"Akıl gözünü açma" dönemi
Hawking bir teorik fizikçi ama, insanların"rekabetçi ve saldırgan özüne" gönderme yapıyor.
Van Vugt,Van Lange,Robert Hogan. C. Boehm ise insanın iç dünyasını araştırmada uzmanlaşmış bilim insanları. O'nlar da, "...Doğada muhtemelen, rekabet kural, işbirliği istisnadır. İnsanlar bu bakımdan sıra dışıdır. İnsanlarda işbirliğinin yararları o kadar çoktur ki, bizler ultrasosyal bir tür olarak evrimleşmişizdir. Bütün bunlara rağmen insan doğası son derece kararsızdır ve sosyal davranışlar kaçınılmaz bir şekilde işbirliği ile rekabet arasında gidip gelir" saptamasını yaparlar.
Canlı evriminin üreme, mutasyon, ayıklama, yalıtım ve işbirliği aşamalarını geçtiği biliniyor.
Evrimleşmenin en üst düzeyini de "işbirliği" oluşturuyor.
İnsanoğlu ne zaman "işbirliğinin erdemini" görmezden geliyor; felaketler hemen kapısını çalıyor; hayatın tam orta yerinden vurmaya başlıyor. Bu gerçeğe yaşadığımız "büyük krizde" bir kez daha tanıklık ettik.
Büyük kriz öncesinde "açgözlülük ve sorumsuzluk" duygularına fren koymadığımız kimseden gizlenmiş bir sır değil.
"Sloganları ciddi fikirlerin önüne koyma" konusunda adeta yarış ettik.
En değerli varlığımız olan aklımızı "piyasa her şeyi halleder" inancına emanet ettik.
"Kibir ve üstünlük inancı" yüreklerimizi öylesine sardı ki, kafamızı gölgelendi; yüreklerimiz yükle doldu. İnsanlığın en üst değerlerinden biri olan "işbirliğini" unuttuk.
Ödünsüz "gözetim ve denetim" yapmadığımız yerden, güvenliğin ve huzurun kaçacağını aklımızın ucundan bile geçirmedik...
Canımızı korumak istiyoruz; ama onun gereğinin yerine getirilmesinde, inanılmaz bir boş vermişliğin tuzağına yakalanıyoruz.
Aklımızı yerinde tutmak istiyoruz; ama öylesine ilkesiz ve kuralsız olabiliyoruz ki, hep birlikte ne yapacağımızı şaşırdığımız bir ortama doğru sürükleniyoruz.
Yarattığımız güvensizlik koşullarında, iki çocuğa bakmanın ağır yükü nedeniyle, neredeyse insanlık olarak "nesli" tehlikeye sokma eğilimiyle yüzleşiyoruz.
Malımızı korumak için bir hukuk sistemine ihtiyacımız olduğunu düşünmeden, çifte standardın ve güvensizliğin doruklarına tırmanan davranışları sürdürebiliyoruz.
Hiçbir ilkeye, karara ve kurula "inancımız" kalmıyor; bir adım ötesini göremeyen bir karmaşaya doğru sürükleniyoruz.
4.4 milyon yıl önce
Oysa, 4,4 milyon yıl önce Ardi, çocuklara bakmak için eşiyle işbirliği yapıyordu; insanları diğer canlılardan ayıran çok temel bir özelliği geliştirmişti.
Bilim dergisi Science'in 2009 yılında en önemli bilimsel bulgular arasında saydığı Ardipithecus ramidus iskeleti üzerinde 15 yıldır çalışan uzmanların bir bölümü, "...goril ve şempanzelerde erkekler dişilerin ilgisini çekmek için kıran kırana kavga ederken, Ardipithecus erkekleri arasında böyle bir çekişme yok. Dişilerle erkeklerin işbirliği içinde oldukları bir sosyal sistem geliştirilmiş" kuramını ileri sürüyor.
Çok ötelerde, 4.4 milyon yıl öncesinin Ardi'si işbirliği yaparken, yaşadığımız dünyada kaba gücüne biraz güveninin işbirliğini reddetmesini nasıl açıklayabiliriz bilemiyorum.
Giderek küçülen, ulaşabilirliğin ve erişebilirliğin bu kadar arttığı dünyada, "Her koyun kendi bacağından asılır" diyebilir miyiz? O zaman, "...ama insanlar koyun değildir. İnsanlar biraz da birbirlerinin bacaklarından asılır" diyen Aziz Nesin'e kulak vermek gerekmez mi?
Yeni yılda, bir önceki yıldan daha çok maddi ve kültürel zenginlik üreterek, yaşamlarımızı kolaylaştırmak, refah düzeyimizi artırmak istiyorsak; işbirliği köprülerinden geçmemizi kolaylaştıracak akla ihtiyacımız var. Gündemimiz, o nedenle akıl gözünü açık tutma konusu bir numaralı yerini korumalı.