"Bu tavuk suyundan yeni bir çorba çıkmaz"

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Hani futbol karşılaşmaları öncesi yapılan "müthiş" bir değerlendirme vardır ya; "Bu maç üç ihtimalli" diye. Şu saat itibariyle FED'in iki ihtimalli kararını da artık biliyoruz. (Ama bu satırları yazarken, ne karar alınacağını tabii ki bilmiyorduk.) Bugün ve önümüzdeki birkaç gün boyunca yoğun biçimde FED'in faizi artırdığını ya da sabit tuttuğunu konuşuyor, değerlendiriyor olacağız. 

Faizin aynı düzeyde bırakılması ihtimalinin çok güçlü olmadığı dile getirilmekteydi. Ağırlıklı görüş, faizin artırıldığı. Ama ne kadar; 0.25 puan mı, yoksa daha mı fazla, örneğin 0.5 ya da 1 puan mı? Bu konudaki ağırlıklı oranın da 0.25 puan olduğunu belirtmek gerek.

İki yılı aşkın süredir, özellikle de son bir yıldır "Oldu olacak, eli kulağında" diye nitelenen FED'in faiz kararından bize ne düşecek, bizde piyasalar bundan nasıl etkilenecek veya etkilenecek mi, soru bu.

Şimdiye kadar hep FED'in kararının tüm dünyayı olduğu gibi bizi de olumlu ya da olumsuz yönde derinden etkileyeceği varsayıldı. Ama birincisi, bu etki artık fiyatlara büyük ölçüde yansıdı. Dolayısıyla öyle 0.25 puan dolayındaki bir artış kimse için şaşırtıcı değil ve piyasaları da fazla etkilemeyecek.

İkincisi de yalnızca bizi ilgilendiren başka bir boyutun varlığı. FED bizi artık öyle sanıldığı kadar fazla ilgilendirmiyor ki... Bizi özünde faiz çok ilgilendirmiyor ki artık... 

Ekonomiyle doğrudan ilgili olmayan bir dizi gelişmenin cenderesine girmiş durumdayız. 1 Kasım'da sandıktan AKP zaferle çıktı da piyasaların coşkusu uzun soluklu olabildi mi? Saman alevi gibi bir coşku yaşandı yalnızca. Neden, diye düşünmek gerekmez mi? Çünkü, iç güvenlik ve dış politika açısından, ekonomik anlamda uzun bir coşku yaşanmasına fırsat vermeyecek bir girdabın içindeyiz.   

Varsayalım tümüyle biz haklıyız; ama ortada bir gerçek var. Suriye ile sorun yaşıyoruz, Irak'la yaşamaya başladık, İran'la bir gün iyi bir gün kötü ve tabii ki Rusya. Bunlar siyasi sorunlar olarak başlıyor, haliyle ekonomiye sirayet ediyor. Bazı komşu ülkelerin siyasi kaos yaşıyor olmaları ve ekonomilerinin güçsüzleşmesi bile yeterince sıkıntı bizim için, şimdi buna bir de ikili ilişkilerdeki sorunlar ekleniyor.

Ya yurtiçinde olanlar... Ülkenin güneydoğusunda dağdan kent merkezlerine inmiş bir terör ve sokağa çıkma yasakları... Bunlar rutinimiz olmuş adeta. En kötüsü de bu. Toplu olmadığı takdirde şehit haberlerini haber bile saymaz hale gelmiş gibiyiz. 

FED'in çok önemi kaldı mı?

Böylesi bir ortamdayız, tüm dikkatimizi aslında içeriye çevirmişiz; göz ucuyla da FED'e bakıyoruz. Zaten kanıksanmış olan FED'in faiz kararı tabii ki önemli, artış olsa da, sabit tutulsa da. 

Ama bizim için bu artık ikinci planda kalan bir konu. Türkiye, kendi sorunları yüzünden FED'in kararından etkilenme anlamında diğer ülkelerden epeyce ayrışmış durumda. Yani, FED faizi artırsa ne olur, artırmasa ne olur; adeta bu duruma geldik. 

Tamam, faiz artarsa Türkiye'ye daha az para gelir, böyle olunca kurlar yükselir, kabul. Ama FED'in faiz artıracağı dün ortaya çıkmış ve bugün fiyatlara yansımış bir durum değil ki zaten. 

Dolayısıyla, bir bankacının dediği gibi "Bu tavuk suyundan yeni bir çorba çıkmaz artık". Piyasa diliyle söylersek, FED kararı zaten satın alındı. Faiz artmışsa, "Bu beklenen bir durumdu" denilecek ve çok fazla bir etki görülmeyecek. FED bir sürprize imza atarak faizi sabit tutsa, bunun yaratacağı coşku da çok kısa sürecek. Çünkü bu sefer de, hem FED'in faizi ne zaman artıracağı konuşulmaya başlanacak, hem de iç ve dış siyasi sorunlarımız yüzünden ekonomiyi biraz ikinci plana atacağız. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar