"Balkan duvarı" ne zaman yıkılacak?
KÜRESEL BAKIŞ / Murat Yülek [email protected] İki Almanya'yı ayıran Berlin duvarı 1989 yılında yıkıldı. Türkiye ile Balkanlar arasındaki 1878 sonrasında yapılan duvar ise maalesef hala ayakta. Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla geride bıraktığı Balkan halklarının kalbinde ve gönlünde yaşamaya devam ediyor. Ancak gözlerinden ve politikalarından hala ırak; Türkiye Balkan siyasetinde ve ekonomisinde neredeyse yok. Uluslararası Saraybosna Universitesi (ISU) ile Ankara Düşünce ve Araştırma Merkezi'nin ortaklaşa düzenlediği uluslararası konferans vesilesiyle geldiğim Saraybosna'da konuştuğum Boşnak entellektüeller Türkiye'nin Balkan'larda hala önemli bir oyuncu olmadığından şikayet ediyorlar. Oysa, Türkiye'nin bu bölgeyle yakından ilgilenmesi için önemli sebepler var: .Türkiye'nin bu bölgeyle ilgili tarihi sorumluğu var. Herşeyi bir tarafa bırakın Türkiye'de yaşayan Balkan kökenli vatandaşların sayısı Balkan'larda yaşayan Türk orijinli ve müslüman nüfusdan daha fazla. Bunların büyük kısmı, 1878'den itibaren Türkiye'ye göçen Müslüman Balkan halkları ya da geri dönen Türk asıllı nüfustan neşet ediyor. Örneğin, Boşnakları ele alırsak, Türkiye'de yaşayan Boşnak orijinli vatandaşlarımızın sayısı Bosna'daki Boşnak'ların yaklaşık iki katına tekabül ediyor. .Türkiye'ye karşı bölgede büyük bir sevgi var. Bir anektod: Saraybosna'da ziyaret ettiğimiz müze haline getirilen meşhur Tünel evin (Sırp kuşatması altındaki Saraybosna'ya gıda ve silah tedarikinin yapıldığı gizli tünelin altından kazıldığı ev) sahibi olan yaşlı hanım müzede Türkler'in olduğunu duyduğunda dışarı çıktı ve herkese teker teker sarılıp teşekkür etti. Bize söylendiğine göre, hanımın evinden bu şekilde çıktığı pek görülmüş bir şey değilmiş. Makedonya'da yüzyılın başında ayrıldıkları akrabalarını ziyaret eden Türklere "nerede kaldınız" tepkisi çok karşılaşılan bir tecrübe. .Avrupa ile Türkiye arasındaki coğrafi bağ olan Balkanlar, Türkiye'nin doğal birinci çevre kuşağının en önemli parçasını oluşturuyor. Belirsizliklerle dolu AB sürecinden bağımsız olarak Türkiye'nin önce Balkanlarla entegre olması gerekiyor. Balkanlardaki siyasi belirsizliklerin Türkiye'nin cesaretini kırmaması gerekiyor. .Balkanlar'daki "siyasi vakum" ve devam eden türbülans Türkiye'nin Balkanlar'da varlığını ve etkisini güçlendirmesi için bir altın fırsat sunuyor. Balkanların tekrar "balkanlaştığı" bir dönemden geçiyoruz. Daha dün, Kosova'da bağımsızlık deklarasyonu yapıldı. Bu süreçte her etnik grup ya da ülke kendisini yakın hissettiği güce bakıyor. Rusya, Almanya ve Avusturya'yı bırakın, bölgede normalde güç kazanması çok zor olan Yunanistan bile ortak noktalarını kullanarak kendisine baz oluşturmaya çalışıyor. Örneğin, Bosna Hersek içindeki Sırp Cumhuriyeti için özel politikalar uyguluyor ve hatta özel devlet kredileri veriyor. Saray Bosna'daki tüm bakanlıkların içinde olduğu kompleksi Yunan Hükümeti yaptırmış ve binanın adı halen "Yunan - Bosna Dostluk Binası" adını taşıyor. Türkiye, Balkanlar'da, SSCB'nin çöküşünden sonra Türki cumhuriyetlerde karşılaştığı ve yeterince yararlanamadığı altın siyasi fırsat ile karşı karşıya. Kendisini Türkiye'ye çok yakın hisseden Türk ve Müslüman Balkan nüfusunun artış hızı Balkanlar'daki ortalama nüfus artış hızının üzerinde. Bunun uzun vadede Balkan demografisi ve sonrasında siyaseti üzerinde önemli etkileri olacak. Bu nüfus şu anda genel olarak eğitim ve gelir seviyesi yüksek insanlardan oluşuyor. Türkiye için bu derece önemli olan Balkanlar'da Türkiye'nin bu derece etkisiz ve stratejisiz olmaması gerekiyor. Türkiye'nin bölgeye iyi detaylandırılmış bir yaklaşım stratejisi geliştirmesi gerekiyor. Bununla ilgili düşüncelerimi gelecek yazıya saklıyorum.