"Açık Pazar" olmak korkusu

Osman AROLAT
Osman AROLAT AROLAT'tan [email protected]

 

 

AB'nin başta ABD, Rusya ve Çin olmak üzere yeni ülkelerle Serbest Ticaret Anlaşmaları imzalama yolunda olması iş dünyası temsilcilerinde korku ve endişe yaratıyor. Bu durumun üretimimizi rekabetten uzaklaştırıp olumsuz etkileyeceğini, ülkemizin üretemeyen bir "Açık Pazar" haline geleceğini öne sürüyorlar. 
1996 yılında Türkiye ile AB arasında yürürlüğe giren Gümrük Birliği anlaşmasının 16. Maddesi ile Güney Kıbrıs'ı devlet olarak tanımamak için AB'nin üçüncü ülkelerle yapacağı Serbest Ticaret  Anlaşmaları için birlikte masaya oturmaktan imtina ettiğimiz için o dönemde 13 ülke ile olan AB ile Üçüncü ülkeler arasındaki STA'ların dışında kaldık. AB'den sonra aynı ülkelerle benzer STA imzalama taleplerimiz de o ülkelerden birçoğunun savsaklamaları nedeniyle akim kaldı. AB'nin daha sonraki yıllarda imzaladığı STA'lar konusunda da benzeri olumsuzluklar gündeme geldi. AB ile STA imzalayan üçüncü ülkeler AB'nin gümrük tavizleriyle bizim ülkemize ürün sorabilir duruma gelirlerken, bizim kendi ülkeleri gümrüklerinden AB'nin aldığı tavizleri almamızı engelleyerek bize üçüncü ülke muamelesiyle yüksek gümrük uygulamaları ile karşı karşıya bıraktılar. Bizle STA'ları imzalamayı kendi çıkarlarına görmediler.
Şimdi AB, ABD başta olmak üzere, Rusya, Çin, Singapur, Kanada ve Çin ile yeni Serbest Ticaret Anlaşmaları imzalama görüşmeleri yürütüyor. Arkadaşımız Gamze Şener'e bu konuyu değerlendiren sektör temsilcileri, bu gelişmelerin bizim ithalatımızı patlatacağını ve üretimimizin darbe alacağını belirterek, "Açık Pazar haline geliriz, üretimimiz durur" değerlendirmesiyle korkularını dile getiriyorlar. Aralarından bazıları "Gümrük Birliği'nden çıkalım AB ile bizde STA yapalım" önerisini dile getiriyorlar. Oysa, Gümrük Birliği anlaşmasını tek taraflı iptal etmemiz anlaşmanın yapısı gereği mümkün değil…
İKV'nin son aylarda uluslararası platformda Gümrük Birliği'nin üç olumsuzluğunu dile getiriyor. Bunlar vize engelleri, kamyon kotaları ve AB'nin Üçüncü ülkelerle yaptığı STA'lar. Bunların Gümrük Birliğine aykırı olarak bizim aleyhimize çalıştığını örnekleri ve rakamları ile ortaya koyarak, anlaşmaya aykırı olarak malların serbest dolaşımının engellendiğini anlatıyorlar. 
Şimdi imzalanacak yeni AB diğer ülkeler STA'ları ile yeni olumsuzluklar yaşayabileceğimiz için iş dünyası temsilcileri özellikle ABD ile imzalanacak STA içersinde AB ile birlikte Türkiye'nin yer almasının zorunluluğunu ortaya koyuyorlar. Ekonomi Bakanı Çağlayan da AB-ABD STA görüşmelerinde Türkiye'nin masada olması gerektiğini ortaya koyup, "Gümrük Birliğini yeniden ele almalıyız" düşüncesini belirtiyor.
Türkiye-ABD arasındaki ticaret son on yılda çok olumsuz gelişti. 2002 yılında 6 milyar dolarlık ABD dış ticaretimizde ihracatımız ithalatımızdan fazlaydı ve dış ticaret fazlası veriyorduk. Son on yılda yüzde 350 artan Amerikan dış ticaretimiz 20 milyar doları aşarken şimdi önemli oranda açık veriyoruz. İhracatımız ithalatımızın sadece yüzde 22'sini karşılayabiliyor. Bunun sonucunda dünya ithalatı içinde yüzde 19 paya sahip olan Amerika'nın ithalatı içindeki payımız binde 3 seviyesinde kalıyor olması da bu olumsuzluğu çok net ortaya koyuyor. AB-ABD arasındaki STA'da masada yer alamazsak bunun sonucunun ne denli olumsuzluk yaşayacağımızı düşünmek bile istemiyorum.  
Eğer biz AB'nin yeni STA görüşmeleri yaptığı Amerika, Rusya ve Çin gibi ülkelerle yapacağı STA'larda masada olmayıp dışında kalırsak gerçekten "Açık Pazar" halini alıp, birçok alanda üretimimizin rekabetçiliğini yitiririz. 
Son dönemde bu konuda "Sadece AB suçlumu kardeşim?" ve "İKV'den üçlü arayış" gibi yazılarımla bu konunun altını çizdim. O nedenle iş dünyası temsilcilerinin korku ve endişelerini çok haklı buluyorum, Hükümetin hiç vakit kaybetmeden bir yandan AB ile olumsuzlukları sonlandırmak için müzakere başlatırken, bir yandan da AB-ABD STA görüşmelerinde mutlaka masada yer almak için girişimde bulunulmalıdır. 2009 yılında ABD ile gündeme aldığımız Model Ortaklık'ta bunu gerekli kılar. Geç kaldığımız bu girişimi hemen ve çok yönlü olarak başlatmalıyız. İş dünyası örgütleri de kendi eşdeğeri kurumlara mağduriyetimizi ve haklılığımızı her platformda tekrarlamalıyız…
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar