"Büyümede yavaşlama" senaryoları rafa mı kalkıyor?
Serhan Yenigün / Finansinvest
Temmuz ayı boyunca ABD bilançolarına odaklanan piyasalar, bilançoların geri kalmasıyla tekrar makro ekonomi odaklı gelişmelere yoğunlaşıyor. Ancak, bu alanda işlerin pek de yolunda gittiği söylenemez. Her ne kadar piyasalar şimdilik konuya temkinli yaklaşıyor olsa da, gelişmiş ülke ekonomilerinde büyümelerin hız keseceği algısı giderek daha fazla taraftar kazanıyor. Bu durumun nedenlerini kısaca özetlersek, 2008-2009 kriz döneminde acil çözüm üretme amacıyla tercih edilen yüksek harcama tedbirleri, bugüne geldiğimizde karşımıza yüksek bütçe açıkları olarak çıkıyor. Bu açıkların kapatılması ise yeni bir mücadele alanı. Tercih edilen ilk önlem ise harcamaları kısmak (yani kemer sıkmak). Ancak, harcamaların kısılması büyüme momentumunun zayıflaması ve yılın kalan kısmında beklenenin altında bir makro ekonomik performans yakalanması riskini doğuruyor. Bu durumu kısaca "büyümelerde yavaşlama" şeklinde isimlendiren piyasalar, 2010 başında satın aldıkları güçlü büyüme (veya toparlanma) hikâyesinin rafa kalkmasından endişe ediyor.
Yukarıdaki paragrafta, yazının başlığı ile uyumsuz görünen son cümlenin ardından şunu söylemek istiyoruz. Bize göre asıl dikkat edilmesi gereken "büyümede yavaşlama" senaryolarının çok abartılmış olabileceği. Her ne kadar kemer sıkma önlemleri kamu harcamalarının kısılacağını kesinleştirse de, bugüne kadar elde edilen makro veriler bu durumun henüz başladığını bile teyit edemiyor. ABD'de, Avrupa'da ve Asya'da (hatta Türkiye'de de) son üretim ve büyüme göstergeleri ekonomilerde toparlanmanın rayında gittiğine ve yavaşlamanın en mülayim ifade olarak kabul edebileceğimiz "yumuşak iniş" şeklinde dahi ifade edilemeyeceğine işaret ediyor. Senenin ilk iki çeyreğinde küresel çapta elde edilen büyümelerin ikinci yarıda daha sınırlı kalacağı yaklaşık olarak altı ay öncesinden bile tahmin edilen ve fiyatlanan bir gelişme iken, bundan sonraki aylarda büyüme rakamlarının göreceli düşük kalmasını "büyümede yavaşlama" şeklinde isimlendirmek doğru olmayacaktır. Bununla beraber, mevcut makro verilerin henüz tehlike çanları çalmaması, yavaşlama beklentilerinin haksız çıkacağının garantisi olarak kabul edilmemeli. Yatırımcıların risklerin daima farkında olarak birikimlerini yönlendirmesi en akılcı yaklaşım olacaktır. Bu yazı ile dikkat çekmeye ve uyarmaya çalıştığımız husus, medyada manşetlere kadar taşınan "büyümede yavaşlama" senaryolarının yanlış alarm olabileceğidir.