"Akil Adamlar" konuşmalı, yol göstermeliler…
Ece Ceyhun ile İş Bankası Yönetim Kurulu başkanı Ersin Özince ile bankacılık sektöründeki güncel konuları ele aldığımız bir sohbetimiz oldu. Bu sohbet sonrası yoğun genel müdürlük görevini bıraktıktan sonra Özince'nin rahatladığını, daha açık ve yalın bir anlatım yapmaya başladığını gördüm, hobilerine zaman ayırmaya başladığını öğrendim. Ve bu sohbet sonrasında akil adamların tecrübelerini daha rahat ortaya koyacakları, görevlerinde aktiviteyi azalttıklarında "konuşmalarının ve yol göstermelerin" her sektör için önemli olduğu yargısına vardım.
Önemli görevlerde uzun süre çalışıp önemli birikimlere sahip olan, sektörlerinde olumlu ve olumsuzlukları yaşayan, başarıları ve başarısızlıkları söz konusu olan "Akil adamlar" susup kenara çekilmemeli, anılarını yazmalı, sektörleriyle ilgili günlük konularda konuşmalı ve değerlendirmelerini ortaya koymalılar.
Bu düşüncemin pekişmesine İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince ile Ece Ceyhun'la birlikte yaptığımız söyleşi etkili oldu. Özince, günlük yoğunluğu olan Genel Müdürlük görevinden ayrılması sonrası rahatlamış, zamanı daha rahat kullanmaya, hobilerini yaşamaya, dostlarıyla doğa gezileri yapmaya başlamış.
Bu rahatlamasından söz ederken, "Evde bir yandan eşim ve kızımla konuşurken, bir yandan da Reuters ekranına batığım oluyordu. Onlar, sıksık "Yüzümüze bak ta öyle konuş," diyerek beni ekrandan uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. Şimdi bu dönem bitti. Onlarla daha iç içeyim. Ayrıca, doğa düşkünlüğümü keçi yetiştirerek, 27. kattaki odamda kanarya üreterek, Ayhan Yavrucu gibi dostlarımla doğa yürüyüşleri yaparak, İstanbul'un çevresindeki köy kahvelerinde sohbetlere katılarak, sürdürüyorum. O sohbetlerde bana ne faizlerin ne olacağı soruluyor, ne de kredi talebinde bulunuluyor. Çaylar da demli oluyor…" diyerek "Mutlu bir bankacı" portresi ortaya koydu.
Ama Ece'nin sorularına yanıt verirken, açık ve net değerlendirmelerde bulunmaktan, önerilerini sıralamaktan da geri durmadı. Çok çağrışımlı sıçramalı olan bildiğim anlatımının yerini, daha yalın ve daha duru bir anlatımın aldığına da tanık oldum:
-İstanbul'un finans merkezi olması gecikti. Bu projeyi yaparken, Dubai gibi bölgeden yatırımcı çekmeyi düşünüyorduk. Sorun Türkiye'ye sıcak para gelmesi değil. Gelen sıcak parayı ılıştıracak soğuk paramız olması, problemimiz burada. Sıcak para hiçte sıcak gelmeyecek. Bu günün fiyatlarıyla çok ucuza gelecek. Hatta bu yoklukta yatırım yapacak ülke kalmadığı için uzun yıllar kalmak için gelecek.
-Son IMF toplantısında gördüğüm dünya bankacılığında ulusalcılığın dozunun gittikçe artmakta olduğu. Krizde herkes kendi bankasını kurtarıyordu. Japon bankasını Amerikalılar, Amerikan bankasını Japonlar kurtarmıyor. Hatta kurtarmasını bile istemiyor. Batacaksa da kendileri batırmak istiyor. Amerikan bankasına Araplar ve Japonlar ortak olmak istediler, Amerikalılar "Bunlar bizim bayrağımızı taşıyan gemilerimiz biz kurtarırız" dediler. 15 sene önce 14 büyü bankamız varken bugün konsolide olmuş büyümüş dört bankamız var. Ülkemizin ekonomisi ve stratejisinin sürmesi için ulusal bankacılığın olmazsa olmaz olduğunu görüyorum.
-Türkiye'de kaynak ve vade sorununun çözümünün cevabı sermaye piyasasında. Dünyada 10 yıllık konut kredisinin vadeli mevduatla finansmanı söz konusu değildir. Şilili düşünür DeSoto yıllar önce değerlendirmesinde, "Gayrimenkulü geri kalmış ülkeler menkulleştiremez" yargısını oraya koymuştu. Türkiye gibi gayrimenkul meraklısı nüfusa sahip ülkelerde bunun piyasasının kurulması lazım. İstanbul Finans Merkezi kuruluşunda gayrimenkul piyasası da düşünülmeli.
-Ülkemizde bazı illerdeki gayrimenkul fiyatlarının vardığı nokta "regülasyonun" şart olduğunu gösteriyor. Bu sadece büyük merkezlerdeki bir gereklilik değil. Geçenlerde Van'daydık. Deprem sonrası 16 bin konut bitirilip sahiplerine teslim edilmiş. Kent içersinde deprem sonrası enkaz kaldırılan alanlarda arsa fiyatları almış başını gitmiş. Onun için regülasyona oralarda da ihtiyaç var.
-Türkiye'de bankacılıkta teknoloji kullanımı artıyor. Buna bağlı olarak şube bankacılığının biteceğini söyleyenler var. Ama şube bankacılığı bitmez. Teknoloji kullanımı da, şube bankacılığı da birbirine paralel büyümelidir. Bizim ülkemizde buna ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır.
Evet, benim Özince'den özet olarak aktaracaklarım bunlar. Daha geniş bilgi ve açıklamalar Ece Ceyhun'un haberinde…