikan halkına sunduğu "Martin Luther King" zamanının küresel karşılığı. Washington'da barışçı hareketin başarılı olduğunu duymaya ihtiyacımız var, çünkü buna Sudan'da, İsrail'de, Gazze'de, Suudi Arabistan'da, İran'da, Suriye'de ihtiyacımız var.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar