" Varsayımlarını sistemli sorgulayanlar" kazanıyor

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

İş örgütleri, evrendeki genişleme gibi, işlerini sürekli geliştirme eğilimindedir. Yaklaşık 20 yıl kadar önce, "iş örgütleri bisiklete binmeye benzer, pedallara sürekli basamazsanız düşersiniz" tanımını yaptığımızda eli taşın altında olanlar bizi onaylarlardı. Geride bıraktığımız son 10 yıl içinde öylesine köklü değişmeler oldu ki, iş örgütü tanımlanmasının bileşen ve bağlamlarını değiştirmek zorunda kaldık: Bugün, "iş örgütleri tek tekerlekli bisiklette ilerlemek gibidir. Elindeki sırıkla denge tutturan ve gideceği yeri iyi bilen bir lider gerekiyor. Yetmiyor, bisiklet tekerinin tellerini oluşturan küresel iş mantığı olan, kurum stratejisi tasarlayabilen, inovasyon yeteneğini geliştiren, örgütlenerek erişebilirlik sağlayan ve teknolojiyi etkin kullanan bir takımla birlikte olmamız gerek şart oluyor . Son çözümlemede, sorgulayan bir örgüt kültürü olmadan ilerlenemiyor, " diyoruz. Reel iş yaşamının içinde olanlar böylesi bir betimlemeyi içtenlikle onaylıyor.

Bir iş örgütünün çevresi -talep koşulları, faktör koşulları, karşılıklı-bağımlılıklar ve rakip stratejileri- değiştiğinde, iş süreçlerini belirleyen teknolojik donanımlar da, özgül misyonlar da farklılaşır ve değişir.

Rekabet sistemi, bugünden yarına bütün iş örgütlerinin 'özgül misyonlarını' değiştiriyor. Birikim yeteneğini koruyan birincil ve ikincil çekirdek yetkinliklerinin bileşenleri de bağlamları da farklılaşıyor. Eskiyen, günü izlemede zorlanan ve geleceği yaratamayan varsayımlar ve o varsayımlara dayalı zihni modeller işlerimizi tam ve doğru yapmamıza yardımcı olamıyor.

Sorgulatan eğilimler

Değişik eğilimler, yarattıkları fırsat ve tehlikeler ile iş çevresini değiştiriyor; iş yöneticilerinin varsayımları da değişiyor. Karşılaştığımız yeni olgu, geçerliliğini koruyan ve değişen varsayımları özenle inceleme sorumluluğunu beraberinde getiriyor:

1. Bilim ve teknolojideki değişmelerin yarattığı karşılıklı-bağımlılık ilişkilerinin iç bütünlüğü, üretim sürecini, emek-sermaye ekseninden, yaratıcı girişimcilik eksenine kaydırıyor.

2. "Dönüştürücü inovasyon", rekabet gücü yaratmanın, geliştirmenin ve sürdürebilmenin gerek şartı haline geliyor.

3. Teknolojide erişebilirliğin artması, rekabette "karşılaştırmalı üstünlük ölçülerini" değiştiriyor; dünyanın her yerinde entelektüel ve sistem kapasitesini kullanabilenler eş düzey kalitede mal ve hizmet üretebiliyor; birikim yeteneklerini koruyabiliyor.

4. Teknolojinin yarattığı "kalite homojenliği", satışları "marka ve imaja" bağımlı hale getiriyor.

5. Yaşanan büyük finansal kriz sürecinde, büyük ve kalabalık nüfuslu ülkelerde ekonomik büyümenin sürdürülebilmesi, maddi ve kültürel zenginlik üretiminin yeni bir aşamasında olduğumuzu kanıtlıyor.

6. Mal ve hizmet üretim için gerekli girdi sağlanmasında da, bitmiş ürünlerin son kullanıcıya iletilmesinde de akışlar hızlanıyor. Mal, hizmet, simge, görüntü,ses vb. insan gereksinimleri, bilgi akışını tarihte hiç görülmedik hızlara ulaştırıyor.

7. Herhangi bir elektronik araçla ulaşılan ya da erişilen her yerdeki üreticiler "potansiyel rakibimiz", tüketiciler de "potansiyel müşterimiz" haline geliyor.Artan rekabet, iş süreçlerini hızlandırıyor ve işgücü profillerinin niteliğini değiştiriyor. Bu eğilim, "satıcı-piyasa egemenliğini" gerileterek "alıcı piyasa egemenliğini" pekiştiriyor.

8. Rekabet, ölçek ekonomisinin erişebilirliği ile küçük ve orta ölçek yapının esneklik ve hızını dengeleyen bir yeniden yapılanma gerektiriyor. Başka bir anlatımla, bir piyasa yapıcısı kuruluş çevresinde çok sayıda küçük firmanın örgütlenmesi durumunda piyasanın asimetrik yapısına karşı direnç sürdürülebiliyor. Bu yeni yapı, fiziki kaynaklar, insan kaynağı ve teknoloji arasında etkin koordinasyon sağlamanın da gerek şartı oluyor.

9. İnsanı yönlendiren temel dinamikler olan birikim, bilinç, bakış açısı, buluş, beklenti ve bereket üretimi, piyasanın "görünmez eli" ile yönetişimin 'görünen elini" dengeleyen bir yönetim anlayışını da etkinleştiriyor.

10. Bilim ve teknolojinin önünün açılması, var olan bilgilerin farklı bakış açılarıyla ele alınması ve yaratıcı yenilik üretiminin üniversite ve laboratuarlardan bağımsızlaşması, bilgi üretme hızını artırdığı gibi, yeni ürün ve üretim yöntemleri ile yeni malzemeleri hızla devreye sokuyor. Bu eğilim, üretim-hammadde arasındaki ilişkileri değiştiriyor. Petrol dışında bütün geleneksel hammaddelerin üretimdeki önemleri görece gerilerken, yeni malzemeler, özellikle kompozitler ürün yapısını, üretim süreçlerini ve işgücü niteliğini farklılaştırıyor.

11. Üretim para arasındaki ilişki değişiyor… Dünya genelinde piyasadaki döviz miktarının yüzde 5'i reel üretim karşılığı olduğu halde, yüzde 95'i spekülatif amaçlarla piyasada dolaşıyor.

12. Yazılım protokolleri düşük maliyet bileşenleri ve işlem maliyetlerini kontrol konusunda çok önemli üstünlük yaratıyor. Yazılım protokollerinin tasarlanma aşamasında ödenen bedel, kullanım aşamasında ödenmiyor. İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana temel değişmezlerden biri olan "kıtlık ilkesini" farklı bir yapı ve işleve doğru ilerlediği gözleniyor.

13. Bilişim teknolojileri kullanan büyük veri merkezleri, kullanıcısının özel ya da tüzel kişi olmasından bağımsız. Son kullanıcıya aktarılabilen "ölçek ekonomileri" avantajlarını, tarım ve klasik sanayi dönemlerindeki yatırımlara göre çok küçük maliyetlerle sağlayabiliyor.

14. "Özel olarak standartlaşmış mal ve hizmet üretimi istisna olmak koşuluyla, üretim, gelensel işgücünün ve fiziksel sermayenin büyüklüğüne bağlı olmaktan giderek uzaklaşıyor. Var olan istihdam ve çalışma koşullarının, zihinsel becerileri ve talepleri eskiye göre daha fazla olan çalışanları, kendi bünyesine bir doku uyuşmazlığı yaşamadan katmayı kotarıp kotaramayacağı; kotaracaksa da bunu nasıl gerçekleştireceği" sorgulanıyor.

15. Geniş bant iletişimi, Web standartları, çok çekirdekli santraller, büyük bilgisayar gruplarının tek bir makineymiş gibi yönetilmesi olan Bulut Bileşim, bilişim alanında yeni bir meydan okuma yaratmaya aday… Bulut bileşim, iş akışlarını, ticaretin ve değer üretmenin yönünü ve hızını değiştirecek, nitelik ve niceliği farklılaştıracak yeni bir gelişme olduğu artık netlik kazanıyor… Cep telefonları ağlarının daha iyi senkronize olmaları ve mobil iletişimin daha verimli hale gelmesi çok yakın. Bu gelişmenin, hepimizin dünya görüşünü köklü biçimde değiştireceğini öngörmek bir kehanet olmaz.

16. Karmaşıklığı çözümlemek ve onu kullanabilir hale getirme konusunda hızlı ilerlemeler var. Makinelerin hızı ve esnekliği artıyor; insan bağlamını tanımlayabilme ve imajı anlayabilme yeteneği birleştiriliyor. Yazılım, teknik koşullardan uzaklaşarak giderek daha fazla insanlaşıyor.

17.  Veri derleme ve enformasyon üretim aşamasından, veri erişebilirliği aşamasına geçişi hızlı oldu. Veri, enformasyon ve bilgi üretim hızının yarattığı bilgi kirliliğinin ayıklanması önem kazandı … Bilginin tek başına yetmediği, onu bir yarar üretecek düzleme yanı anlama derinliğine götürmek gerekti… Bugün, bütün bu aşamalardaki kazanımlar " fırsat alanı yaratma" noktasına erişti. Kendimizi biraz daha zorlarsak, bizim verileri anladığımız gibi, verilerin bizi anlama aşamasına geçtiğimizde yaşam biçimimiz ve yaşam tarzlarımızda alt-üst oluşlar yaşanacaktır.

Değişmeleri hep birlikte yaşıyoruz. Hiçbirimiz değişmelerden kendimizi "yalıtarak" yaşama şansına sahip değiliz. Kendimizi yalıtma şansımız olmadığına göre, "değişmelere meydan okumalıyız" .

Araçsız olmaz

"Geleceği öngörmenin en iyi yolu onu yaratmaktır" özlü sözü bu denemenin ana fikrini oluşturur. Geleceği yaratmanın ilk adımı, "öngörme ve önlem alma ilkesine" sahip çıkmaktır. Sağlıklı öngörüler yapabilmemiz için, üzerinde çalıştığımız her olay da olguyu yaratan iç ve dış dinamikleri doğru tanımlamış olmaz gerekir. Sadece tanımlamak da yetmez, dinamiklerin karşılıklı etkileşimini yönlendiren bileşen ve bağlamları da ayrıntılarıyla betimleyebilmeliyiz ki, belirlemede söz sahibi olabilelim.

Öngörme ve önlem alma bilinci bizi "öğrenme ve öğretmeye" taşır. Öğrenme ve öğretmenin temel aracı "kurama" sahip olmadır. Çevre etkenlerini, çekirdek yetkinlikleri ve özgül misyonları belirleyen varsayımlar olmadan kuram olmayacağı daha önce belirtildi. Tutarlı bir kurala dayanmaksızın, fiziki kaynakları, insan gücünü ve teknolojiyi etkin kullanamayız.

Günümüzde bütün kaynaklar ve değerler çözülüyorsa, doğa boşluk yaratmayı sevmediğine göre, yeni kaynaklar ve değerler sistemi oluşacaktır. Ülkemizde, devlet yönetiminden şirketlere, üniversitelerden dini kurumlara, okullardan sivil inisiyatiflere kadar her alanda yeni varsayımlar geliştirme ve kuramlar oluşturma aşamasındayız… Kuram, amaç değil, araçtır… Araçsız etkin iş yapılamaz... Özellikle işyerleri için kuramın gereğini, önemini, değerini ve anlamını tartışmalıyız…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar