"Ali Rıza Bey de bir ölemedi"

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ tandogan2007@gmail.com

Mahallenin şikayeti

"Kimsenin ölmesini istemem. Ama artık şu adam ölsün diyorum. Ölsün de kurtulalım. Belki o zaman  mahalleli olarak rahat ederiz. Hocamü bu Ali Rıza Bey de bir türlü ölemedi. Adam dokuz canlı." Kim bu kadar nefret edilen Ali Rıza Bey  diye merak ediyor olmalısınız. O bir roman karakteri. "Millet de garip oldu, artık roman karakterlerinden de mi nefret ediyor" demeyin. Aslında nefret edilen roman kahramanı değil. Dizinin kahramanı Ali Rıza Bey. Sorunun kökenine inerseniz,  nefret edilen Ali Rıza Bey de değil; dizinin kendisi. Senaryosu  Reşat Nuri Gültekin'in bir romanından alınan, ancak popüler oldukça bir zamanların pehlivanlık tefrikaları gibi uzadıkça uzatılan dizi. Peki bu kadar popüler olan diziden neden şikayet edilir, nefret edilir? Çünkü dizinin bazı sahneleri Kuzguncuk'ta çekilmeye başladı. Yukarıda şikayetini dile getiren kişi de Kuzguncuk'tan bir komşumuzdu.

Nedir dizilerin suçu

Atasözleri çoğu kez doğruları yansıtır. "Davulun sesi uzaktan hoş gelir" derler. Kime "Kuzguncuk'ta diz çekiliyor, film çekiliyor" desem "Aa, ne hoş; gelsek çekim sırasında bakar mıyız? Oyuncularla tanışır mıyız?" diyor. Bu tabi işin hoş kısmı. Ama bir dizi sizin mahallenizde çekilmeye başlasın da,  görün nahoşluğu o zaman.Nedir sorun diyecek olursanız, çok yalın olarak şöyle ifade edebilirim: Dizi çekimi eşittir rahatsızlık.

Çekime bir sürü kamyon  ile geliyorlar. Zaten  caddesi ve sokakları daracık  olan Kuzguncuk'ta bunlar trafiği aksatıyor. Çekim yapılırken tüm mahalleyi kendilerine ait bir film seti gibi görüyorlar. Sanırsınız ki Oscar adayı bir film çekiliyor. Öyle bir hava veriyorlar. Böylesine kutsal bir amaca hizmet edince de her şeyin onlara hizmet etmesi gerekiyor. Örneğin, trafiği durdurabilirsiniz. Kaldırımları rahatça işgal edebilir,  geçişi rahatça engelleyebilirsiniz.

Bütün bunların hepsine bir ölçüye katlanabilirsiniz. Örneğin, çekimin yapıldığı günler dışarı çıkmazsınız. Ama en rahatsız edici olan beraberlerinde  getirdikleri enerji merkezi. Bir kamyona bindirilmiş büyük jeneratörü durmaksızın çalıştırıyorlar. Bu, dizel bir motorla çalıştırılan bir jeneratör. Çekim yapıldığı sürece bunun motorunun sesine katlanmalısınız. Sesine katlandınız, kokusu ve havaya bıraktığı pislik çekilir nane değil.

Neden böyle oluyor?

Ülkemiz, tam bir çelişkiler ülkedir. Bir yanda  bir işyeri açmak için size kaç dereden su getirtirler. Öbür yanda elinize kamerayı aldım mı istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz. Bir yanda üç kuruş ekmek parası için tüm sermayesini masa örtüsüne koyan işportacıyı belediyenin zabıtaları doğduğu yere kadar kovalar. Öbür yanda  işportacı dizici  iseniz,  istediğiniz yere çadır açarsınız.

Nedense yöneticiler pek çekiniyor bir kısım medyadan, televizyonculardan. Kamera sanki sihirli değnek gibi her kapıyı açıyor. Sanırım çekimler için  bir izin alıyorlardır. (Gerçi bu ülkede ondan da emin değilim.) Ama acaba bu izni veren , bu iznin nasıl kullanıldığını denetliyor mu? Eğer denetlese, bulunduğumuz ülkenin adı Türkiye olmazdı.Denetlese, diziciler bu kadar pervazsızca at koşturmazlardı.

Bu dizilerin hiç mi faydası yok? Tabi ki var. Bir iktisadi eylem. Başta yapımcısı olmak üzere bir sürü kişi ekmek yiyor. Ürünlerin bazıları dış ülkelerde oynatılıyor. Demek ki ihraç malı. Bunların hepsi olumlu şeyler. Ama bundan Kuzguncuk'un faydası ne? Nerde hareket, orda bereket diyebilirsiniz. Ama bu dizicilerin Kuzguncuk esnafına zerre kadar katkısı yok. Adamlar   "her şey dahil"  gezici tatil köyü gibiler; yemeklerini, içeceklerini beraberlerinde getiriyorlar. Esnafa bir katkıları da olmuyor. Kuzguncuk'a sadece geride bıraktıkları  pislikleri kalıyor.

Sonuç

Dünya Kültür Merkezi olan bir şehrin  bu kadar sahipsiz kalmaması gerekir. Sokaklarda çekim yapmak izne tabi olmalıdır. Verilen izinlerin izinden de gitmek gerekir. İzin veren makam gelip bakmalı, acaba bunlar ne yapıyor diye verilen iznin kullanımını denetlemelidir. İzni veren makam "Gün boyu dibimde bir jeneratör çalışsa ben makamımda çalışabilir miyim ?" diye kendine sormalıdır.

Allah gecinden versin, Ali Rıza Bey de bir hakkın rahmetine kavuşacaktır ve o  dizi  de bitecektir. Ama diziler ölmez. Başka bir dizi başlayacaktır. Ve böylesine bir yönetim anlayışı ile Kuzguncuk halkının diziler  çilesi devam edecektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sülale boyu nepotizm 24 Ekim 2019
Müşteriden misafire 12 Eylül 2019